Suç ortakları…

Kemal Okuyan'ın “Suç ortakları...” başlıklı yazısı 22 Ocak 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Her defasında basın açıklamaları, tepkiler, kınamalar, protestolar.
Bunlar olmalı.
Ancak bunlar olurken, başka bir şey yapılmıyorsa…
Türkiye’nin son 10 yılda çok kapsamlı bir operasyonla şuradan alınıp buraya getirildiği kabul edilmiyor, hâlâ “iyi şeyler de oluyor” demeye getiriliyorsa…
“Hiçbir şey eskisi gibi değil” denerek AKP’ye misyon yükleniyorsa…
Ergenekon’dan Arap Baharı’na, yeni Anayasa’dan 12 Eylül “yargılaması”na bütün başlıkların yürütülen “operasyon”la ilişkili olduğu kabul edilmiyorsa…
1923 felsefesinin tasfiyesinin bir ilerleme olduğu tezine sempati ile bakılıyor, Cumhuriyet’in kazanımlarında “faşizm”in sureti görülüyorsa...

Bu suç ortaklığıdır.

Teşhis zoruluğu olan bir belaya tanık olmuyoruz. Bilinmeyen, nedeni anlaşılmayan, seyri gözlenemeyen bir hastalıktan söz etmiyoruz.

Her şey ortada!

ÇHD ve başka bazı kurumlara dönük skandal saldırıları emniyet içinde bir ekibin işgüzarlığına mı bağlayacaksınız?
Son haftalarda yeniden yoğunlaşan polis baskısını, Kürt sorununun çözümüne giden yolda ödenmesi gereken bir bedel olarak mı değerlendireceksiniz?

Ülkeye Patriot füzeleri yerleşirken, Yeni Anayasa hayalleri kurup, “anayasaya demokratik maddeler” eklemeye mi odaklanacaksınız?
ÖSO’cu katillere NATO’cu işgalciler eklenirken “Suriyeli mülteciler” sorununu insani bir bağlama mı yerleştireceksiniz?
Erdoğan açıkça Suriye’yi fethetmekten söz ederken, “Esad bir diktatördür” demeyi, yerli yersiz “ne şucuyuz, ne bucu” diyerek emperyalist kuşatmayı aklamayı devrimci politika diye mi yutturacaksınız?

Her taraftan toplumsal yaşamı dinsel kurallarla yeniden tanzim örnekleri gelirken, “inanca saygı” konusundaki yetersizliklerimizden dolayı iğneyi, çuvaldızı, kazığı her bir şeyi “sol”a batırıp sahtekarlık mı yapacaksınız?

Televizyon ve basına dönük sansür uygulamalarını, “diziler de çok çürümüştü zaten”le geçiştirmeye devam mı edeceksiniz?
Ülke yangın yerine dönmüşken, hükümet cephesinden gelen her “sağduyu” kırpıntısına değer vermeyi sürdürecek misiniz?
Kışakten bahar, karaya ak, turuncuya kızıl demeken vazgeçmeyecek misiniz?
Ve hâlâ “Veli Küçük de içeride ama…” duygusunun esiri olacak mısınız?
Bütün bunlara ilişkin ne zaman karar vereceksiniz?
Vermeyecekseniz, böyle idare edecekseniz, suç ortağısınız.
Verdiyseniz ve durum buysa… Yine suç ortağısınız.