''Tiyatro arındırır, tiyatro öğretir, tiyatro şenliktir, hep birlikte yaşayalım''

Tiyatro ve Tiyatro

Yeni bir yıla az kaldı. İlk defa bu kadar hayalsiz, heyecansız, cansız bir hâlde gireceğim zannederim yeni yıla. Tabi, önümde yirmi bir gün var ve bu sürede belki kendimi hazırlayabilir, tazeleyebilir ve diriltebilirim. Her yılsonuna doğru büyük bir özenle kendime ajanda tasarlarım ben örneğin. Hatta kimi yıllarda abartıp birkaç ay öncesinden hazırlıklara başlamışlığım vardır. Ancak bu yıl bir de baktım Aralık başlamış ve neredeyse 2024’ün bacadan düşmesine az kalmış. Memleketin hâlleri mi, benim yorgunluğum ya da yoğunluğum mu, düşmüşüm. Kendime bir an önce ve acilen yeni yıl heyecanı aşılamam gerek. 
Kişisel gelişim uzmanlarının sıklıkla söyledikleri gibi yapayım. İyi düşüneyim, iyi enerjilere odaklanayım, bir kuytuda ya da bir kuyuda “iyi”lik perhizine başlayayım. Ya da kuyulardan, kuytulardan, dehlizlerden, gökten, yerden medet umacağıma doğrudan yüzümü söze, öze, insana, sanata döneyim. Şüphesiz daha hakiki, daha vaatli, daha ulaşılabilir, daha umutlu bu ikincisi.

Sanatsız kalmak zor, şarkısız kalmak, sözsüz kalmak, işitememek… “Yalnızlık tek ağaçlı bahçe” demiş Adonis. Kalabalık olmalı insan. Dostlarla, çocuklarla, kediler ve çiçeklerle çepeçevre olmalı, sarılmalı, sarmalamalı… 

Böyle yazıyorum ya, yazdıkça bir heyecan geliyor işte. İyi düşünmeye başlıyorum. Klavyenin ucundan süzülen sözler duyguları çağırıyor ya da tam tersi. 2023’te ne oldu, diye soruyorum. Bütün kötü hissettirenleri çukura atıyorum, iyi gelenleri hizaya diziyorum. Geçtiğimiz Ekim sonunda sıcağı sıcağına Hasan Tanay’ın yazdığı “Kutu” adlı oyunlarını izlediğim Denizli Halk Tiyatrosu’nun.  Bu sıcacık, mis gibi taptaze tiyatronun muazzam çalışmasını, heyecanını koyuyorum başköşeye…

Denizli Halk Tiyatrosu 2023’te kuruldu. Şehre bir heyecan geldi. Taşrada böyledir. Tiyatro için pıt pıt atan kalpler, hele hele yüreklerini ortaya koymuşlarsa, gerçekleri gerçekleri söyleyeceğiz diye inat ediyorlarsa… Tiyatroyu gerçeklerin üstünü örtmek için değil aksine onları açık etmek, perdeleri yırtmak ve seyirciyle birlikte dönüşmek için vardır ve biz bunları dillendireceğiz diyerek ortaya çıktılarsa… Şehir sahiplenir, tiyatro severler her oyunlarını merakla bekler. İşte ekibin samimiyeti, tiyatroya ve insana bakışı yaratmıştır bu güzel enerjiyi mesela. Sevgili atom karınca Hale Tüblek ne iyi yaptı Denizli’ye yerleşti. Barış Özdoğan, Deniz Cem Tali ve Hale ne iyi yaptılar da Denizli Halk Tiyatrosunu kurdular, harika bir ekibin genç emeğine ve coşkusuna sımsıkı sarılarak işte aradığım (yazıya başlarken sanki kaybetmiştim) heyecanı, canlılığı ve elbette neşeyi Denizli’ye ve bizlere armağan ettiler. 

“Yalnızlık tek ağaçlı bahçe” imiş ya, bahçede bin bir ağaç olmalı oysa. Yalnızlığa yer kalmamacasına çok olmalı, çok olunmalı, birlik olunmalı. Oğuz Atay, “Tutunamayanlar”ın bir yerinde “Cennet insanların birbirlerini dinlemeleri demektir. Birbirlerinin farkında olmaları demektir.” der. “Asla yalnız yürümeyeceksin” sloganı da buna gönderme yapmıyor mu zaten? Yine pek sevdiğim yönetmen Federico Fellini’nin (Marcello Mastroianni her daim büyük aşkımdır laf aramızda) beni hafifleten, gülümseten, lacivert bulutlarımı dağıtan  “Bir şenliktir hayat, birlikte yaşayalım.” deyişine ne demeli. Evrensel bir çağrı yok mu bunda? Sanki bütün insanlara, insanlığa seslenen… Tersini mahkûm edip, elini uzatan, omuz veren,  şefkatle sarmalayan. 

Sözler değerli… Hasan Tanay’ın yine gri bir Denizli akşamında Tiyatro İklimler’le sergilediği “Bir Alafranga Muhabbet” oyununda çürümenin üzerimize sinen kokusu nasıl da gerçek ve nasıl da göğsümüzü sıkıştırıyor. Ben, sen, o, seyirciler, öğrenciler, dostlar, bir kasımpatı, gırlayan bir kedi kapıdan sızan o cılız ışığa nasıl da âşık oluyoruz. O temiz havaya hasretiz. Fark etsek de etmesek de o temiz havayı arıyoruz, arınmak istiyoruz. Çok kirlendik. Ama yine de sarılacağımız, temizleneceğimiz, huzur bulup uğruna mücadele edeceğimiz ne çok şey var.  

“Sahip olduğumuz tek şey geçmişte yaşanmışlıkları ve şu an yaşanmakta olanları bize anlatan sözlerdir. Olmuşu ve olanı.” diyor Ursula K. Le Guin. İşte, tiyatro, sözdür. Tiyatro arındırır, tiyatro öğretir, tiyatro şenliktir, hep birlikte yaşayalım. 2024 tiyatronun taze havasıyla gelsin, bahçemiz şenlensin, yeşillensin, çoğalsın, bolalsın.