Ecinniler Koalisyonu

Dünya, bir sistemin çöküşünü en az zararla atlatma çabasında. Çok değil, yarım yüzyıllık bir hayal, bel bağlanan bir proje, temelinden, istinad kirişlerinden çatırtılar gelerek adım adım tarihin tozlu raflarındaki yerini almak üzere. Çünkü yanlış bir temel üzerine inşa edilmişti. Sovyetler Birliği’nin sönümlenmesinden sonra, Doğu Avrupa’nın, Balkanların eski sosyalist ülkeleri, hemen AB’ye alınarak ekonomik bağlamda “mas” edildiler. Sonuç, tam bir düş kırıklığı. AB’nin içinde çırpındığı “Kamusal Borç Krizi”ni atlatmayı hedefleyen Merkel ve takipçilerinin planına “İngiltere” her zamanki tavrıyla “Hayır” dedi. Yani arı kovanına çomak soktu. İngiltere ve İskandinav ülkelerinin oluşturacağı “Kuzey Avrupa Topluluğu”nun ilk adımları duyulmaya başlandı.

Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz vb gibi ülkeler “Birliğin” egemenlerinin iki dudağı arasına bakar ve “demokrasi” sözcüğünü dahi sözlükten çıkarın emrine boyun eğerken, umutlar bir kez daha suya düştü, dağıldı. AB rüyasının doğuşuna ve de sönümlenmesine benim kuşağım şu kısacık yaşamlarında tanık oldu.

1961 anayasasının kabulünü takiben ismet İnönü’nün Başbakanlığındaki koalisyon hükümetleri döneminde “Avrupa Ortak Pazarı” ile ciddi bir işbirliğine katılma niyetine kapıldık… Gençler sokaklarda “Onlar ortak, biz Pazar” sloganlarıyla mitingler düzenlerken, ülkemizin tüm önde gelen politikacıları (sol siyaset ve Erbakan dışında) bu hayali desteklediler. Bu bağlamda Başbakan Ecevit bir gece alelacele Kopenhag’a götürüldü, aile resmine girdi. Daha sonra Melih Gökçek, Brüksel’in “fasıllara” (yani sektör tartışmalarına) geçilmesi kararı ile Brüksel’den dönen Başbakan’ı güpegündüz, Kızılay meydanında, havai fişeklerle karşıladı. Ne oldu. Girebildik mi? Oysa bakanlar kurulunda bir “AB’den sorumlu” yumurtalı omlet haline gelen Bakanımız bile var. Gelelim, bu noktada sorulması gereken soruya, “Haydi gelin, sizi koşulsuz kabul ediyoruz” deseler, kim girmek ister?

AB olmayacak bir duadır içerdiği emperyalist ülkelerin yönetiminde, deyim yerindeyse “sömürü odağı” olarak adım adım yıkıma doğru hızla ilerleyen bir trendir. Ortak para birimi “avro” ise gelişmiş üyelerin getirisi yüksek olan bir sömürü aracıdır. Unutulmaması gereken nokta şudur: gelişme düzeyleri farklı ülkelerin ekonomik işbirliği sadece gelişmiş ülkeler lehine işler.

Okuma listemde sık sık polisiye romanlar da yer alır. Bunlar arasında ilgiyle okuduğum bir Yunanlı Polisiye romanı da var.”Büyük Ortak” adlı bu romanın yazarı “Petros Markaris”. Kitabı okurken Atina’da gerçekleştirilen son “olimpiyat”a ait tesislerin bakımsızlıktan harabe haline geldiğini göreceksiniz. Ege adalarını yelkenlisiyle dolaşan bir arkadaşımsa, adalarda başlanıp da yarım kalan inşaatları yansıttı. AB’nin yalnızca gelişmiş ülkeler için yararlı bir birlik olduğu bugün her boyutuyla ortaya çıkmıştır. Final sahnesini görmemiz yakındır. Asıl vurgulanması gereken nokta “Birliğin eşit ülkeler arası bir yapı olduğu” savının ne denli uçuk ve de temelsiz olduğudur. AB’yi tanımlayacak en gerçekçi deyim: “Ecinniler Koalisyonu”dur. Çünkü Birliğin ekonomik önderleri çıkarcı amaçlarını, türlü cinliklerle her durumda sergilemektedirler. Özellikle Merkel tam bir cin’dir.

Yakınlarda ülkemizde de bir “Ecinniler Koalisyonu” ile karşılaştık. Bildiğiniz gibi yargı sistemimizi bir virüs benzeri ele geçirmiş olan “özel yetkili savcı” kavramı her alanda ağırlını koyuyor. Son olarak futbolda da tüm yerleşik yapılar dinamit atılmışçasına paramparça oldu. Maçların tadı tuzu kalmadı. Çıkarılan “Şike” vb gibi olaylara ilişkin yasa, öylesine yüksek cezalarla donatılmıştı ki, şike neredeyse “adam öldürmekle” eşdeğer hale getirilmişti. Bu yasanın vicdanları fazlasıyla rahatsız ettiği görülünce yasa yeniden düzenlendi, cezalar insani ve vicdani boyutlara getirildi. Ne var ki Cumhurbaşkanı bu yasayı “veto” etti ve de kıyamet koptu.

Veto’dan bu yana Türk medyasının tek ilgilendiği olay şike yasası olmaya başladı. Cari açık, enflasyonun %10’u aşması, Suriye vb gibi tüm haberler ikinci plana itildi. Ne denli ağır ve kötücül bir ameliyat geçirdiği “süzülmüş” halinden belli olan Başbakan bile olayın içine sokuldu. Konu, köşk ve meclis arasındaki çekişme şekline dönüştürüldü. Bülent Arınç, Şamil Tayyar vb gibi akıl tanelerini, yorumlarıyla medyada rol modeli olma fırsatını kaçırmadılar, ve TBMM’sinde bir ecinniler koalisyonuna dönüştüğünü adeta kanıtlamak istediler. Pennsilvanya’da mukim layemut Hocamızda engin fikirlerini açıkladı. Böylece Ecinniler Koalisyonu, muhteşem birlik halinde, ülkenin bu ölümcül sorunu karşısında yürek birliğini göstermiş oldu. Cin’lik işte böyle bir şeydir. İnsan açlığını, işsizliğini, fukaralığını unutturur, ekranlarda sergilenen masalları ninni sayar, mışıl mışıl uyur.

Kapitalist sistem yaralı…Kendi çıkarlarını perdelemek için kullandığı “Demokrasi”yi bile kaldıracak halde değil. Yunanistan, İtalya, daha şimdiden siyasi tabanı olmayan teknokratlara emanet edildi. Kemal Derviş modelinde en azından siyasi erk mevcuttu… Şimdi bu görüntüye de gerek duyulmuyor.Global faşizm herhalde böyle sindire, sindire gelecek. Koalisyonu oluşturan cin’le… Ecinniler diktatorasını kuracaklar.