Ayıplı oylar

Klavyenin tuşları mayın gibi. Kötü kötü bakan A’lar Ce’ler var. “B” bitirim, “D” deli, “K” külhan, “S” serseri. Baştan sona hepsi de H’ler de, R’ler de, Z’ler de pimi çekilmiş bomba gibiler. Bir araya gelip “hırsız” ya da “rüşvet” olup sayfaya düştü mü, mikrofondan çıktı mı, ekranda gözüktü mü yandı gülüm keten helva.

17 Aralık operasyonunun yıldızı bakanların fezlekeleri ayarlandı, oğlan sorguya hazırlandı, vatan haini listesine yeni ek yapıldı. Sıra hırsıza hırsız demeyi yasaklamaya geldi.

İktidar partisinin grup başkanvekili hanımefendi bayan kendilerine “hırsız” diyen muhalefet milletvekillerine 320 akepe milletvekilinin dava açacağını söyledi. Parlamento şiddetinin iç savaş nedenlerinden biri olduğunu es geçen Mihrimah Satır hanım ölçüyü kaçırdı:

“Bugünden sonra, şiddete karşı olmakla beraber, bize yönelecek her türlü kötü söz ve eyleme cevap vereceğimizi de bilmenizi isteriz.”

DÖRDÜNCÜ İMAM

320 sandalyeli meclis çoğunluğu ile olmaz olmaz. Akla gelen ya da gelmeyen her tür melanet yapılır. Örneğin iç savaş vaadini yerine getirmek için her türlü hile ve desiseye başvurulur. Olmaz olmaz denmesin, olmaz olmaz. Parlamentoda, kahvede, üniversitede, hastanede, karada , havada, denizde her yerde akepe’lilere “hırsız yakıştırması yapanlar” için tek tek dava açabilir.

Dahası nur yüzlü dördüncü imamın maymuncuğu ile yeni yasal değişikliklerin kapısı zorlanır. Faşizan önlemlerden medet umulur. Sosyal medya iletişimi kısıtlanır.

Dahası ceza yasasına akepe’ye hakaret suçu maddesi eklenir..! Ticaret yasasıyla kutu içinde ayakkabı satışını yasaklanır..! Rant gelirleri sigorta kanunu çıkartılır..! Ve hatta kol saati piyasası, villa mimarisi, vakıf parası, ihale ödentisi ,kat irtifası gibi konulara yeni esaslar getirilir..!

“Kahir ekseriyet” güvencesi ve “iktidar-ı mutlak” beklentisi ile yapılanları tarihin tutanaklarından silmeye kimsenin gücü yetmiyor.

Hırsızı arsızı aklamak için, hırsızı arsızı, yolsuzu usulsüzü kollamak için verilen “evet oylarını” unutan Mihrimah hanımın “Boğazından tek haram lokma geçmediğini” söylemesi bu gerçeği değiştirmiyor. Meclis tutanaklarına geçen ayıplı evet oyları saklanacak yer arıyor.

ONÜÇ GÜNDE

Diyelim ki hırsıza hırsız, arsıza arsız demek kanunen yasaklandı:

İyi de o zaman Hilmi Güner, Binali Yıldırım, Abdullah Gül ve Abdülkadir Aksu’nun “haklarında yolsuzluk suçlamasıyla dava açılan sanıkların olarak önce meclis sonra hükümet üyesi olmaları” nasıl anlatılacak?

Diyelim ki yolsuzluklarla ilgili sıfatların tümü sözlüklerden silindi:

İyi de o zaman Meclis’te bekleyen “Recep Tayyip Erdoğan, Mustafa Açıkalın, İdris Naim Şahin , Mikail Arslan’nın “Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak...” savlarını içeren iki ayrı suç dosyası nasıl yazılacak?
Diyelim ki bellekler kazındı geride kalan on yıl unutturuldu.

Örneğin hükümetin güvenoyu aldığı 18 Kasım 2002’den sonraki ilk onüç günde 52 trilyon bedelli tam 219 adet yol ihalesi yapıldığını (31 Aralık 2002) örneğin nereden buldun yasasının yürürlükten kaldırıldığını (9 Ocak 2003) örneğin milyon dolarlık serveti olmasına karşın vergi dairesinde kaydı bile bulunmayan Maliye Bakanı’nın oğlundan dahi vergi alınamadığını (1Temmuz 2006) örneğin “rüşvet suçu” yeni Türk Ceza Yasası’nda akepe milletvekillerinin oylarıyla suç olmaktan çıkarıldığını (23 Ağutos 2008) unutalım, yazmayalılm, konuşmayalım.

Örneğin Sadullah Ergin için “partisine yolsuzluk muhtırası veren” Hatay milletvekili Fuat Geçen ile Kemal Unakıtan için “partisini açık mektupla uyaran” İstanbul milletvekili Turan Çömez’in disiplinsizlikle suçlanıp ihraç edildiğini unutalım, yazmayalım, konuşmayalım.

Tamam, peki, kabul.. Dil bağlansın, göz kapansın, kulak tıkansın. İstanbul, Ankara, Kayseri, Gazintep belediyelerinin yüz kızartan ayıpları da Deniz Feneri, YİMPAŞ soygunları da SEKA, TEKEL, TÜPRAŞ, TELEKOM itelemeleri de POAŞ , PETKİM , GALATAPORT ötelemeleri de anımsanmasın.

İyi de Cüneyt Zapsu’nun hizmetlerini ve hezimetlerini unutmamızı bizden hiç kimse istemesin.