Özel okul patronlarını gözeten AKP'nin öğretmene biçtiği rol: 'Köle öğretmen' modeli

Piyasacılık ve gericilik kıskacına sıkışan, özel okul patronlarının insafına terk edilen öğretmenler güvencesiz, geleceksiz, yarınsız bir yaşama mahkum ediliyor. Öyle ki, Eğitim İş Sendikası'nın hazırladığı rapora göre öğretmenlik mesleğinin saygınlığı tamamen yok olmuş durumda. Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım sorularımızı yanıtladı...

Ahmet Çınar

Bugün 24 Kasım. Mustafa Kemal Atatürk'e "başöğretmen" unvanı verilmesinin 90'ıncı yıldönümü. 

Öğretmenler Günü denilince akla öğretmenlerin çalışma ve yaşam koşulları geliyor doğal olarak... 16 yıllık AKP iktidarında piyasacılık ve ikiz kardeşi gericiliğe teslim edilen eğitim sisteminde öğretmenlerin durumu da iç açıcı değil. Özel okul sayısının arttığı, özel okul patronlarının çoğaldığı; okulların dükkan; öğrenci ve velilerin müşteri olarak görüldüğü koşullarda, öğretmenler de giderek işçileşiyor, "işçi öğretmen" haline geliyor. AKP iktidarının özel okul patronları lehine gerçekleştirdiği düzenlemeler, öğretmenleri güvencesiz, geleceksiz, yarınsız bırakıyor. 

Eğitim İş Sendikası 24 Kasım nedeniyle yayımladığı raporunda, öğretmenlik mesleğinin saygın bir meslek olma özelliğini yitirdiğini, öğretmenlerin yüzde 78'inin böyle düşündüğünü duyurdu.

Biz de bu rapor çerçevesinde Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım'la öğretmenleri ve eğitim sistemini konuştuk... 

Her yıl 24 Kasım'a gelindiğinde öğretmenlerin yaşam ve çalışma koşullarıyla ilgili olumsuzluklar sıralanır, özlük haklarına ilişkin kötü tablo sergilenir. Ne yazık ki ortaya konulan tablo gerçektir ve öğretmenlerin durumu her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. Sizin bu yıl hazırladığınız raporda daha çarpıcı bir boyut var. Öğretmenlerin sosyoekonomik durumları ve çalışma koşulları elbette tüm zamanların en kötüsü ancak sizin de vurguladığınız üzere öğretmenlik mesleği tehdit altında, saygınlığını yitirmiş durumda. Meslek elden gidiyor... Bu konudaki tespit ve değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? 

Eğitim iş sendikası olarak Köy Enstitüleri'nin kapatılması sonrasında öğretmenliğin saygınlığının azalması sürecinin başladığını, hatta iş başına gelen ABD güdümlü sağ ve muhafazakar siyasi partilerin bilinçli olarak topluma yön verme gücü olan öğretmenlik mesleğinin etki gücünü azaltma çabasına girdiğini biliyoruz. 

'KÖLE ÖĞRETMEN' MODELİ

Geçenlerde bazı eğitimcilerle sohbetimizde, Türkiye'de özel okul sayısının kamu okulu sayısını geçtiğini vurguladılar. Öğrenci sayısı hâlâ kamuda daha fazla ancak özellikle dersanelerin temel liseye dönüştürülmesiyle özellikle son birkaç yıldır özel okul sayısını kamu okulunu geçtiği söylendi. Doğru mudur bu tespit? Ve daha da önemlisi bu durum, öğretmenlerin piyasacı anlayışa teslim edilmesi anlamına gelmiyor mu? 

AKP hükümetinin eğitime bakış açısı, tamamen özelleştirme ve piyasacı yöndedir. Bu nedenle iş başına gelen tüm AKP hükümetleri ve milli eğitim bakanları, devlet okullarının gelişimini değil özel sektörün gelişimini desteklemiştir. Halen de bu destek, açıktan öğrenci başına devlet desteği ve de binaların kontrolsüz olarak hizmet vermesine göz yumma şeklinde devam etmektedir. Özel okul sayısı henüz devlet okullarını geçmiş değildir. Ancak bina olarak yüzde 25 kadarı özel okuldur. AKP'nin asıl amaçlarından biri de eğitimin parasız olarak tüm çocuklarımıza götürülmesi yerine, parası olanın eğitim alması yönündedir. 

Ayrıca özel okullarda görev yapan öğretmenlerin asgari ücretin dahi altında, güvencesiz çalıştırılmasına bizzat göz yumulmaktadır. Hatta özellikle özel okul birliklerinin baskısı sonucu çalışanların "köle öğretmen" şeklinde sermaye sahiplerinin insafına bırakılması durumu söz konusudur.

Bugün özel okul sayısının artmasıyla birlikte hatırı sayılır ölçüde eğitim emekçisi, özel okul patronlarının sömürüsü altında. Bize çok sayıda şikayet geliyor: Maaşların gecikmesi, bazen ödenmemesi, kırtasiye yardımının iç edilmesi, iş baskısı, mobbing... Bir fabrikada işçilere yönelik sömürü mekanizmalarının hemen hemen hepsi, özel okullarda öğretmenlere uygulanıyor. Bu konudaki değerlendirmeleriniz nelerdir? Sendikanızın özel okullarda örgütlenmesi yönünde çalışması var mı, daha doğrusu böyle bir olanak var mı? 

Özel okullarda çalışanların sendikal örgütlenmesine yönelik yasal mevzuat çalışmalarımız devam ediyor. Eğitim emekçilerinin bir araya gelmelerinin önlenmesi için AKP hükümetinin 4688 sayılı yasada özellikle sınırlama getirdiğini biliyoruz. Ancak ne yapılırsa yapılsın bu sorunları aşarak her bir eğitim emekçisini sendikal örgütlenme çatısı altında emeğini savunma hakkını kazanacağız.

İMAMDAN ÖĞRETMEN OLUR MU?

Bir de son yıllarda örneklerine daha çok rastlıyoruz: Diyanet'ten öğretmen devşirme modeli... İmamdan öğretmen olur mu? 

AKP hükümeti tüm bakanlıklara imam hatip mezunlarını yerleştirmiştir. Ancak AKP, talep olmamasına rağmen bilerek artırdığı imam hatip okullarından mezunların işe yerleştirilmesi için bu kez hülle yoluna girmiştir. Önce diğer bakanlıklardan imam hatip mezunlarının Milli Eğitim'e transferi yapılmıştır. Hız kesmeden MEB'deki yöneticilerin büyük bölümü, imam hatip mezunu olan din dersi öğretmenleri arasından seçilmiş, devamında din dersi süresi artırılarak yeni imam hatip mezunlarına kontenjan yaratılmıştır.  

Yetiştirilme amaçları nedeniyle eğitim ve gelecek yönlendirmesi olmayan imamların, çocuklarımızın bilimsel bilgi alması ve laik bir anlayış ile hayata hazırlanmaları düşünüldüğünde, uhrevi amacı vatandaşa götürmek üzere yetişmiş bir mesleğin, eğitimin amaçları ve uygulamaları ile ters düşmemesi mümkün değildir. Okullarda bunun yansımaları sıkça gündeme gelmektedir. 

'VELİLER HİÇBİR ZAMAN LAİK, EŞİT, BİLİMSEL EĞİTİM TALEBİNDEN VAZGEÇMELİLER'

AKP'nin kadrolaşma konusunda en sıkı tuttuğu mevzilerden biri MEB kadroları... Öyle örnekler görüyoruz ki, AKP militanı okul müdürleri, tarikat sempatizanı şube müdürleri, öğretmenler... Bu kadrolar oluşturulurken AKP'nin kendine özgü mülakat teknikleri kullanılıyor? Dernek ve vakıf adı altında örgütlenmiş tarikatların temsilcileri okulları kuşatmış durumda... Velilere bu tablo karşısında öneriniz nedir? Napsınlar veliler? 

AKP'nin ısrarla vazgeçmediği "mülakat sistemi", kendinden olmayanları elemek için uyguladığı bir yöntemdir. Asıl kötü olan "FETÖ terör örgütü" diye bir kaç yıldır AKP'nin dilinden düşürmediği yapılanmanın da bu yöntemle devlette kadrolaşmış olduğu gerçeğidir. Güç paylaşımı kavgasının son hamlesi olan askeri kalkışma sonrası,  MİT'in en önemli uyarısı "devlette liyakatın esas alınması" uyarısına rağmen AKP buna uymamaya devam etmektedir. Velilere uyarımız, anayasal hak olan parasız laik, eşit, bilimsel eğitim hakkını talep etmekten hiçbir zaman vazgeçmemeleridir. Dini vakıf ve cemaatlerin hepsi birbirinin benzeridir ve çağdaşlığın karşısında yok olmaya mahkumdurlar. 

'EĞİTİMDE KÂR AMACI OLAMAZ'

Öğretmenlerin piyasacılık ve gericilik kıskacına sıkıştırılmış oldukları aşikar. Bu tabloyu yaratan AKP iktidarı. Ve zaten şu anda da milli eğitimin başında bir özel okul patronu var... Raporunuzun sonunda AKP iktidarına 18 maddelik öneri paketi sıralamışsınız... Sizce bu tabloyu yaratan AKP iktidarı, sizin bu tavsiyelerinize uyar mı, gerçekten AKP'den böyle bir beklentiniz var mı? 

Eğitim İş sendikasının kuruluş felsefesinde, cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinde yer alan barış, kardeşlik, birlikte ve bir arada barış içinde kardeşçe yaşama arzusu var. Ülkemizde yaşayan tüm insanlarımızın eşit koşullarda eşit haklarda olduğunun bilincinde olarak eğitim hakkının her çocuğumuza her eğitim seviyesinde parasız olarak verilmesi mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Devletin eğitime bakışında asla kâr amacı olamaz. Bu nedenle son milli eğitim bakanının özel okuldan seçilmesinin ne kadar yanlış olduğunu, 2023 vizyon belgesinde görüyoruz. ABD'nin eğitim modelini MEB'in açıkladığı 2023 vizyon belgesinin tamamında görüyoruz. Her sözlerini "milli ve bize özgü" vurgusuyla ifade eden siyasilerin ve MEB bakanının, bir ülkenin eğitim geleceğini ABD'nin piyasacı eğitim modelini kopya etmesi, çocuklarımıza ve geleceğimize ihanettir.

AKP kendi liyakatsız kadroları ile eğitimi 16 yıldır yönetmeye çalışıyor ama sonuç, Cumhurbaşkanı'nın da ifade ettiği gibi "eğitimde tam bir fiyasko" yaşandığıdır. Eğitim İş sendikası olarak bizler çağdaş, bilimsel, laik, parasız, karma eğitimi savunmaya devam edeceğiz. Eğitim İş olarak her türlü maddi ve manevi baskı altında olmasına rağmen, en zor koşullarda bile çocuklarımızın geleceğini kazanmaları için fedakarca eğitim mücadelesini yürüten tüm öğretmenlerimizi kutluyoruz.