Mikser

“Mikser” yabancı bir sözcük. Karıştırıcı (bazen de çırpıcı) anlamına gelir. Sanayiden ev mutfaklarına kadar kullanılır. Geçenlerde Başbakanımız bu sözcüğü muhalefeti, nitelemek için kullandı. Ona göre mevcut muhalefet partileri halkın kafasını karıştırıyorlar, oradan oraya çırpınıp duruyorlar, eleştiri değil sadece karmaşık bir ortama hizmet ediyorlar. Bu kendisinin takdiri değerlendirmesi bize düşmez. Ne var ki bu “mikser” işlevi günümüzdeki egemen düzenin genel bir karakteri. Böylece yarattıkları dezenformasyon fırtınasını daha bir geçerli hale getiriyorlar. Zihinleri yoğurarak beyin salatasına döndürüyorlar. Küçükken annem bana haşlanmış “beyin” yediremezdi. Bu inadımı kırmak için beyni ekmekle ezer ve yumurtaya bulayıp “beyin köftesi” diye bana yedirirdi. Fena da olmazdı. Küreselleşmiş kapitalizmde beyinlerimizi yalanla, belirli amaçlara yönelik düzmece haberlerle, medyadaki çeşitli yazı ve gösterimlerle köfteleştiriyor. İşine gelen yalanları doğruymuş gibi sergiliyor. Bu Türkiye için olduğu gibi ABD, AB ve tüm uluslar için geçerli.

Düzenin başat politikası niye “mikserleşmeye” sarıldı. Doğrularla yığınların yüzleşmesinden korkuyorlar. Yüzleşme kavramını yeni ayrımcılıklar yaratmak için kullanıyorlar. Obama’dan Ahmedinejat’a kadar yerkürenin tüm liderleri biçareleşti. Konuma yöntemlerini bu ürküyü kanıtlıyor. Beyinleri mikserin altına yerleştirmeleri bundan.

Korku güven yitiminin de yaratıcısı. İdeolojilerin sonunu ilan eden Fukoyama, bir anlamda özgür düşüncenin sonunun geldiğini işaret ediyordu. İdeolojisiz bir insanlığın düşünmeyi yadsıyan bir robottan farkı olmaz. Kendisine verilen programa göre hareket eder. Özgürlüğünü yitirmiştir.

Bu karıştırıcılığı, gerçeklerden sapmayı açıklayan örnekler birbiri ardına her gün karşımıza çıkıyor.

• ABD ve müttefikleri demokrasi, özgürlük götürme adına Irak ve Afganistan’a saldırdılar. Yalandı bu. İşgalcileri Saddam’ın heykelini yıkarak karşılayan Iraklılar o günden bu yana onurları, canlarını sebil gibi kaybettiler. Ölü sayısı milyonu aştı. Yaralılar, sakatlar sayılmadı bile. Kadınları taciz edildi. Çocuklar acımasızca öldürüldü. Irak’a ne demokrasi geldi, ne barış. Bundan sonrası da belirsiz. Irak artık bir saatli bomba. Tek itiraz Bush’a fırlatılan bir çift ayakkabı. O da bunu “Yarabbi şükür” diye algılamıştır. Afgan ve günümüzün Pakistanını anlatmaya bile lüzum yok. Alman Genelkurmay Başkanını görevinden istifasına neden olan katliam ortada. Obama (kendisi Nobel Barış ödülü sahibidir) Avrupa’da Nato üyelerinden yeni askerler dileniyor.
• Finansal kumarın yarattığı krizi çözmek için Keynesgil politikalarla tedbirler alınacağı ilan edildi. İstihdam artacaktı. Aksi oldu. Kumarcılara likit para akıtıldı. Kumar borsalarda, bankalarda devam ediyor. Televizyonlarda Sertap Erener’in soprana sesiyle tanıtılan VOB (vadeli işlemler borsası) ise kumara gelecekteki mutasavver kazançları da katıyor. Kumar sistemin tek aracı. Bir bakın, muhafazakar Müslüman olmakla övünen iktidarın yedi yıllık bilançosuna. Devlet borçlanma kağıtları ile, millette her gün savaş oyunlarıyla kumar oynuyor. Futbol, basketbol, voleybol, bilardo aklınıza ne gelirse kumar masasında. Loto, spor toto, süper loto, şans topu, piyango…. Say sayabildiğin kadar. Sonra da polislere bir zahmet kumarhane bastırıyorsunuz. Kumarhaneleri yasaklayıp Türkiye’yi kumarhaneye çevirdiniz. Diğer ülkeler de farklı değil.
• Sağlıkta dönüşümün arkasında bu alanın hızla metalaşmasına tanık olundu. Özel hastaneler, klinikler, sıra beklemekten ulaşılamayan kamu sağlık kurumlarda deva bulamayanların içi boş cüzdanlarına bile el attılar.
• Aydınlanmanın temeli olan “maarif” (yani irfan sahibi yetiştiren) yerine acemi er eğitiminden bile ileri gitmeyen “cehalet diploması” veren, talimgahlara dönüşen okullar yarattılar. Eskinin düşünceyi, bilgiyi “mektep” sözcüğünün içerdiği anlamı buruşuk bir kağıt gibi çöpe attılar.

Gelin bu kavram kargaşasını daha da özlü formüle edelim.

• Barışın anlamı artık savaştır.
• Ulusal birlik deniyorsa ayrışma kastedilmektedir.
• Laiklik düşman yobaz bir gericilik amaçtır.
• İstihdam konuşulur işsizlik gerçekleşir.
• Vergi adaleti sıfırlandı borçlanma tek yol oldu.
• Refah dendi mi daha fazla açlık ve fukaralığın müjdesi verilmektedir.
• Nurlu ufuklar sözcüğü karanlık gelecek anlamınadır
• Birisi Aziz Allah diye zikrediyorsa bilin ki para azizdir demek istiyor.

Çağımızın geçerli imgeleri şunlar oldu.

“Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol” biat kültürü,
“Kendini sevmeyen kişinin sevilmesi mümkün değildir” sınır tanımayan egoizm,
“Modern dünyada gitgide büyüyen bir açmaz var. Bugün tıpkı ortaçağda olduğu gibi maneviyata ilgide patlama yaşanıyor” gericilik yaşamın güvencesidir.
“Siyasette saçmalık, tutarsızlık temel ilke oldu Sarıgül’ün yeni partisinin yol göstericilerinin Erdal İnönü ve Turgut Özal olması gibi.”

Korkaklar acımasız olur… Sokaklarda “var mı bana yan bakan” diye nara atanlar en fazla korkanlardır. Korkaklıkları her geçen gün daha bir açığa çıkanların… “Biat” edin, “Ram olun” demelerine boyun eğecek misiniz? Günümüzün temel sorusu budur.