Dışişleri Bakanlığı’nı kınıyorum. En güçlü şekilde…

Zamanında Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ne Doğu Almanya demeyi pek severlerdi, şimdi Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni Kuzey Kore diye adlandırmaya bayılıyorlar. Biraz uzun, zorlukları var ama biz yine de soğuk savaş terminolojisinden mümkün mertebe uzak duralım.

Güneydeki Kore Cumhuriyeti, kuzeydeki Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti…

İşte Korelerden Demokratik Halk Cumhuriyeti olanını geçenlerde protesto etti bizim Dışişleri. Kendi deyimleriyle “en güçlü” şekilde kınadılar:

"Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin (KDHC) 3 Eylül 2017 tarihinde uluslararası hukuk ile bölgesel barış ve güvenliği hiçe sayarak yaptığı hidrojen bombası denemesini sorumsuz ve kışkırtıcı bir hareket olarak görüyor, en güçlü şekilde kınıyoruz”.

Herhalde “büyük güç” olma iddiası böyle bir şey, her konuya maydanoz olacaksınız.

Zaten Türkiye Kore meselesine ilk kez maydanoz olmuyor.

Demokrat Parti hükümeti 1950 yılında ABD’nin kuyruğunda Kore’ye asker yollayıp gencecik evlatlarımızı emperyalist saldırganlığa kurban edivermişti. 

Kore Savaşı üç yıl sürdü. Yalanla başladı. Tıpkı Irak’ta kitle imha silahı olduğu iddiası gibi, tıpkı Suriye’de Esad yönetiminin kimyasal silah kullandığı iddiası gibi… İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra özgürlüğüne kavuşan Kore’nin güneyini işgal eden ABD, kuzeyin güneye saldırdığı yalanıyla müttefiklerini peşine taktı ve Kore’nin tamamını ele geçirmeye kalktı. Olmadı, Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin desteklediği Koreli yurtseverler ABD’yi askeri açıdan zor durumlara düşürdü. Türk birlikleri ise Amerikan askerlerinin kolay geri çekilmesi için feda edildi.

Üç yılda milyonlarca kişi öldü ve Kore iki devlete bölündü. Türkiye utanç verici “asker yollama” serüveninin ardından NATO’ya üye yapıldı, bir başka felaketle ödüllendirilmiş oldu.

Şimdi bu iki devletten yıllardır ABD’nin hışmını çeken Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti kendisini korumak için nükleer silah geliştiriyor. 

Türkiye zamanında kendisini korumak bahanesiyle dünyanın en büyük suç örgütü NATO’ya girdi; savunma anlayışı buydu. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin sığınacağı bir uluslararası örgüt yok. 

ABD’nin “şeytanlaştırdığı” ülkelere nasıl saldırdığı, nasıl işgal ettiği ortada. Yani KDHC yönetimi “tehdit ediliyoruz” derken haklı gerekçelere sahip. İşte Irak, işte Afganistan, işte Granada, işte Panama… 

Nükleer silah alçaklıktır. Ama herkes için alçaklıktır. Tamamı, istisnasız yok edilmelidir.

AKP hükümeti KDHC’yi kınıyor. Peki dünyayı onlarca kez yok edecek kitle imha silahını elinde tutan ülkeleri neden “en güçlü şekilde” kınamıyor?

Suriye’de işler yolunda gitmeyip parayla-silahla destekledikleri çeteler dikiş tutturamayınca “imdat, NATO bizi savunsun” diye topraklarımıza Alman, Hollanda füze bataryaları yerleştirirken sertlikten eser yoktu beyefendilerde.

“Eyyy Amerika” diye diklenmek eğlenceli oluyor, alıştılar da. Ama azıcık utanır insan, “Kore’nin bölünmesinde bizim de suçumuz var, ses çıkarmayalım” der.

Utanma en son bekleyeceğimiz şey bu adamlardan.

Eyyyy Dışişleri Bakanlığı, binlerce kilometre ötedeki küçük, kuşatılmış ve azılı emperyalistlerce düşman ilan edilen bir ülkeyi en sert şekilde kınıyorsun amma biz de seni kınıyor ve soruyoruz: Kendi insanımıza ve bölge halklarına onarılmaz zararlar vermekten başka bir şeye yaramayacak 50 adet nükleer silahın Türkiye’de bulundurulması sorumsuz ve kışkırtıcı sayılmıyor mu?

Hatırlatalım, İncirlik'te bulundurulan B-61 taktik nükleer silahların her biri Hiroşima’ya atılan atom bombasının on katı tahrip gücüne sahip. 

Şimdi Türkiye ile ABD ilişkilerinde gerginlik var; birazı gerçek birazı demagoji. Peki neden bu nükleer silahlar dert edilmiyor? Yarın ABD “burası güvenlikli değil” diyerek nükleer silahları başka yere nakletmek isterse Dışişleri hangi doğrultuda açıklama yapacak? Gitmeyin mi diyecek, nükleerleri bize bırakın gidin mi diyecek, olayı sessizlikle mi geçiştirecek? Yoksa güçlü kınama mı gelecek?

Bir ülkenin kontrolü kendisinde olmayan nükleer silahları bulundurması o ülke halkının başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir. Dünyada bu “enayiliği” yapan beş ülke var; diğerleri biraz mecbur bırakılmış, biz koştura koştura gönüllü olmuşuz.

Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin silahları hiç değilse kendi kontrolünde. Biz ise Atlantik’in ötesindekilerin sözünün-iradesinin üstünde oturuyoruz. Milyon milyon ölmek için!

Neymiş en sert biçimde kınıyorlarmış.

Bravo!