Sömürünün merkezinden manzaralar: TBMM'de hayat sadece birilerine güzel...

Vekil veya danışmanı görünce ayağa kalkmazsa azar işiten, ailesini geçindirmek için ek iş yapmak zorunda kalan, taşeron statüsüyle iki kat sömürüye maruz kalan, vekiller tarafından maaş kartlarına el konulan ve sürekli baskıya maruz kalan emekçilerle dolu TBMM... İnşaatlar, fabrikalar, plazalar derken, işte karşınızda sömürünün yasalarını çıkaran TBMM'den manzaralar...

Ali Ufuk Arikan

İnşaat işçileri, temizlik işçileri, metal işçileri, eğitim emekçileri, Koton, Starbucks ve Kahve Dünyası'nda çalışan emekçilerle yaptığımız röportajların ardından şimdi de sözü, yaşanan tüm bu sömürünün "yasal" dayanağı olarak işlev gören TBMM'de çalışan bir emekçiye verdik. Görüşme sonrası ortaya çıkan manzarada şaşırtıcı tek bir detay yok. 

20 bin lira maaş alan vekillerin birer küçük patrona dönüştüğü tarihi binada, temizlik işçisinden danışmanına, yemekhane çalışanlarından çaycısına herkes yaşadıklarından şikayetçi. Bir temizlik işçisinin oturması bile amirleri tarafından yasaklanıyor. Amir parmağıyla kontrol ettiği tozu tekrar tekrar işçilere temizletiyor. Meclis'te çaycı olarak çalışan bir emekçi, Meclis'teki mesaisinden çıktıktan sonra sabaha kadar valelik yaparak 50 liralık bir ek gelir sağlamaya çalışıyor. AKP'nin "taşeron" sözünün nasıl bir ikiyüzlülük olduğunun da en net kanıtı yine Meclis koridorları... 4-C'li ve taşeron işçiler her gün vekillerin burnunun dibinde büyük bir yoksulluk yaşarken, vekiller ise maaşlarına neredeyse bir asgari ücret tutarında, 1240 lira zam yaparak 20 bin lira almanın keyfini çıkarıyor... 

DANIŞMAN EFSANELERİ...

Türkiye'de asgari ücretin 1400 lira olduğunu düşündüğümüzde, habere bir danışmanın koşullarıyla başlamak fazla zorlama diye düşünüyorsanız, önce E.'yi dinleyelim sonra Meclis'te en büyük sömürüyü yaşayan taşeron, 4-C'li ve kadrolu emekçilerin çalışma koşullarına bakalım... Sömürüyü en yoğun şekilde yaşayan taşeron işçilerin üzerlerindeki amir baskısı ve iş kaybı korkusuyla görüş vermekten kaçınması da zaten yine Türkiye'nin bir gerçeği.

"Her vekilin kağıt üzerinde üç danışman hakkı var... 1, 2, 3 ve bu sıralamanın belirlediği iş bölümü ve maaş. Birinci danışman vekilin yazı, çizi işlerine bakıyor, konuşmalarını yazıyor, sosyal medya hesaplarına bakıyor. İkinci danışman devlet memuru olmak durumunda, memuriyetten gelmek durumunda, onun işi sekreterlik. Talepler, telgraflar, vekilin programı gibi işlerle bu yüzden ikinci danışman ilgileniyor. Üçüncü danışman ise şoför" diyen E., bunun en azından teoride böyle olduğunu söylüyor.

Üç danışmanın maaşının Meclis bütçesinden karşılandığını belirten E., vekillerin genelde 3 danışmandan fazlasıyla çalıştığını aktarıyor ve bu durumda işlerin de şaştığını dile getiriyor.

PATRON MİLLETVEKİLİ VE 15 BİN LİRALIK FON

"Vekiller daha fazla danışmanla çalışmak istiyor. 4-5 danışmanla çalışılıyor genelde, bunun böyle olmadığı nadir örnekler de var tabii. Meclis sadece 3 danışmanın maaşını karşıladığı için vekiller birden patron oluyor ve bizim maaş kartlarımızı alıveriyor" ifadelerini kullanan E., "Yani vekil patron, bizler insafına kalmış çalışanlar oluyoruz. O kendisi istediği gibi maaşı taksim ediyor ve dağıtıyor. Yani senin maaş kartına hakkı olmadan el koyuyor ve bunu keyfi olarak bölüştürüyor. Bu işlemin yapıldığı yerin adı da TBMM... Yeni danışman almak istediklerinde yine bizim maaşlardan kesinti yapıyor, kendi maaşı yetmiyormuş çünkü... Bu yeni danışman da genellikle başka bir yerden sigortalı gösteriliyor, tabii bu da usulsüzlük. Üç danışman için Meclis'in karşıladığı toplam havuz miktarı yaklaşık 15 bin lira ve vekil isterse bununla 15 danışman çalıştırabilir, bu yasal değil ancak bunu engelleyecek bir mekanizma da yok. Üstelik vekillerin bunu yaptığı bir yerde şikayete gidebilceğin başka bir yerin de yok" diye konuşuyor.

BİTMEYEN BASKI

Vekil danışmanlarının tam bir beyaz yaka dramıyla karşı karşıya olduğunu belirten E., "Maaş biraz yüksek olunca sömürü ortadan kalkıyor sanan, Meclis'te çalışmanın çok başka bir önem içerdiğini düşünen insanlar yaşadıklarıyla yüzleşmeye korkar oluyor. Vekil danışmanı tam olarak 7-24 çalışıyor, lafın gelişi değil. Senin sürekli odasını açık tutman, Meclis'ten çıkmamanı istiyor. Haftada 3-4 gün zaten akşam çok geç saatlere kadar mecburen orada durman gerekiyor. Vekil sen işten 7'de çıktığında 8'e kadar durmanı, 8'de çıktığında 9'a kadar durmanı bekliyor, 9'da çıkarsan yine memnun değil. Ve bu çok sık karşılaştığınız bir tablo" diyor.

Danışmanların mobbing konusunda artık duyarsızlaşma noktasına geldiğine ve bunun zirvesini hemen her gün yaşadığına vurgu yapan E., konuşmasını, yazısını, soru önergesini ya da herhangi başka bir şeyi kendi hazırlayan vekilin neredeyse olmadığını, sürekli daha fazlasını, her gün biraz daha fazlasını beklediklerini ve bunun bir sınırı olmadığını vurguluyor ve ekliyor: "Ne kadar çok çalışırsan çalış bir danışman olarak mobbingten kurtulman imkansız..."

Vekilin kapıyı açıp "buraya kadarmış" dediği an danışmanın kendini bir anda kapı önüne konulabildiğine de dikkat çeken E., güvensizliğin her an hissedildiğini söylüyor.

MECLİS'İN GERÇEK YÜZÜ: TAŞERON VE 4-C SÖMÜRÜSÜ!

Vekillerin 15 bin liralık havuzunda, maaş kartlarına el konularak, akşam 9'da işten çıkarak, sürekli mobbinge maruz kalarak çalışan danışmanların durumu "kabaca" böyle ama Meclis'in gerçek yüzünü anlamak için Meclis'te kadrolu, 4-C'li ve taşeron çalışan emekçilerin koşullarına bakmak gerekiyor. Hem onların arasında danışmanlarda olduğu gibi, bir biçimde işini kılıfına uydurabilen, aslında hiç çalışmayan veya göstermelik çalışan veya sadece maaş almak için danışman kadrosuna alınanlar da yok. Çünkü emekçilerin böyle bir şansı yok.

Kadrolu, 4-C'li veya taşeron... Bu üçünün bir odada temizlikçi olabildiğini, güvencelerinin farklı olduğunu, maaşların da farklı olduğunu belirten E., bunun dayanışma ihtimalini de yok ettiğini ifade ediyor. Bir temizlik işçisinin kendisine, "Siz vekilin iki dudağı arasındasınız, biz de amirin iki dudağı arasındayız" dediğini aktaran E., taşeron işçilerin koşullara oldukça tepkili olduğunu ancak bir türlü bir araya gelemediğini dile getiriyor.

Meclis'te sigara içilen terasa çıktıkları gün karşılaştığı bir olayı aktaran E., "Biz terasa çıktığımızda bir temizlik işçisi oturduğu masadan yorgun şekilde ayağa kalktı. Neden kalktığını sorduğumda amir oturmamıza kızıyor, 'temizlikçiler oturamaz diyor' dedi. Amir çaycı ve temizlik işçilerinin gittikleri odaları sürekli kontrol ediyor ve müthiş bir baskı kuruyor. Parmağıyla masada toz arayan ve işçilere baskı kuran amirler var" ifadelerini kullanıyor.

İşçilerin sürekli tetikte olduğu, her an tedirgin olduğu bir atmosfere sahip olan Meclis'te, egemenlik kayıtsız şartsız millette mi emin olamıyor emekçiler...

AKŞAM 6.00'DA MECLİS'TEN ÇIKIYOR, 7.00'DE EK İŞE GİDİYOR...

Şubat 2017'de Türk-İş tarafından açıklanan verilere göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 502,38 TL, yoksulluk sınırı 4 bin 893,74 TL iken, asgari ücret evli ve 2 çocuklu bir aile için asgari geçim indirimi dahil 1470 lira...

E., bu koşullarda Meclis'te çalışan emekçilerin büyük bir geçim sıkıntısıyla karşı karşıya olduğunu belirtiyor ve şu ifadeleri kullanıyor:

"Tanıdığım bir işçi üzerinden örnek vereyim... 18.00'de işten çıkan bir işçi, akşam 8, sabah 6 arasında günlük 50 liraya valelik yapıyor. Sabah 6'da artık uyuyor ya da kahvaltı yapıyor ve Meclis'e geliyor. Hafta sonu valelik yapıyor yine. Sen meydanlarda taşeronu kaldıracağım diyorsun ama yanında çalışan emekçileri açlık sınırının altında teşeron olarak çalıştırıyorsun. Bundan âlâ ikiyüzlülük olabilir mi emin değilim..."

Meclis'in Türkiye tablosunun bir kopyası olduğuna işaret ediyor E., "Özel sektörde, bir inşaatta, bir plazada neler yaşanıyorsa, bunların hepsinin yaşandığı tek bir merkez olarak düşünülebilir Meclis. İktidara göre işçi alınıyor ve çoğu korku yaşadığından sesini yükseltemiyor. 'Hayır' diyeceğini söyleyen bir AKP'li işçi, bunu sessizce söyleyebiliyor örneğin... Meclis' tam bir küçük Türkiye tablosu..."


İşçiler soL'a konuşuyor: