İç Talep Düşüyor Ekonomi Durgunlaşıyor

TÜİK 2012’nin ilk yarısına ait milli gelir tahminlerini yayımladı. Durumu üç cümleyle özetleyelim: 2012’nin ilk altı ayında dış kaynak hareketlerinin azalması iç talebi daraltmıştır. İthalatın düşüp, ihracatın yükselmesi sayesinde milli gelir hâlâ (fakat yavaşlayarak) büyüyebilmektedir. Ne var ki, İran’a yapılan “hayalî” altın ihracatı, cılız büyümenin bir bölümünü de “hayalî” kılmaktadır.

Bu kestirme saptamaları biraz açmak için aşağıdaki tabloya başvuralım ve Ocak-Haziran 2012 milli gelirinin ana öğelerini bir yıl öncesiyle karşılaştıralım.

Bu karşılaştırmayı rahat izleyebilmek için de, tabloda içerilen milli gelir hesabının nasıl yapıldığını özetleyelim: Özel tüketim, devlet tüketimi ve yatırım harcamalarına (tablonun ilk üç satırına), dış dünyanın Türkiye’de yaptığı harcamalar, yani mal ve hizmet ihracatı (satır 4) eklenir bu toplamdan, Türkiyeli aktörlerin dış dünyadaki harcamaları,yani ithalat, (satır 5) çıkarılır. Sonuç, harcamalara göre milli gelirdir (satır 6). Bu hesaplama, enflasyondan arındırılarak (yani, 1998’e ait, sabit fiyatlarla) yapılır.

Türkiye ekonomisinin genişlemesi, durgunlaşması, küçülmesi büyük ölçüde dış kaynak hareketlerine bağlıdır. Bu nedenle Türkiye ile dış dünya arasındaki yabancı, yerli, kayıt-dışı tüm sermaye hareketlerinin toplamını belirlemek önem taşır. Tablonun son satırı da bu toplamı (milyon dolar olarak) 2011 ve 2012 in ilk altı ayı için vermektedir.


***

Şimdi de tabloya bakarak yazının başında yaptığımız kestirme yorumun nicel dayanaklarını tartışmaya başlayalım.

1. Dış kaynak hareketlerinin düşmesi iç talebi daraltmıştır.

Ocak-Haziran 2012’de Türkiye’ye dış kaynak girişleri devam etmektedir ama bir önceki yıla göre yüzde 31 oranında daralarak... Bu durumun iç talebe yansıması kaçınılmazdı. Nitekim, iç talebin üç ana öğesini oluşturan özel tüketim, devlet ve yatırım harcamaları, on iki ay öncesine göre yüzde 1.9 oranında düşmüştür. Kamu harcamalarındaki artış, özel tüketim ve yatırımdaki daralmaları telâfi edememiştir. Özellikle yatırımlardaki yüzde 9’a yaklaşan aşınma dikkat çekicidir.

2. İhracat ve ithalat hareketleri milli gelirin küçülmesini önlemiştir.
TÜİK, iç talebin daralmasına rağmen Ocak-Haziran 2012’de milli gelirin büyüyebildiğini belirliyor. Fazlasıyla telâfi, dış ticaretten kaynaklanmıştır. İç talepteki düşme, ithalatı yüzde 5 dolaylarında aşağı çekmiş buna karşılık mal ve hizmet ihracatı ise (dünya ekonomisindeki durgunluğa rağmen), yüzde 16 oranında artabilmiştir. Sonunda, 2011’in ilk altı ayında yüzde 10.5 oranında gerçekleşen büyüme oranı, yüzde 3.1’e düşmüştür.

3. “Hayalî” altın ihracatı nedeniyle büyümenin bir bölümü de hayalîdir.
Ne var ki, bu “ihracat başarımı”nın bir bölümü “hayalî”dir. Hatırlatalım: AB ve ABD’nin İran’a uyguladıkları ekonomik yaptırımlar, bu yıl uluslararası banka işlemlerini kapsadı ve bu ülkeden petrol ve doğal gaz ithalatını banka transferleri ile ödemek güçleşti. Bu ithalatın bir bölümünün külçe altın transferleriyle karşılandığı belirleniyor. 2012’de altın ithalatı ve ihracatı bu nedenle hızla arttı. Altın ihracatı tümüyle altın ithalatı ile karşılansaydı, ¬ “İran faturalarının dış kredilerle ödenmesi” işleminin bir benzeri söz konusu olurdu milli gelir hesapları da etkilenmezdi. Ne var ki, 2012’de altın ithalatı 3.7 milyar dolar, ihracatı 5.4 milyar dolardır. Aradaki 1.7 milyar dolarlık fark, ülke içindeki altın stokundan karşılanacaktır. Türkiye, Güney Afrika gibi altın üreticisi ve ihracatçısı bir ülke değildir. Bu durumda altın, döviz yerine geçen bir ödeme aracıdır o kadar... Bu ödeme yöntemini, altın ihracatı olarak gösterirseniz, bir süre sonra döviz ihracatı diye bir kavram icat edersiniz ve milli gelir tahminlerini şişirmenin bir yöntemini daha bulursunuz.

Peki, altın stokunun transferinden oluşan 1.7 milyar dolarlık “hayalî ihracat”, milli gelir hesaplarını hangi oranda etkilemiştir? Bu fazlalık, Ocak-Haziran 2012’de gerçekleşen mal ve hizmet ihracatının dolarlı toplamının yüzde 1.8’ini oluşturuyor. Tabloda sunulan 2012 ihracatını aynı oranda küçültürseniz, milli geliri de aşağı çekmiş olacaksınız. Sonuçta “hayalî ihracattan arındırılmış büyüme hızı” yüzde 2.6 olarak belirlenecek TÜİK’in tahmini 0.5 puan düşecektir.
***

Ağustos 2011’den itibaren Türkiye’ye dönük dış kaynak akımları azalmaya başladı. Bu süreç Haziran 2012 sonuna kadar sürdü. “Hayalî” olmayan büyüme hızı da yüzde 2.6’ya geriledi.

Buna karşılık, Temmuz’a ait ödemeler dengesi verilerinde, bu olumsuz süreç son bulmuş görünüyor. Yabancıların portföy yatırımları o ay artmış yerli rantiyeler de yurt dışındaki fonlarının bir bölümünü Türkiye’ye taşımışlardır. Dış kaynak akınlarında gözlenen onbir aylık gerilemenin (dolayısıyla iç talepteki daralmanın) son bulup bulmadığı önümüzdeki aylarda belli olacaktır.

Bir kez daha, ekonominin seyri, uluslararası gelişmelere bağlı kalacaktır. AB ve ABD merkez bankaları, likidite pompalamalarına yeniden başlarlarsa, “komşuda pişen, bize de düşecek” ekonomi canlanabilecektir. Yunanistan-İspanya sorunları tıkanır ve finansal gerginlikler yoğunlaşırsa, Türkiye ekonomisi küçülme patikasına sürüklenebilecektir.