Zemberek Boşaldı

Bugünkü nesiller pek bilmez, çok değil, geçen yüzyılın son çeyreğine kadar elle kurulan saatler kullanılırdı. Bu saatleri çalıştıran yaylı zemberek saatin dışında yer alan bir düğme ya da kelebekle kurulurdu. Bazen fazla gerilen zemberek kopar yay boşalırdı. Bu olay yani zembereğin boşalması, halk arasında aile içi gerginliklerden, sosyal ve siyasi gerginlikleri anlatmak, betimlemek için kullanılırdı. Zemberek boşaldı… AKP iktidarının her fırsatta yontup, kendi çıkarlarına uygun düzenlemelere giriştiği Adalet düzeneğinin de cılkı çıktı… Yıllarca tutuklu olarak cezaevlerine yatan, haklarında hükmün verilmediği ya da verilen hükmün Yargıtay’ca onanmadığı yüzlerce tutuklu salıverildi… Çünkü haklarında on yıldır bir karara ulaşılamamıştı. Müebbet yatması gereken katillerden, mafya babalarına kadar (adeta bir genel af çıkmış gibi) cezaevlerinden tahliye edildiler. Buna karşın Ergenekon vb. gibi sürüp giden davalarda üç yıldır tutuklu olarak cezaevinde tutulanlar salıverilmedi. Çünkü Yargıtay on yıl ve daha fazla tutuklu olanları mağdur olarak nitelenmiş, kararını o yönde vermişti.

Son beş yıldır Türkiye’deki adli mercilerin uygulama, yorum, karar adı altında verdikleri hükümlere bir baktığımızda başlıkta yer alan “Zemberek boşalması” olgusuyla karşı karşıya kaldığımız çok açıktır. Eski Devlet Güvenlik Mahkemelerinin yerini alan “Özel Yetkili Mahkemeler” Türkiye halkının, aydınlarının, siyaset adamlarının başının üstünde sallanan bir demoklesin kılıcı gibidir. Hele kolluk kuvvetlerinin ve yargının Pensilvanya’da mekim bir “sözde halife”nin etkisi altında olduğu söylentilerine de kulak verirseniz durumun vehameti daha da artacaktır.

Zemberek böylesine boşalınca, bir de 2011 yılı ortalarındaki genel seçimin yargı güvencesi altında yapılacağı düşünülürse karşı karşıya kaldığımız tehlikenin boyutları daha da büyümektedir. Adil olan, cezaya dönüşmeyen tutukluluk süresi konusunda kafalar böylesine karışıkken, Yargıtay gibi bir kurumdan “10 yıl tutukluk”a adeta vize verilmesi düşündürücüdür.

Meşrutiyet döneminin en temel sorunlarından biri adalet sisteminin üzerinde siyasal erkin gölgesinin düşmesiydi. Özellikle sürgün kararları, sürülen insanların o uzak yerlerde telef olup gitmesi vicdanların kabul edemeyeceği bir şeydi. O günlerin en büyük korkusu “Tantuna gitmek” yani sürülmekti.

Şimdilerde ise “Özel yetkili mahkeme” bırakınız gerçek teröristleri, sıradan halkın bile tepesindeki asılı kılıçtır. Günümüzün “Tantuna” gidişi, özel yetkili savcıların iki dudağı arasındadır. Bir yanda düşün adamları, gazeteciler, siyaset adamları, askerler “Tantuna” giderken diğer yandan “Domuz Bağı” mucitleri tekbirle halay çekiyorlar. Orhan Gencebay’ın şarkılarını nasıl söylemezsin, “Batsın Bu Dünya”...

Temel sorun “Kanun Devleti” mi yoksa “Hukuk devleti” mi olmamıza bağlıdır. Geçen yüzyıl başlarında “Kanun Devleti” olma özlemi yükseltildi. Tevfik Fikret “Kanun diye kanun tepelendi” feryadını yükseltti. Bu feryad tek başına kanunun yeterli olmadığına işaret etmektedir. 20. yüzyılın ilk yarısındaki Hitler çılgınlığının bile kendine özgü yasaları olduğunu ortaya koymuştur. Enver Paşa’nın “Yok kanun, yap kanun” tekerlemesinden bile anlaşılıyor ki kimseyi uyandırmamış.

Saat, düzenli işlerse, vakti tam olarak gösterirse, geri ya da ileri gitmezse kullanışlı bir araçtır. Bu durum zembereğin iyi kurulmasına bağlıdır. Çok sıkıştırırsan boşalır ve de saat kullanılmaz. Az kurarsan bu kez de sık sık durur, seni yanıltır, işini aksatır. Hukukta böyledir. Adil kararlar verildiğinde kamu açısından yararlıdır. Bu adalet duygusu sarsıldığı anda ise “vicdan”lar önce sızlar sonra da isyan eder.

Geçen hafta görüldü ki “adalet” denilen, bir toplumu ayakta, diri tutan kurumun zembereği kopmuştur. Tekbir’le halay çekilmiş, eli kanlılar bayram yapmıştır. Unutmayalım ki “Zemberek” dikkatli kullanıldığı zaman boşalmaz. Onu eline geçirmek için kusurlu bir referandum yaparsan, netice de “Adaletin zembereği” boşalıverir. Zembereği boşalmış bu adalet yapısıyla seçim güvenliği nasıl sağlanacak?… Korkarım sağlanamayacak, o zamanda Türkiye Cumhuriyetinin “zembereği” boşalacak: Hep birden “Tantuna” savrulacağız. Düşünmesi bile ürkütücü… Her birey, her aile, her birim şimdiden ayağa kalkmalı… Gerçek kurtuluşun manifestosunu hazırlama uğraşına katılmalı… Yani, pek sevilen deyimiyle, sosyalistlerle birlikte elini taşın altına koymalıdır.