İşkenceyi önlemenin yolu

Ahmet Abakay'ın “İşkenceyi önlemenin yolu” başlıklı yazısı 29 Mayıs 2013 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

30 yıl önceydi.

12 Eylül 1980 darbesinin en azgın ve kanlı dönemi. 1983 yılı.

İsveç’in başkenti Stockholm’e Türkiye ile ilgili bir konferansa konuşmacı olarak gitmiştim.

Beni davet edenler de darbenin ardından Türkiye’den çıkmak zorunda kalan, siyasal mücadelelerini politik göçmen olarak sürdürenlerin, Avrupalı aydınlarla birlikte oluşturduğu “Türkiye Aydınlarıyla Dayanışma Girişimi”ydi.

Türkiye’de faşist darbenin uygulamalarını konuştuk.

Akşam yemeğinde yan yana oturduğumuz, İsveç İşçi Sendikaları Konfederasyonu (LO) yöneticisiyle sohbet ederken konumuz Türkiye’deki işkencelerdi.

Sendika yöneticisi, ”bizde işkence olmaz” dedi ve nedenini de şöyle açıkladı:

“Çünkü bizde polis sendikası var. İşkence yaptığı ya da işkence ve kötü muameleye göz yumduğu görülen polis, sendikadan derhal atılır! Buna da kimse cesaret edemez. Çünkü bizde sendikasız olmak, güvencesiz olmaktır…”

Bunu unutmuyorum.

O dönemde bizde polis sendikası yoktu ama dernek girişimi vardı. Pol-Der darbeyle birlikte kapatılmıştı. Pol-Der kurulunca “devlet” bunun karşısına Ülkücü Pol-Bir’i kurdurmuş, polisleri birbirine kırdırma yolunu deniyordu.

Geçen ay, polisler, “Emniyet-Sen” adıyla sendika kurdular. Örgütlendiler.

Bu girişim, başlamasıyla birlikte yok edildi.

Anında, Emniyet-Sen’in 7 kurucusu hakkında soruşturma açıldı. Emniyet Disiplin Tüzüğü uyarınca ihraç kararı verildi, polislikten atıldılar, işlerine son verildi.

Gerekçe ilginç “Emre itaatsizlik, sendikal faaliyetler, mesleğin onurunu zedeleme” suçu.

Sendika kurmak, sendikalı olmak polislik mesleğinin onurunu zedelemeye giriyor!

Emniyet–Sen Kurucu Başkanı İrfan Çelik, “beklenen hukuk katliamı gerçekleşti. İfadelerimizi almaya bile gerek görmediler” dedi.

Bizler Türkiye’de buna biraz alışkınız, şerbetliyiz de bu olayı demokratik bir ülkenin insanına, diyelim bir İsveçliye nasıl anlatırsınız?

“İşkence ve kötü muamele sürsün, bilinmesin diye polis sendikası yasaklanıyor” demezler mi?

Başbakan, İçişleri Bakanı, Fethullah Gülen’den Sorumlu Bakan Bülent Arınç, Her şeyden Sorumlu Hüseyin Çelik, iktidarın diğer zevatı ileri demokraside yaşanan bu rezalet hakkında bir şeyler söyleseniz diyorum.

Bu sendika neden sizin “onurunuzu” zedeledi?

Neden yasal bir sendika kurma girişimde bulunan bu 7 polisin işine son verildi?

İşkence ve kötü muamelenin sona ermesi iyi bir şey değil mi?

BAŞBAKAN’DAN REYHANLI HALKINA: “KATİLİNİ SEV, KORU”

Başbakan Erdoğan 52 vatandaşımızın öldürüldüğü Reyhanlı’ya bilmem kaç gün sonra gitti, miting yaptı.

Aman ne gidiş.

Televizyonlar özellikle vurguluyorlar. Başbakan’ın seyahati nedeniyle çeşitli illerden çok sayıda güvenlik görevlisi bu ilçeye sevk edildi.

Neden ki?

Savaş bölgesine mi, çatışmaya mı gidiyor?

Bir başbakan, bir ilçesine ağız tadıyla gidemeyecek mi?

Bombalı saldırıya uğrayan, çok sayıda vatandaşın yaşamını yitirdiği, 100’den fazla kişinin yaralandığı bir olay nedeniyle, Başbakan’ın başsağlığına ve geçmiş olsuna gitmesi suç mu?

Bu korku, telaş, böylesine güvenlik önlemi neden?

Suç mu işledi Reyhanlı’ya gelmekle?

İktidarın bir yanlışı mı oldu bu cinayet sürecinde?

Bölge illerinden sadece 10 bin polis sevk edilmedi. Miting alanını dolduracak partililer de sevk edildi.

En iyi başlığı da Yurt Gazetesi attı: “Reyhanlı’da El Nusra Mitingi”

Mitingde Özgür Suriye Ordusu’nun bayrağının açıldığını gösteren fotoğraflar yer alıyor.

Ya Başbakan’ın konuşmasına ne demeli?

25 bin mültecinin geldiğini hatırlatarak, “onları buradan kovma gayreti içine girmeyin, onlar sizin kardeşleriniz. ”

Suriye’den gelen masum, zor durumdaki sivil mültecilere kimsenin bir şey dediği yok ki zaten. Sorun olan, onlarla birlikte olan, cinayetler işleyen, sayıları ciddi boyutlara ulaşan silahlı militanlar. Bunlar, iktidarımızın her türlü desteği verdiği milisler.

Onlara her şey serbest. Örneğin sınırdan silahlı giriş çıkış, Suriye’de savaşıp geri dönme, insan öldürme, sabotaj, rehin alma, sınır kontrolü yapma gibi.

Reyhanlı’da 52 vatandaşın bombalanarak öldürülmesinde rol oynayan bu kişiler için Başbakan, ”Onlar sizin kardeşiniz, sevin, koruyun onları, kovmayın“ diyor.

“Katilinizi sevin!”diyor yani.

Ayrıca, olayı yapanlarla ilgili, “elimde belge var” diyor Başbakan.

Söz ettiği belge, Reyhanlı Mitingi’nde açılan, “Özgür Suriye Ordusu” pankartı olmasın?

Daha ne belgesi arıyorsunuz?

Son alınan haber: Başbakan’ın ziyareti nedeniyle evlerini terk eden ilçe halkı, Erdoğan’ın Reyhanlı’yı terk etmesiyle birlikte evlerine dönmeye başladılar.