2009 tarihli Lizbon anlaşması çerçevesinde oluşturulmuş olan AB Delegasyonu, bugün bir açıklama yayımlayarak Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir belediye başkanlarının görevlerinden uzaklaştırılmalarını değerlendirdi.
Delegasyon, yaşananları şu sözlerle özetledi: “Geniş çaplı bir terör soruşturması kapsamında Türkiye'nin resmi makamları, ülkenin güney doğusunda yer alan Diyarbakir, Van ve Mardin illerinde demokratik seçimle göreve gelen belediye başkanlarını geçici süreyle görevlerinden uzaklaştırırken yüzlerce kişi de gözaltına alındı.”
Komisyon yaptığı açıklamada 31 Mart seçimlerinde elde edilen demokratik sonuçların kabul edilmesine dair şüphe uyandırması nedeniyle ciddi endişe yarattığını söylediği görevden uzaklaştırmaların seçmenlerin yerel düzeyde siyasi temsil hakkının ellerinden alınması anlamına geldiğini ve yerel demokrasinin zarar görmesi gibi ciddi bir tehlikeyi doğurduğunu belirtti.
Açık bir protesto ifadesine yer verilmeyen ve “terörle mücadele” ifadesinin sık sık tekrarlandığı delegasyon açıklamasında AB’nin siyasi bir sürecin derhal başlatılması çağrısını yinelediği belirtildi.
Komisyon'un Brüksel mahreçli açıklamasının tam metni şöyle:
Geniş çaplı bir terör soruşturması kapsamında Türkiye'nin resmi makamları, ülkenin güney doğusunda yer alan Diyarbakir, Van ve Mardin illerinde demokratik seçimle göreve gelen belediye başkanlarını geçici süreyle görevlerinden uzaklaştırırken yüzlerce kişi de gözaltına alındı. Selçuk Mızraklı, Bedia Özgökçe Ertan ve Ahmet Türk'ün yerine valilerin atanması, 31 Mart seçimlerinde elde edilen demokratik sonuçların kabul edilmesine dair şüphe uyandırması nedeniyle ciddi endişe yaratmaktadır. Yerel düzeyde siyasetçilerin görevlerinden uzaklaştırılmaları, gözaltına alınmaları ve yerlerine kayyumların atanması, seçmenlerin yerel düzeyde siyasi temsil hakkının ellerinden alınması anlamına gelmekte ve yerel demokrasinin zarar görmesi gibi ciddi bir tehlikeyi doğurmaktadır.
Terörle mücadele Türk hükümetinin meşru hakkı olmakla birlikte, bu mücadelenin siyasi nedenlerden ötürü terörle mücadele ya da ceza yasasının geniş kapsamda uygulanması suretiyle değil, Anayasa'da ve Türkiye'nin uluslararası taahhütlerinde hükmolunan hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlükler çerçevesinde yürütülmesinin sağlanması da hükümetin sorumluluğundadır. Türkiye, Venedik Komisyonu tavsiyeleri ve Türkiye'nin Yerel Yönetimler Özerklik Şartı uyarınca, yerel demokrasinin işlevini engelleyen tedbirleri kaldırmalıdır.
Türkiye'deki şiddetli terör saldırılarını açık biçimde ve defaatle kınamış ve mağdurların ailelerinin yanında olduğunu ifade etmiş olan AB, aynı zamanda barışçıl ve kalıcı bir çözüme ulaşılması amacıyla güvenilir siyasi bir sürecin derhal başlatılması çağrısını da yinelemektedir.