Dış politika karışık iştir

Önce soL portal'ın yenilenmesi dolayısıyla tebrikler... Yayın yönetmeni Yiğit Günay, soL dergideki söyleşide “eski siteye bakarken biz bile sıkılıyorduk” diyor. Şaka veya değil, şimdi sıkılmanın bütün belirtilerini üstümüzden atmamızı gerektiren bir portalımız var. Yiğit'in haftada üç gün yazmamı “önermesi”ne gıkımı nasıl çıkarabilirim ki! Çok daha önceleri portalda kısa süre, birkaç ay önce soL gazetede bir ara her gün yazmışlığım da varken üstelik... Demek ki, lamı cimi yok, bundan böyle, fazla olağanüstü bir şey başıma gelmediği sürece, Pazartesi, Çarşamba ve Cuma sabahları portalda buluşacağız.

*          *          *

Birkaç gün öncesine kadar Ankara'da geceler uykusuz geçiyordu. ABD'nin IŞİD'e karşı Esad'la bile işbirliği yapabilme olasılığı Davutoğlu'nun stratejik derinlik/ittifak teorisinin önlenemez çöküşü anlamına gelirdi.

Ortadoğu'nun her köşesinde tasfiye olmuşsun, hangi derinlik? Baş düşman ilan ettiğin kişiyi Amerikalılar kucaklıyor, ne ittifakı?

Ne olur yani, demeyin. Mesele, AKP'lilerin teoriyi çok önemseyip, yanlışlandıklarında şaşakalmaları değil ki. Teori dediğimiz şey kendi başına çökmüyor. Sovyetlerin dağılmasından birkaç yıl sonra, dönemin Türk dışişleri bakanı İsmail Cem formüle etmişti durumu: “Ezberimiz bozuldu.” 

Ezber aramak ya da bir konsept oturtmak... Bunlar siyasette vazgeçilmez arayışlardır. Hele bir sürü araç, kurum, kişi eliyle ve neredeyse sayısız alt başlık üstünden kurgulanması gereken dış politikada, konsept birliği olmadan tek gün geçmez. Eğer önemsiz ve minik bir coğrafyada kendi kendine yeterli bir yapıdan ibaret değilseniz ya da dünyayla ilişkiniz muz cumhuriyeti benzeri bir tabiyetten daha gelişkin olmak zorundaysa, gerçekten imkansız!

AKP aslında Soğuk Savaş sonrasında aklını toparlayamayan Birinci Cumhuriyet'e ait seçeneklerin toptan reddini temsil etmiş ve radikal bir yeni düzenleme gerçekleştirmiştir. Radikal olduğu ölçüde temelsiz. Derinliği de yok, ittifak stratejisi de. Davutoğlu'nun kaleminden çıktığı ve yeni-Osmanlıcılık olarak uygulanmaya çalışıldığı haliyle iki adım ötesini seçemeyen bir fantezi dünyası bile diyebilirsiniz.

Ancak biricik “sistem kurma” önerisi olduğunu kabul etmeliyiz. Ergenekon adı takılan topluluğun Avrasyacı fantezilerinin, düzenin sınırlarına sığmayacağı ve hapiste son bulacağı açıktı... 

Amerikalı reislerin bunu takdir etmeyeceklerini ve üstünü hoyratça çizmelerini beklemeyin. ABD işin teori kısmına gülüp geçecek, ama bu sonsuz yaranmacılıktan takdirlerini esirgemeyecektir. Bu nedenle ABD'nin Suriye ve İran'la diyalog manevrası karşısında moraran Ankara'da yolun sonuna gelindiğini düşünmek yanlıştır.

Hele asıl cephenin Amerikan-Rus eksenine oturduğu kesinlik taşırken, kimsenin kendi adamını göz göre göre karşı yakaya ittirme veya sadık kölesini çekip vurması beklenemez. Rusya'ya dönük son zamanların iki müdahalesi de, bir Ukrayna'nın bölünmesi, iki petrol fiyatları üstünden ekonomik müdahale çok ciddidir...

Sık sık işaret ettiğimiz gibi ABD, kendi cephesini ortalığı gererek konsolide etmekte ve bağımlı ülkeler kuşağına destabilizasyon tehdidiyle terbiye vermektedir. Bu terbiye ne kadar sert biçimler alırsa, ittifak o kadar güçlüdür.

Saçma ama böyle! İttifak sözcüğünün emperyalist sözlükte dostlukla, dayanışmayla vs uzak yakın bir ilgisi olmaz... Yani AKP oh çekip terini silmekte acele etmemelidir.

*          *          *

Zaten AKP'nin aklı evvel liderliği, muhtemelen kendisine verilen bir iki sinyale sazan misali atladı ve geçen hafta Beyaz Saray'ın “Esad'la fazla yakınlaştım, bak olmadı” yolunda yeni bir ayara hazırlandığı bilgisini servis etti.

Gerçi emperyalizm bu tür “çok yönlü” politikaları birbiri ardına pratiğe dökecek ölçüde ilkesiz ve aynı anlama gelmek üzere kuvvetlidir! O kadar ki, muhtemelen Ankara'ya gerçekten sinyal geçerken de, hemen ardından sazanın kafasına vururken de samimidirler. Emperyalist sözlükte samimiyet ne kadar varsa!

ABD'den gelen ses hakikaten acımasızdı: “Önceliğimiz IŞİD'i yok etmek. Esad'a bu öncelik kapsamında rol tanıyoruz.”

Ankara karabasan terini silemedi. Bundan sonra da Amerikan dostu kalmak isteyen kabus görmeyi göze alacak.

*          *          *

Ancak ABD'nin Baas'ı hedef tahtasından düşürme olasılığı da yok. Zaten Bağdat-Erbil petrol anlaşması da bu çerçeveyi besler niteliktedir. Emperyalizm çok aktörlü Ortadoğu'da kaosu adım adım kurmaktadır. AKP Türkiye'sinin rolü kaosu kontrol eden özne değil, masanın mezesi kategorisindedir.

Toparlayayım...

Bir: Türkiye dış politikada bölgenin sıradan aktörleri derecesine inmiştir ve buradan yakın vadede çıkması, çıkartılması için neden yoktur.

İki: Emperyalist tasarım tek yönlü işlemez. Kobanê'de katliam durdurulunca ve IŞİD'cilik AKP'nin kursağında bırakılınca, buradan Erdoğan-Davutoğlu'nun tasfiyesi çıkmaz. Tersine Ankara'nın cihatçılarla kirli ilişkisi aklanacaktır. Sopa ve ödül bu modelde birbiriyle yarışmaktadır.

Üç: “Çözüm süreci”nin tıkanacağı yolunda yaratılan “endişeler” temel bir bakış açısı hatasıyla malul. Kürt statükosunun değiştirilmesi, Batı emperyalizminin projesi ve Ortadoğu'da emperyalizm inisiyatif kaybetmedikçe, bir “Amerikan barışı”nın parçası olarak Kürt reformu masada duracak. Yeri gelmişken; tam da bu nedenle Kürt sorununa sosyalist ve halkçı bir çözüm perspektifi önemini koruyacak.

Dört: Bağdat-Erbil petrol uzlaşması, Türkiye'yle doğrudan ilgilidir. Amerikan icazeti olmaksızın varılamayacak olan bu anlaşma, Ankara'ya “Kürt çözümü”ne devam talimatı ve iznidir.

Zaten bu son veri siyaset dünyasında hemen anlaşılmış görünüyor...