Yılın henüz başındayız ve evet, bu ücretlerle yılın sonu gelmez. İyi olan ise gözünü karartan sermaye sınıfının bu kez gözünü açan işçi sınıfını karşısında bulmasıdır.

Bu ücretlerle 2022’nin sonu gelmez

Erdoğan’ın kendi tabiriyle “son elli yılın en yüksek asgari ücret artışını” açıklamak için mikrofonların başına oturduğu tarih Aralık ayının on beşiydi. İşçiler zamlı maaşlarını Şubat ayı içinde aldılar. Para cebe girene kadar enflasyon sırasıyla aylık yüzde 13,6 ve 11,1 oldu, yıllık ise yüzde 50’ye dayandı. Ocak ve Şubat aylarında elektrik, doğalgaz, akaryakıt ve gıda maddeleri başta olmak üzere pek çok tüketim kalemine yüksek zamlar yapıldı. Böylece asgari ücret iki buçuk ayda pula dönmüş oldu.

Bu arada Erdoğan’ın tarihi zammı bir başka tarihi olaya daha neden oldu, neredeyse tamamı örgütsüz/sendikasız olan yüze yakın işyerinde işçiler, değişik biçim ve sürelerle iş bırakarak daha yüksek ücret artışı talep etti. Bu örgütlü tepkiyle Ocak zammını bir miktar yükseltmeyi başaranlar olmakla birlikte ülkedeki mevcut ücret düzeyi için şunları söyleyebiliriz:

Bir, artık asgari ücret ortalama ücret halindedir ve 4253 lira bu yılsonuna kadar geçerlidir.

İki, devlet memurlarının sene başında yine Erdoğan tarafından yüzde 2,5 eklenerek yapılan “düzeltilmiş” zamlı ücretleri, ortalama 6600 lira düzeyindedir. Bu rakama toplu sözleşme gereği yıl ortasında gelecek artış, altı aylık enflasyon korumalı yüzde 7’dir.

Üç, 1500 liradan 2500 liraya yükselen en düşük emekli aylığının ise sözünü etmeye sanıyorum gerek bulunmamaktadır.

Dört, ikramiyeli, sosyal haklı sendikalı işletmelerdeki ücretler, ne bu düzeyi ortalama olarak yukarıya çekecek kadar yüksek, ne de sendikalı/toplu sözleşmeli işçilerin sayısı o kadar fazladır.

Henüz iki ayı geride bıraktık, Türk-İş’in açıkladığı son rakamlara göre açlık sınırı 4552 lira ile asgari ücretin üzerine çıktı. Yapılan hesaplamaya göre asgari ücretle çalışan bekâr işçi, yaşam maliyetini karşılamak için 1716 liraya daha ihtiyaç duyuyor. Yoksulluk sınırı ise 15 bin liranın üzerinde.

Bu ücretlerle 2022’nin sonu gelmez!

Hikâye böyle kalsa diyeceğiz ki kuyruğa girip alınacak iki ucuz ekmeği birbirine katık ederek öğünlerden birini geçirir, böyle böyle seneyi deviririz. Ama önümüzdeki ayların geride kalan iki aydan daha iyi olacağına dair tek bir veriye bile sahip değiliz.

Şimdi bir de Rusya-Ukrayna savaşının Türkiye ekonomisine getireceği ek yükler konuşuluyor. Gerçi Erdoğan’ın canına minnet, her şeyi “dış güçlere” bağlamak... Kabine toplantısında “ülkemizde Gezi olaylarından beri yaşanan hiçbir hadise doğal dinamiklerin ürünü değildir” diye konuşarak meselenin miladını on yıl geriye kadar taşımış oldu.

Hadi enerjiyi anladık, gazımız petrolümüz yoktu zaten, peki ya ihraç ettiğimiz ürüne yakın ithalat yaptığımız tarımda niye dışarıya bağımlı olduk? Hububat ithalatının yüzde seksenini Rusya ve Ukrayna’dan yapıyoruz. Şimdi önümüzdeki günlerde sırf bu nedenle yükselmesi çok mümkün olan ekmek fiyatlarını dış güçlere mi bağlayacağız yoksa Konya ovasını nadasa bırakmamıza mı?

Yüksek döviz, yüksek faiz, yüksek enflasyon devam ediyor, reel ücretler geriliyor, yoksullaşma hızlanıyor. Ne iktidar, ne düzen muhalefeti kimse frene basabilecek durumda değil. Nedeni temsil ettikleri sınıfın gözünü karartmış olması.

Bu hafta başında açıklanan büyüme rakamlarına yakından bakarsanız patronların en ufak bir taviz istemediğini, iktidarın da bu konuda görevini eksiksiz yerine getirdiğini görürsünüz. Açıklanan yüzde 11’lik büyüme oranı son yılın rekorudur. İhracat şampiyonu sanayiciler başta olmak üzere, gayri safi yurt içi hasıla içinde net işletme artığını yüzde 51,5’ten yüzde 57,8’e yükselten patronlar bu büyümeden paylarını aldılar. İşgücü ödemelerinin payı ise yüzde 32’den 25,8’e gerilemiş durumda.

Milyonlarca emekçi, açlık sınırına gerilemiş ortalama ücret düzeyiyle ve ardı arkası kesilmeyen zamlarla belini doğrultamazken patronlar büyüyor, kârlarını arttırıyor, kazanmaya devam ediyor.

Yılın henüz başındayız ve evet, bu ücretlerle yılın sonu gelmez. İyi olan ise gözünü karartan sermaye sınıfının bu kez gözünü açan işçi sınıfını karşısında bulmasıdır. 2022 yılının ilk iki ayı bunun işaretini fazlasıyla veriyor.

O halde durmaksızın örgütlenmeye devam…