Şeriatçılarda kişilik bölünmesi

“Şu şekilde yaşamak istiyordum da yaşayamıyorum… diyen var mı” diye sormuş Tayyip Erdoğan. 

Kime? Muhtarlara… Yok demişlerdir, Allaha şükür…

Muhtarlık ciddi müessesedir ve konumuz sık sık Saraya tutsak edilen bu insanlar değildir. İşin ilginç tarafı -dinleyicileri tam olarak bilemiyorum- istekleri ile yaşamı arasında kapanmaz bir açı oluşan kişi konuşmacının ta kendisidir.

Emin olun, yorgun ve dağınık Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlü adamı Tayyip Erdoğan dilediği gibi yaşayamamakta ve büyük acılar çekmektedir. Tabii geniş bir kalabalıkla birlikte…

Tayyipçiliğini 2013 Haziran’ında “götünün kılıyız” şeklinde ifade eden ve benim bütün televizyon ekranlarında sansürsüz yayınlanan bu sözü böylece aktardığım için ayıp etmiş olamayacağım “taban” da dilediği gibi yaşayamamaktadır ve bu gidişle asla yaşayamayacaktır. Yakında hakiki isteklerini değiştirmek için ciddi bir çabaya gireceklerinden, değiştiremezlerse de gizlemek zorunda kalacaklarından korkarım. Zaten bu işe başlayan ve çırpınıp duran taban bu imkânı bulabilir; Erdoğan o kadar şanslı olmayabilir.

Tayyipçilerin bir akşam yeşil bayrak açıp protestoya gittikleri Rus temsilciliklerine, peşi sıra kravat takıp taziye ziyaretinde bulunmaları çok yakın geçmişte yaşanmıştır ve anlatmaya çalışacağım sıkıntının basit bir simgesidir. Gerçek durum bu örnekten çok daha müşküldür.

Mantıksal olarak Tayyipçilik tüm AKP’yi kapsar. Ancak AKP eşzamanlı olarak ortaya çıkan zırvalıkları temizlemek zorundadır. Bu çabaya ortalama haftada iki defa sözünü çaktırmadan (!) düzelten Erdoğan da ortaktır.

Tayyipçiler samimi IŞİD’cidir. Kobane günlerinde Kürt kentlerinde “yaşasın IŞİD” sloganıyla elde silah dolaşan özel tim üyeleri Tayyipçidir mesela. Lakin reisleri IŞİD’i terörist, IŞİD de AKP Türkiye’sini gâvur ilan etmiştir. Takiyye dedikleri bu olmasa gerektir!

Ortalama gerici dünyanın herhangi bir yerinden Göbeklitepe’ye baktığında, işte demektedir, önce inanç, önce din vardı. Toplumsal gelişmeymiş, ekonomik yapıymış geçiniz. Önce yerleşik yaşamın, sonra anladığımız anlamda dinin gelişeceği yalanlanmıştır. İlk anıtsal yapıları din adına diken inanan insandır… 

“Ortalama gerici” diye bir şey vardır, ancak gericilik 21. yüzyılda kararını tutturamaz. Gazı kökleyip yola devam etmesi zorunludur ve varacağı yer Afgan dağlarında Buda heykellerini bombalamak, Palmyra’da taş taş üstünde bırakmamaktır. Göbeklitepe’nin resimlerine bakıp ağızlarının sulandığı kesindir. 

İstedikleri gibi yaşayamayacak ve salyalarını yutmak zorunda kalacaklar!

Şeriatçı polis, şeriatçı televizyoncu, şeriatçı rektör, şeriatçı bakan ve benzerlerinin bir özelliği de, oportünist sözcüğü az kaçtı, sahtekar olmaları. İyi de; bunların altında saf tutan “kıllar”, kendi kendilerini beyinsiz ilan etmiş olsalar bile, bir şeye inanmak zorundadırlar. Kişiye iman etmenin sınırı var. Aptalca, akılsızca, ahlaksızca da olsa bir fikre inanacaklar, bir sloganın peşinden gözleri kapalı veya gözlerini kan bürümüş biçimde gidecekler. Dilediği gibi yaşamak deyince, ben bunu anlarım. Ama artık öyle bir slogan kalmamış görünüyor ve geriye kolektif acı kalıyor.

Arkadaşını Noel baba kılığına sokup kafasına tabanca dayamak, gece kulübü kan olup aktığında artık yutulması zorunlu bir salyadır. Ama Noel babanın sakalını ve o kurusıkı tabancayı da yutacaklar!

Yutamazlar, unutmak isterler, unutamazlar, inanmalıdırlar ve aynı zamanda inkâr etmelidirler. Bugünün ve geleceğin kendilerine ait olduğunu sananlar geleceksizdir ve satranç antrenmanına hiç alışık olmayan kafaları aşırı ısınmıştır. 

Türkiye gericiliğinin devreleri yanıyor. Tayyipçi taban mantıksal tutarlılık gereği IŞİD’cidir ve sokakta görüp katliam failine benzettikleri, yani IŞİD’ci zannettikleri şahsı linç etmektedirler. 

Konu dış politika oportünizmi olmaktan çıkmış, -eğer bunlara sadece biyolojik anlamda insan demekte bir sakınca yoksa- bir insanlık trajedisine dönüşmüştür. Türkiye yobazları topluca kişilik bölünmesinden mustaripler artık.

ABD’ye giden Dışişleri bakanı ajan mıdır, Fethullahçı mı? Yoksa her musibetin başı ilan edilen CIA’yi de mi ininde yok edeceklerdir? Yoksa ayar tutmayan gericiler, aynı anda birden fazla kıçta bitemeyeceklerine göre “düşman” kıçı mı yalamak durumundadır?

Erdoğan’ın yaşamaktan muradı şeriat düzenini yönetmekti diye biliyorduk. Artık mümkün olmaktan çıkmıştır ve kişiliklerin lime lime bölünmesi kaçınılmaz görünmektedir.

O gün gelecek ve muhtarlar bir zamanlar sarayın salonunda neler neler çektiklerini anlatacaklar. Söylemedi, demeyin.

*    *    *

Bu yazıyı yazdıktan sonra Diyanet’in gericiliğin standartlarını belirlemek için çalışma yürüttüğü haberini okudum. Buna göre tarikatlarla görüşen Diyanet İşleri beş ilke belirlemiş. Özetle gericilerimiz artık başkalarını dinden çıkmakla suçlamayacak, ötekileştirmeyecek, dini kendine göre yorumlamayacak, kişileri merkeze koymayacak, her durumda şiddete karşı duracaklarmış. Ne diyeyim, olmayacak duaya âmin diye diye bölecekler kişiliklerini. Hayırlı olsun ve şimdiden peşin peşin güle güle.