'Büyük resme bakınca NATO ve ABD’nin Belarus ve Karadeniz kışkırtmaları ile Donbass’taki sürecin uyumlu olduğunu görüyoruz.'

Donbass’ta kışkırtma

Batı emperyalizminin Rusya kuşatmasında Donbass bölgesindeki gerilimi arttıran kışkırtmaların tehlikeli bir boyut kazandığı görülüyor.

Halkların tarihinde duygusal yükü yüksek coğrafyalar oluşur ve bu tip mekanlarda gerilimi artırmak ve bir kışkırtma hazırlamak daha kolay hale gelir. Örnek olarak, Birinci Dünya Savaşı’ndaki Verdun’un rolünden daha önce bahsetmiştik.

Donbass da özel ve duygu yüklü bir coğrafyadır. 

Lenin daha sosyalist kuruluşun başında “Donetsk olmasa sosyalizmin kuruluşu hayalden ibaret kalırdı” demişti. Gerçekten Don Kazaklarının yaşadığı bu kırsal bölge sosyalizmin hemen başında gelişkin bir sanayi bölgesi haline gelmiş ve Sovyetler Birliği’nin geri kalanının sanayileşmesinde kritik bir rol oynamıştır. Donbass’ta çıkarılan kaliteli kömürün ve çelik fabrikalarının etkisi her yerde hissedilmiştir.

Sosyalist kuruluşun unutulmaz öncüsü Stakhanov Donbass’ta maden işçisidir. Bir günde büyük bir yaşam disiplini ile 102 ton kömür çıkarınca Sovyetlerde Stakhanov Hareketi başlamış, Sovyetler Birliği Komünist Partisi 1935’te Öncü İşçiler Konferansı’nı toplamıştır.

Nazi işgali Ukraynalı faşist çeteleri de yedekleyerek Donbass’ı birkaç yıl için Sovyetlerden koparır, bütün maden ve sanayi tesisleri imha olur.

Ancak 1943’te Kızıl Ordu Donbass’ı geri alır. Hızla yeniden üretime dönmek için büyük irade gerekmektedir. Sadece eski ismi Stalino olan Donetsk’deki su basmış kömür madeninden 10 km uzunluğu, 7 km genişliği ve 10 m derinliği olan bir göl yaratacak şekilde su boşaltmak gerekecektir.

Aşağıdaki fotoğrafta “Donbass Kurtarıcılarına” isimli heykel görülüyor. Heykelde bir maden işçisi ve Kızıl Ordu askeri Donetsk’i selamlıyorlar. 

Donetsk’teki 18 metre yüksekliğinde bakırdan yapılmış heykel 1984’te Zafer’in 39. yıl dönümünde açıldı

Donbass bölgesinin iki önemli kenti Donetsk ve Luhansk gözde tam olarak canlanmıyor, kırsal kesim mi, kasaba mı, kent mi bu mesafeden ve malum medyanın etkisiyle anlaşılmıyor. Oysa Donetsk 2 milyon, Luhansk 400 bin civarındaki nüfusları, güçlü sendikaları, sanayisi ve üniversiteleri ile Sovyet mirasını koruyan kentler.  

Batı emperyalizminin eski Sovyet topraklarına yaptığı operasyonda Donbass bölgesinin bir gerilim odağı haline gelmesine şaşmamak gerekiyor. 

2014’teki faşist çetelerin hatta suikast timlerinin kullanıldığı darbe ile Ukrayna devleti Batı emperyalizminin bir aparatı haline getirildi. Faşist kavramı günümüzde yerli yersiz kullanılıyor, özellikle gericileşmiş ve her şeyi yutmak isteyen sermayenin hırsları doğrultusunda çalışan siyasilerine “faşist” demek adet oldu. Oysa Ukrayna gerçekten klasik anlamda faşist çetelere emanet edilmiş durumda.

Kiev’deki faşist darbenin yaşandığı mekân olan Meydan’da gösteriler sürerken, Donetsk’de Lenin alanında Anti-Meydan gösterileri kızıl bayraklar eşliğinde yapılıyordu. Sonuçta halk hareketi Donetsk ve eski adı Voroşilovgrad olan Luhansk’da devlet dairelerini bastı ve yönetimi üzerine aldı. Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyet’leri bu şekilde oluştu. 

Aşağıdaki haritada Donbass bölgesinde Ukrayna ordusunun bulunduğu alan ve Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetleri’nin sınırları görülüyor. Ayrıca 2014’ten bu yana devam eden çatışma sınırı da izleniyor.

2014’te Ukrayna’daki faşist darbe sonrasında kurulan ve Ukrayna’dan bağımsızlıklarını ilan eden Donbass bölgesindeki Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti’nin sınırları görülüyor. 2014’ten bu yana kırmızı çizgiyle gösterilen çatışma alanı başlıca bir kışkırtma bölgesi haline geldi

İki Halk Cumhuriyetinin fiilen kurulmasında Rus etkisi olmadığını düşünmek saflık olur. Öte yandan Donbass Ukrayna Komünist Partisi’nin en güçlü olduğu yerlerden biriydi. Rusya’daki komünist partileri de buradaki anti-faşist milis güçlerine destek verdiler. Uluslararası tugaylarda farklı ülkelerden çok sayıda devrimci savaşa katıldı.

Bütün bunlar iki Halk Cumhuriyeti’nin sosyalist karakterli olduğunu düşündürmesin. Bu süreçte komünistlerin Putin’in Rus milliyetçiliğinden ne kadar bağımsız bir mevzi elde edebildiğini de kestiremiyoruz. Zaten Putin dönemi Rus milliyetçiliği Sovyet tarihinin unsurlarını sınıflar üstü olarak büyük Rus tarihi içinde eritmeyi deniyor.

Ama sonuçta Ukrayna’da bütün Lenin heykelleri ve Zafer anıtları faşistler tarafından yıkılırken Halk Cumhuriyetleri’nde hepsi ayakta duruyor.

Kışkırtma ise bütün gücüyle sürüyor.

Minsk Anlaşmasına göre 30 km genişliğindeki gri bölgeye anlaşmayı ihlal eden Ukrayna ordusu son birkaç ay içinde giriş yaptı ve çatışmalar arttı.

Geçenlerde faşist çetelerin liderlerinden Yaroş’un Ukrayna Ordusu Baş Komutan danışmanlığına atandığına dair haberler geldi.

Ukrayna’nın her yerinde faşist çeteler gövde gösterileri yaparken Rusya ile şöyle ya da böyle arabuluculuk yapan ana muhalefet partisine siyaset yasaklandı, Rusya ile hemen bütün bağlar kopmuş oldu.

ABD yetkilileri her türlü silahın Ukrayna’ya satılmasına izin verilmesini istemesi ayrıca kaydedilmeli.

Türkiye’den satın alınan SİHA’ların Minsk Anlaşması’na göre yasak olmasına rağmen Donbass’ta kullanılması gerilimi iyice arttırdı.

Çavuşoğlu’nun “bu silahlar artık Türkiye’ye ait değil, Ukrayna ne isterse onu yapar” demesi ise çok şansız oldu. Çünkü zaten bir ülkenin sermaye sınıfının silah üretmesi ve silah tüccarı haline gelmesi bölgesinde kışkırtıcı bir rol oynamaya başladığını gösterir.

Ayrıca ilkesel olarak faşistlere silah satılmaz.

Ama diyeceksiniz, ilkeli bir sermaye sınıfı mı kaldı? Sanırız son ilkeli burjuva siyasetçisi Robespierre’di. O da katledilince, her türlü ilkesizlik düzene hâkim oldu, İspanya İç Savaşı’nda Franko’ya, İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’e silah malzemesi satanlar unutulmadı.

Büyük resme bakınca NATO ve ABD’nin Belarus ve Karadeniz kışkırtmaları ile Donbass’taki sürecin uyumlu olduğunu görüyoruz. İzleyip nereye varacağını anlamaya çalışacağız.