Ağlama Duvarı (x)

Sanırım bir başka yazımda da söz etmiştim, Halet Efendi hiç sevmediği Hüseyin Cahit için “Cehl-i Mikâp” dermiş. Yani cehaletin küpü. Bu ithamını da şöyle açıklarmış. Cahil, Cehaletini bilmez ve cahili olduğu konu üzerine konuşur. Türkiye’de özellikle iktidar partisinin sözcülerine kulak verirken “Cehl-i Mikâp” nitelemesini bile yetersiz buluyorum. Referanduma (?) koşar adım gittiğimiz şu günlerde öyle savlar ortalığı kapadı ki, bunları cehalet üzeri(n) şeklinde ancak tanımlayabiliriz. AKP’nin sloganı: “Kararımız evet”le biten bir dize. Neden “evet” dediğinizde hemen “12 Eylül’den hesap soruyoruz” yanıtını veriyorlar. Bu yanıt “26 maddelik bir teklifi” toptan halkoylamasına sunmak kadar yanlıştır. Özetlersek yanlış halkoylamasına yanlış bir gerekçe. Halet Efendi yaşasaydı “cehl-i ebedi” der ve gülerdi.

Bir kere çok seçenek için tek yanıt beklemek yanlıştır. Açık bir şekilde halkla, onun aklı selimiyle alay etmektir. Saniyen bu teklif 12 Eylül’den hesap sormadığı gibi bir yandan onun noksan bıraktıklarını tamamlamaktadır. Hesap kesimi için YÖK’ün Seçim Barajının kaldırılması, DGM uzantısı “Özel Yetkili, mahkeme” düzeninin, siyasi partiler yasasının ve hepsinin ötesinde doğal liberalizme dayanan ekonomik politikanın tamamıyla terk edilmesi gerekir. Bu bağlamda özelleştirme, babalar gibi satarın mantığının kınanması Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığı ile el koymaların, servet transferlerinin hesabının sorulmasına yönelik maddelerin yer alması, olmazsa olmaz, ön koşuldur.

Bizler çocukken düşüp bir yerimiz yaralandığında tentürdiyot süren büyüklerimiz “Erkek adam ağlamaz” derlerdi. Ağlamak kuşkusuz ki insani bir duygudur. Bir acı olayda, ya da kıvanç duyduğumuzda gözlerimiz yaşarır, zaman gelir hüngür hüngür ağlarız. Ne var ki bunu gizlemeyi de biliriz. Eskiden ve belki günümüzde de yurdun bazı köşelerinde cenazelerde ağlaması, ağıt yakması için tutulan insanlar varmış. Bütün bunları anlamak mümkün de grup toplantılarında sık sık gözyaşı dökmeleri siyaset arenasına pek yakıştıramıyorum. TV’de bir konuşma yaparken ya da vaaz verirken Fethullah Hoca’nın da ağladığına tanık olmuştum. İmam Hatip liselerinin çok başarılı hatipler yetiştirdiğine son on yıl içinde “bit tecrübe” tanık olduk. Niyaz etmede de başarılarına yeni yeni fark ediyoruz. Benzetmek gibi olmasın ama eski İstanbullular on para için dakikalarca gözyaşı döken dilencileri “Medine dilencisi” diye nitelerlerdi.

Halkımızı da “paket”lerle, iftar sofralarıyla, “niyaz”a alıştırdılar. Şimdi aynı yöntemi “evet” oyu için uyguluyorlar. İdam mahkûmlarının mektupları, Mümtazer Türkönen’in danışmanlık yaptığı 12 Eylül’ü anlatan TV dizileriyle olay zaten iyice saptırılmıştı. Halkoyu kampanyası sırasında, anlaşılıyor ki, iyice raydan çıkacak.

12 Eylül’ü anlamak için öncelikle yenilerde Agora Kitaplığı tarafından Türkçesi yayınlanan şu kitabı iyice okumak gerek: “Naomi Klein, Şok Doktrini”. Ayrıca önce “ortanın solu” adıyla, sonrada “Su kullananın toprak işleyenin” ilkesiyle yükselen sol eğilimleri, nihayet 1976 1 Mayıs’ı ile varlığını bir yumruk gibi Taksim’e damgalayan işçi sınıfının gücünü, buna karşın MESS’in başındaki Özal’ın misyonunu doğru değerlendirmek icap eder. 12 Eylül Cuntası ABD’de yükselen Neo-liberalizmin ürünüdür 12 Eyül’de Televizyon ekranlarında boy gösteren Generaller, önce ABD’nin sonrada onun gerçek misyoneri olan Turgut Özal’ın kuklalarıdır. MESS alan stratejisini, CIA desteğini vermiş, TÜSİAD’da ilanlarıyla medya işlevini yönetmiştir. Başta Ilıcak’ların tercümanı olmak üzere birçok basın organı da anayasa hazırlığını sağlamıştır.

12 Eylül ürünü diye nitelenen anayasa taslağı ise Turgut Özal ve diğer derin misyonerlerin ön hazırlıkları üzerine bina edilmiştir. Bütünüyle neo-liberal küresel düzenin gereksinimlerine uygundur.

Halk oylamasına sunulan yeni teklif ise mevcudu değiştirmiyor onu pekiştiriyor. Bu teklife “hayır” derken temelde neo-liberalist yaklaşımı eleştirmezseniz, sadece mevcut iktidardan şikâyetinizi dile getirmiş olursunuz. Temel olan düşünceyi irdelenmeden “Hayır” demek bir yerde ana fikirde oydaşmış olduğunuzu da gösterir. “Hayır cephesi söylemlerini bu bağlamda ele alınmalıdır.

(x) Ağlama duvarı, Kudüs’tedir ve de Musevilerin kutsal mekânlarından biridir. Bu bağlamda Mescid-i Aksa’da namaz kılma niyetini vurgulayanlara küçük bir önerim var Falih Rıfkı (Atay)’nın “Zeytindağı” ve “Sıcak ve Güneş” yapıtlarını kerelerce okusunlar. Öğrenmeleri gereken çok şey var.