Baklayı Ağzından Çıkardı

Geçen hafta içerisinde, Türkiye, ABD'den yayınlanan bir video konferansı tüm haber kanallarında izledi. Konuşmacı ABD eski savunma bakan yardımcısıydı. O şimdi Dünya Bankası Başkanı olarak konuşuyordu. Mehmet Ali Birand'ı, Yase&shymin Çongar'ı Türkiye'nin Irak kararı nedeniyle nasıl azarladığını unutmuş gibiydi. Türkiye'nin Atatürk devrimleriyle modern bir ülke haline geldiğini öve öve bitiremedi. Bu arada özel kesimin özendirilmesini tavsiye etti. Bir zamanlar Neo-Con'ların temel söylemi olan ılımlı islamdan ise bahsetmedi. Emniyet, Danıştay katliamında çete izleri aramayı sürdürürken rüzgarların AKP aleyhine işlediği açıkça görülüyordu. Başbakan gurup konuş&shymasında erken seçim olmayacağını vurgulamasına karşın iktidar üzerindeki tam saha baskı devam ediyordu. Ne var ki işaretler laik olsunda sağ olsun mantığı çerçevesinde yoğunlaşmaktaydı. Süleyman Demirel, bir zamanlar Celal Bayar'ın ileri yaşına rağmen yaptığı gibi yollara düşmüştü.Tek çare erken seçim diyordu. Ekonomi ise tüm boyutlarıyla kırılganlığını sergile&shymekteydi.

İşte "manzara-i umumiye" böyle iken CHP lideri Baklayı ağzından çıkardı: "Partimiz merkez sağ kadrolara da açıktır".Tabii bu arada partisinin milletvekili olan ve Emine Erdoğan'a giyim kuşamı ile ilgili bir eleştiri mektubu yazan Canan Arıtman'ı da azarlamayı ihmal etmedi. Bir kere bu olay yeni bir davranış değildi. 2002 seçimlerinde CHP'nin vitrinini bir hatırla&shyyalım.Başta ABD'nin yurt içi temsilcisi Kemal Derviş olmak üzere sürekli sağda yer almış Bayram Meral, ilahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk olmak üzere güney doğulu Barzani yanlısı aşiret reislerine kadar bir çok sağcı aday listele&shyrinde yer aldı. Bu görünümüyle Baykal'lı CHP'nin sosyal demokrat olduğu bile söylenemez. Gerçi Kemal Derviş küresel kapitalizmin, neo-liberalizmin sosyal demokrasi ile bileşimini hazırladığını iddia etse de böyle bir yaklaşımın en küçük anlamında bile sol ile ilişkisi yoktu.

Tüm savlara karşın CHP, tarihinde hiçbir zaman sol kulvarda yer almamıştır. Daha 1923'te İzmir İktisat kongresini açış nutkunda İktisat Vekili Mahmut Esat bey hem sosyalizmi, hem de liberal ekonomiyi reddederek karma ekonomi politikasının izleneceğini söylediği zaman, ekonomi politikasını "Etatizm" devletçilik olarak açıklamıştı. Bu politika İttihat ve Terakki'nin son döneminde ısrarla üzerinde durulan "İktisad-i Milli" yaklaşımıyla adeta birbirini bütünleyen bir yaklaşımdı. Temelde ülkede kapitalizmi yükseltme ereğini güdüyordu. Nitekim İş Bankası'nın ilk genel müdürü olan Mahmut Celal (Bayar) Bey ve çevresinde toplanan grup bu politikayı, sermayedar yetiştirme biçiminde 1960'lı yıllara kadar başarıyla izlemiştir. Bakmayın siz İsmet Paşa'nın partiyi ortanın solunda tanımlamasına, o günlerde bile bir küçük grup dışında bu sava gönül veren yoktu. Bilindiği gibi bu sav partiden büyük bir kopmanın ve Güven Partisinin kurulmasına yol açmıştı.Bülent Ecevit 1973 seçiminin temel belgesi olan "ak günlere" bildirgesinde sol içerikli söylemleri edebi bir biçimde gündeme getirmişse de bunları uygulama becerisini gösterememiş, enin de sonunda Kemal Derviş'e görev verme mecburiyetinde kalmıştır.

CHP, bırakın sosyalizmi, sosyal demokrasiyi bile kurucuların çizgisine bağlı bir biçimde yorumlayamamıştır. Tüm dünyada sosyal demokrat partilerin düştüğü çıkmaz sokağa sapmış, kapitalizmin adeta savunucusu kesilmiştir. Son örnek Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin uyguladığı politikalarıdır.Baykal'ın gündeme getirdiği yaklaşım CHP için yeni değildir.Bu parti tarihi boyunca yığınların gerçek ihtiyaçlarına yanıt verememiştir. Kapitalist ekonomi politiğin çizgisi doğrultusunda ülkenin kalkınacağına inanmıştır. Bugün, cumhuriyetin laik temellerini korumak için tek çare olarak sağa yanaşmayı içine sindirebilmektedir.Küresel kapitalizmin baskısına, neo-liberal politikaların tek çözüm gibi sunduğu işsizliğe, sosyal devletin sosyal haklar manzumesi biçimine dönüştürülmesine, AB'ye ve ABD'ye yönelik baş eğici politikalara karşı çıkmayı aklına bile getirmemektedir. Bunu yaparken karşı çıkmayı düşündüğü irticanın asıl besleyici kanalının küresel kapitalist politikalar olduğunu da görmemektedir.