Yeni AKP’ye hazır mısınız?

Kemal Okuyan'ın “Yeni AKP’ye hazır mısınız?” başlıklı yazısı 22 Mayıs 2013 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Başbakanların ABD ziyaretleri bizim ülkemizde her zaman önemliydi. Bu sefer de öyle oldu. Ancak AKP kurmayları görgüsüzce abarttıkları görüşmeler sonrasında “keşke daha az gürültü çıkarsaydık” diyecekleri bir sonuçla karşılaştı. Oysa buna hazırlıklı olmalılardı. Tayyip Erdoğan, Vaşington’da ayar verilen ilk siyasetçi değildi, üstelik kendi de bu muameleyle ilk kez karşılaşmıyordu. Başbakanlık yolunu ABD ziyaretiyle açtığını ve burada kendisine düpedüz bir yol haritası çizildiğini unutmuş olamazdı.

Unutmadı, ABD desteği olmaksızın ayakta duramayacağını iyi bildiğinden, hem derdini anlatmaya hem de destek karşılığında tam olarak ne istediklerini öğrenmeye gitti.

Öğrendiği şudur: AKP iktidarının 2011 seçimlerinden sonraki evresi kapanmaktadır.

Bu evrenin en önemli özelliği, hükümetin iç ve dış politikada aşırı özgüvenle hareket etmesi, hemen her başlıkta mümkün olanın ötesini istemesidir. Bu yaklaşımın AKP’yi zorlayacağını görmek için kimilerinin Vaşington ziyaretini beklemesi gerekmiş olabilir, bizim açımızdan şaşıracak durum yok ortada. Sürekli olarak, Türkiye’nin AKP’nin istediği kalıba girmeyeceğini vurguladık ve bunun iyimser bir düşünme tarzının ürünü olmadığını özellikle belirttik.

AKP’nin istediği kalıba girmeyecek olan yalnızca Türkiye değil, Ortadoğu’du. Yeni Osmanlı söylemi bütünüyle hafife alınamazdı ancak biraz da Davutoğlu’nun kişisel üfürükçülüğüyle, fazla şişirilmişti.

Hem iç, hem dış politikada AKP’nin güç dengelerini iyi hesaplamadığı kısa sürede ortaya çıktı. “Kürt barışı”nın yalnızca bu tıkanmayı açmak için bir deneme olduğu tezi bu nedenle epey alıcı buldu. Oysa bu tez yüzeyseldi, AKP’nin “Kürt barışı”ndan hem iç hem de dış politikada burnundan kıl aldırmayan tarza ve gerici yönelimlere bütünüyle uyumlu bir “çözüm” anladığı açıktı. Dolayısıyla “sıkışan AKP’nin PKK ile anlaşmanın yollarını aradığı iddiası”, olup bitenlere ilişkin bayağı eksikli bir açıklama getirmekteydi.

Nitekim, “barış süreci”nin tıkanmayı açmadığı görüldü.

Şimdi Erdoğan yeni bir plan geliştirecek.

Hangi verilerle?

Burjuva siyasetinde Erdoğan’ın ve onun liderliğindeki AKP’nin alternatifi yok.

Amerika Birleşik Devletleri Erdoğan’a acele tarafından bir alternatif aramıyor.

Zaten AKP’yi zorlayan, ne CHP ne de MHP’nin muhalefeti. Hükümet, tıpkı 2011 öncesinde üniversite sınav yolsuzluğu ve TEKEL direnişinde olduğu gibi, yine sokaktaki huzursuzluğu alt edemedi. Kürtajda çuvalladı, üniversite gençliğine boyun eğdiremedi, işçi direnişlerinin hükümet karşıtı gösterilere dönüşmesini engelleyemedi, Suriye konusunda toplumu kandıramadı… Türkiye’nin aydınlanmacı ve yurtsever birikiminin buharlaşmadığını fark etti.

Ortadoğu’da “lider ülke” iddiasının önünde ciddi güçlükler olduğunu anladı. Hep söylediğimiz gibi, bu bölgede İran ve Rusya’nın onay vermediği bir değişimin kolay gerçekleşmeyeceği gerçeğiyle yüzleşti. İslamcı Türkiye’nin İslamcı Mısır’a hamiliğe soyunmasının fazlasıyla kibirli bir davranış olduğunu gördü. Arap coğrafyasının Sünni olmayan kesimlerini sindirerek yeni bir bölge düzeninin inşa edilemesindeki zorluğu kavradı.

Ve Suriye’de Baas rejiminin hafife alınmaması gerektiğini...

Erdoğan’ın elindeki veriler bunlar.

Yeni bir hesap yapacak.

Peki, hedeflerinden vaz mı geçecek?

Mümkün değil. Biter!

Toplumdaki direnci kırmak için yeni yollar deneyecek. Dış politikada da…

Bunun tek bir anlamı var: Olası direnç odaklarına dönük taktik değişiklikler geliyor. Bir kez daha, yalanın, riyanın, takiyyenin öne çıktığı, baskı ve şiddetin daha kontrollü ve hedef daraltarak kullanıldığı bir dönem açılıyor. Büyük olasılık.

Sol buna hazır olmalı. Kendi eteklerinde bu dönemden çoook heyecanlanacak, AKP usülü “demokratikleşme”yi selamlayacak unsurların olacağını hesaba katarak…

Kontrollü bir AKP döneminin hayal olduğunu, artık bu iktidarın sadece ve sadece kaos üreteceğini bilerek…