ABD siber savaş hazırlığında

ABD'li yetkililer ağustos ayında Körfez ülkelerine yönelik gerçekleştirilen siber saldırılardan İran'ı sorumlu tuttu. Bunun ardında Savunma Bakanı Panetta'nın yaptığı açıklama ise ABD'nin yeni bir siber savaş hazırlığında olduğu yönünde yorumlanıyor.

Geçtiğimiz cuma günü basına açıklama yapan ABD'li yetkililer, ağustos ayında Suudi Arabistan ve Katar'daki petrol ve doğalgaz işletmelerini hedef alan siber saldırıların arkasında İran'ın olduğunu iddia etti. Geçtiğimiz ay Suudi Arabistan'ın devlete ait petrol şirketi Aramco'ya ve Katarlı doğalgaz üreticisi RasGas'a, Shamoon olarak bilinen bir virüs saldırısı gerçekleşmiş ve saldırı 30,000 bilgisayarı etkileyerek sisteme büyük zarar vermişti. Virüs aynı zamanda, bilgisayar ekranlarında yanan bir Amerikan bayrağı imajı oluşmasına neden olmuştu.

ABD'li yetkililerden gelen açıklamadan birkaç saat sonra ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, İran'dan gelen siber saldırı tehdidinin arttığını söyledi ve Pentagon'un ABD'ye yönelik bir saldırı tehdidine karşı hazırlık yaptığını duyurdu. Panetta ayrıca, ABD'nin "saldırganların yerini tespit edecek" kapasitede olduğunu ve ABD'ye ya da ülkenin çıkarlarına zarar verecek faaliyetlerden saldırganları sorumlu tutacaklarını belirtti.

Diğer yandan, İran'a yönelik iddialara İranlı yetkililerden pazar günü yanıt geldi. İddiaları yalanlayan İranlı yetkili Mehdi Akhavan, "Bu yalan ve etik dışı iddialar siyasi amaçlı ve ABD'de süregiden seçim kampanyalarının bir parçası" diye konuştu. Akhavan sözlerini, "Esas İran'ın kendisi siber saldırıların kurbanı olmuş bir ülkedir ve bu yüzden biz, saldırıya uğrayan şirketlere yardım önerdik" diye sürdürdü. Körfez ülkelerine yönelik saldırıların ardında kimin olduğu henüz kesinleşmiş değil ancak ABD'den gelen açıklamalar, bahsi geçen saldırıların yıllardır gizli olarak yürütülen siber savaş hazırlıklarını meşrulaştırmak için bahane edildiğini düşündürüyor.

Siber savaşı başlatan ABD
Körfez ülkelerine yapılan siber saldırılardan İran'ı sorumlu tutan ABD yönetiminin yıllardır gizli bir siber-savaşa hazırlandığı biliniyor. ABD siber savunma ve saldırı sistemlerinin geliştirilmesi için milyarlarca dolar fon ayırmış durumda. Pentagon'un siber teknoloji için ayırdığı bütçe yalnızca 2010 yılında 3,4 milyar dolar düzeyindeydi.

Körfez ülkelerine yönelik siber saldırıların ardında İran'ın olduğunu söyleyen "yarın ülkemizi de tehdit edebilir" gerekçesiyle "hazırlanacaklarını" ifade eden Panetta, ABD'nin gelecekte gerçekleştireceği saldırıların işaretini veriyor ve buna zemin hazırlıyor. Ancak daha önce İran'ın nükleer santrallerindeki santrifüj ünitelerini hedef alan Stuxnet saldırısı ve sonrasında Duqu, Flame ve Gauss isimli virüsler yoluyla gerçekleştirilen saldırıların ardında ABD'nin olduğu ortaya çıkmıştı .

Konuyla ilgili kapsamlı bir iddia da geçtiğimiz günlerde Asia Times'da yayınlanan bir makalede yer aldı. Peter Lee imzalı makalede, devletler arası yürütülen gizli bir siber savaşın başlamış bulunduğuna ve bunun sorumlusunun ABD olduğuna değiniliyor. Lee, Çinli bir yazılım güvenlik şirketi olan Huawei'nin ABD'ye yatırım yapmasının yasaklanma sürecine değindikten sonra şöyle devam ediyor:

ABD'nin kritik altyapı noktalarına güvenilir ürünler kurması konusunda Huawei'ye güvenmemenin haklı bir nedeni var. Bu neden, bugün siber-savaşın meşru bir ulusal taktik olarak kabul gördüğü bir dünyada yaşıyor olmamızdır. Siber-savaşın Pandora kutusu açıldı... Onu ABD açtı."

Batı'da salgın haline gelen İran'a yönelik acımasız saldırılar ve bu ülkenin nükleer programına karşı yürütülen gizli çalışmaları meşrulaştırmak için başvurulan "her yol mübah" anlayışı içinde, Stuxnet vasıtasıyla yapılan istismarın önemi, pek çokları -en azından Batı'dakiler- tarafından göz ardı edildi.

Lee, İran'ın nükleer tesislerine yönelen Stuxnet saldırısının arkasında ABD'nin olduğunu New York Times'ın ulusal güvenlik danışmanı David Sanger'in ifadelerine dayandırıyor. Lee'nin Sanger'dan aktardığı ifade şöyle:

CIA eski şefi Michael V. Hayden, görev yaptığı dönemde gerçekleşen saldırılar hakkında bildiklerini aktarırken 'Önceki siber saldırılar yalnızca diğer bilgisayarları etkilemekle sınırlıydı' dedi. [Hayden'e göre] bu, diğer bir bilgisayarı yavaşlatmak ya da bilgi çalmak yerine, 'fiziksel hasara' neden olacak ilk büyük siber saldırı olacak."

Lee'nin aktardığı bir diğer ifadeye göre, Obama ve ekibi, böyle bir silahı kullanmanın ABD açısından yaratabileceği riskin de farkındalar. Ancak söz konusu İran olunca Obama'nın tavrı net oluyor. Sanger şöyle yazıyor:

"Obama yardımcılarına böyle bir silahın kullanımının -özellikle de aşırı kullanımının- riskli olduğunu bir kaç kez söyledi. Aslında, hiçbir ülkenin altyapısı ABD'ninki kadar bilgisayar sistemlerine bağımlı değildi ve dolayısıyla da buradan gelecek saldırılara karşı ABD kadar zaaf içermiyordu. Çoğu uzman, ABD'nin, İran'a karşı gizlice kullandığı bu tip bir silahın hedefi haline gelmesinin an meselesi olduğuna inanıyordu."

"Ancak Obama yine de, kuşkulu bir dış politika hedefi uğruna -yani İran'ın barışçıl nükleer programını zor yoluyla ve tek taraflı olarak etkisiz hale getirmek uğruna- buna izin verdi. Bu dış politika hedefinin, İsrail'in İran'a tek taraflı savaş ilan etme konusundaki sert tehditlerine karşı aşırı bir tepki ve ABD siyasetini kuvvetle etkileyen İsrail çıkarlarının karşısında Obama'ya nefes alacak bir alan yaratma girişimi olması muhtemeldir."

Buna göre ABD İran'a karşı gizlice yürüttüğü Stuxnet saldırısıyla birlikte Pandora'nın kutusunu açmış oldu. ABD bir yandan siber saldırı ve savunma teknolojilerine milyarlarca dolar fon ayırırken ve bunu gizli sabotaj amaçları için kullanırken diğer yandan, kendisi veya müttefikleri dışındaki güçlerce gerçekleştirilen saldırıları da siber savaş hazırlıklarına gerekçe olarak sunuyor.

(soL-Dış Haberler)