Metal Dosyası | TEMSA işçileri baskı ve sömürüyü soL'a anlattı...

Dün açtığımız Metal Dosyası'nın bugünkü bölümünde sözü TEMSA işçilerine bırakıyoruz... TEMSA, Sabancı Holding'e bağlı bir otobüs üreticisi fabrika, Adana'da faaliyet gösteriyor. Türkiye'de metal sektörünün önde gelen iş yerlerinden biri. Montaj hatlarında çalışan işçiler, sözleşme sürecini ve yaşadıkları sömürüyü soL'a anlattı.

Haber Merkezi

soL Haber'in yılın ilk günü açtığı Metal Dosyası devam ediyor. 

Bugünden itibaren sözü metal sektöründeki işçilere veriyoruz. 

TEMSA, Sabancı Holding'e bağlı bir otobüs üreticisi fabrika... Adana'da faaliyet gösteriyor... Türkiye'de metal sektörünün önde gelen iş yerlerinden biri... Mesai baskısı, üretim baskısı, mola baskısı, kameralarla gözetleme baskısı derken TEMSA işçileri her türlü psikolojik baskı tehdidinin altında çalışmak zorunda kalıyorlar. 

Montaj hatlarında çalışan işçiler, sözleşme sürecini ve yaşadıkları sömürüyü soL'a anlattı...

Adana’da kurulu otobüs üretilen fabrikada yandaş federasyon Hak-İş’e bağlı Çelik-İş yetkili sendika. TEMSA’da montaj hatlarında çalışan işçilerle sözleşme sürecini değerlendirdik... Biz sorduk onlar yanıtladı... 

"MOLALAR BİLE ÇOK SIKI, KAMERALARLA GÖZETLENİYORUZ"

Ne kadar süredir bu fabrikada çalışıyorsunuz?

A: Ben dört yıldır Temsa’da çalışıyorum

B: Ben iki yıldır çalışıyorum.

Çalışma koşullarınız nasıl?

A: Toplam bin 700 kişiyiz. Bunlardan bin 200’ü mavi yakalı. Yani sendikalı işçiler. Sabah 08.00 akşam 18.00 saatleri arasında çalışıyoruz. Tek vardiya. Öğle arası harici iki de çay molası var. Molalar çok sıkı denetleniyor ve mola dışında oturmak kesinlikle yasak. İş yoğunluğu var tabii ki. Sürekli bir iş yetiştirme baskısıyla karşı karşıyayız. Özellikle montaj hatlarında çalışan arkadaşlarımızın bel ve boyun fıtığı rahatsızlıkları var. Çok yaygın.

B: Üretim sürekli denetim altında. Evet var. Şefler ve amirler denetliyor. Mola saatlerinin haricinde dinlenme alanlarına kimsenin gitmemesi için buralara kameralar yerleştirilmiş. Ayrıca bir işçi kendi alanının dışında başka bir çalışma alanına giderse üzerinde taşıdığı kart sayesinde bu hemen tespit ediliyor ve o bölümün şefine haber veriliyor. Bir çeşit çip taşıyoruz ve bu çipler sayesinde fabrikada nerede olduğumuz merkezi bir sistem tarafından denetleniyor. Bu kartları mutlaka üzerimizde taşımamız gerekiyor. Başka bir yerde bırakmamız yasak.

"4 YILLIK İŞÇİYİM 2 BİN LİRA ALIYORUM"

Burada ne kadar ücret alıyorsunuz? Aldığınız maaş size yetiyor mu?

A: Ben dört yıllık işçiyim, 2 bin lira maaş alıyorum. Buna mesai ücreti dahil değil. Maaşlar yeterli gelmediği için mesaiye kalmak zorundayım. Ayrıca maaş dağılımında bir adaletsizlik var. Burada 10 yıldır çalışan işçi ile işe yeni başlayan işçinin arasında sadece 50 lira fark var.

Bir de bu hükümetin çıkardığı kiralık işçi yasasından sonra Temsa kimseyi kadroya almıyor. Bir senelik sözleşmeler imzalanıyor ve bir yılın sonunda genellikle işten çıkarılıyorlar.

Peki sendika bu konuda ne diyor?

B: Normalde eylül ayında yapılan sözleşmede işçiler arasında belli kıdemlere göre fark gündeme geldi. Bu talep sözleşme taslağında var ama açıkçası buna dair geçmiş dönemlerden dolayı umudumuz yok. Yılın ilk ayları vergi kesintisi fazla yok ama bu maaş yetersiz geldiğinden işçiler daha fazla mesai yapıp geçimini sağlıyor. Yılın son altı ayında da vergi kesintileri yükseldiği için maaş kesintilerimiz oluyor ve bundan dolayı cumartesi-pazar dahil mesaiye kalarak aradaki açığı kapatmaya çalışıyoruz. Yani her halükarda çok çalışmamız gerekiyor.

"MESAİYE KALACAKSINIZ DENİLDİĞİNDE KORKUDAN KABUL EDİYORUZ"

Bu konuda bir zorlama var mı?

A: Tabii ki, özellikle belli bölümlerde müdürler "mesaiye kalacaksınız" dediğinde işçiler korkudan kabul etmek zorunda kalıyorlar. Mesaiye kalınmazsa işten atma tehdidi ile karşı karşıya kalıyoruz. Böyle örnekler var.

Çalışma performansını artırmaya yönelik bir baskı ya da yaptırım var mı?

B: Bizde performansı ölçen bir karne sistemi var. Her işçinin karne notu vardır. Eğer karne notun düşükse müdürler bizlere psikolojik baskı yapıyor. Ayrıca her 3 ayda bir performans primi veriliyor. Eğer yeteri kadar çalışılmazsa priminizi alamazsınız diye tehdit ediliyoruz. Performans primi de 3 ayda bir 100-150 TL gibi bir para. Ama asıl korku işinden olma.

Bu yıl sendikaların yetki sürecinde Türk Metal TEMSA’ya el atmıştı. Daha sonra Çelik-İş ile aralarında bir dizi pazarlıkla birbirlerine ait fabrikalara girmemek konusunda anlaştılar. İşçiler bu iki sendikaya nasıl bakıyor?

A: Benim çalıştığım son 10 yıldır işçiler Çelik-İş’ten bıktı. Her seferinde işçilere vaatlerde bulunuyor ama sonunda işverenlerin çıkarlarını koruyan sözleşmelere imza atıyorlar. Bu Mayıs ayında dışardan bağlantılarla Türk-Metal'i fabrikaya girdirmeye çalıştılar. Türk Metal yaklaşık 300 gönüllü buldu içeriden ama sonrasında Çelik-İş ile Türk Metal Ankara’da bir toplantı yaptılar. Bu toplantıda artık ne pazarlığı yaptılarsa Türk Metal geri çekildi. Öğrendiğimize göre birkaç fabrikada da her iki sendika sözleşme esnasındayken son anda vazgeçmişler. Yani bu sarı sendikalar işçilerin değil, kendi çıkarlarını düşünerek her türlü anlaşmayı yapıyorlar.

Peki işçiler arasında bir birliktelik var mı?

B: Bunun olmaması için ellerinden geleni yapıyorlar. Mesela yemek saatleri gruplar halinde sürekli değişiyor. Hep birlikte yemeğe çıkamıyoruz. Her grup arasında 15 dakika var böylece işçilerin bir araya gelmesini engellemeye çalışıyorlar. 

A: Patron sendikadan memnun. Sendika onların dediğini yapıyor. Mesela MESS’in teklifi olan 3 yıllık sözleşme konusu. Sendikamız bize iki yıllık yapacağız diye söz vermesine rağmen, gördük ki üç yıllık yapılmış. Bu sene de aynı şeyleri vaat ediyorlar. Kesinlikle 3 yıllık yapmayacağız diyorlar ama sözleşme imzalandıktan sonra bize birileri gelip aktarıyor. Laf kalabalığına getirip verdikleri sözleri yerine getirmiyorlar. 

Sendikaya muhalif olan 5 temsilciyi bir kılıf uydurarak görevden aldılar, yerine kendi adamlarını atadılar.

"BİZ EYLEM YAPARKEN PATRONLAR EVLERİNDE OLUYOR, SENDİKA BUNA EYLEM DİYOR!"

Fabrikada bir eylem yapılıyor mu?

B: Bizim fabrikada sendikanın tutumundan dolayı eylemler göstermelik yapılıyor. Mesela Gebze ve Adapazarı’ndaki fabrikalarda şu sıralar mesai saatleri içerisinde eylemler yapıldığını duyuyoruz. Bizde ise eylemler mesai bittikten sonra yapılıyor.

"SENDİKA ŞUBE BAŞKANIMIZI SEÇERKEN MEĞER DİKTATÖRÜMÜZÜ SEÇMİŞİZ"

Ne yapılıyor mesela?

A: Örneğin saat 18.15'ten sonra soyunma odalarından çıkınca beş dakika yürüyüş yapılıyor. Yani biz eylem yaptığımız saatte işverenler evlerinde oturuyor oluyor. Sendika buna eylem diyor.

Bu konuda işçiler olarak sendikaya baskı uyguluyoruz. Eylemleri haftada iki güne çıkaralım ve daha doğru zamanlarda yapalım diyoruz fakat sendika bize "şimdi bekleyelim Ankara’dan haber gelecek" diyor. Sendika bunu söylerken alttan da mesaj veriyor "kimseye bir zarar gelsin istemiyoruz" diyorlar.    

B: Son şube başkanını kendimiz seçtik. Seçerken de sosyal demokrat kimliğine güvendik, işçinin yanında olacağını düşündük fakat kendi diktatörümüzü seçmişiz haberimiz yokmuş. Yeri geldi kendisine karşı olanlara gözdağı verdi. Sendika kesinlikle bizi iyi temsil etmiyor.

"İŞ GÜVENLİĞİNİ DENETLEYENLER ZATEN PATRONLARIN ADAMLARI"

İşçi sağlığı ve güvenliği konusunda durum nedir?

A: Güvenliği denetleyenler zaten patronların adamları. Biz eksik gördüklerimizi bu kişilere iletiyoruz ama aldığımız cevap ‘’bunu yapamayız çünkü maliyetli’’ oluyor. Yani işçilerin güvenliğinden çok patronların güvenliği sağlanıyor.

Dışardan denetlenme olsa da TEMSA maddi gücünü kullanıp olayı kendi lehine sonuçlandırıyor.

B: En çok şikayet ettiğimiz konulardan biri bu. Mesela otobüslerin montajında FRP kullanılıyor ve bunların içerisinde kimyasal maddeler var. Bu FRP’lerin kesimi sırasında ortaya çıkan toz zamanla akciğerde hastalıklara sebep oluyor. Bu hastalıklardan birisi de kanser. Maske takmamıza rağmen havalandırmanın yetersiz olmasından kaynaklı yoğun toza maruz kalıyoruz. Bu tür hastalıklara sahip olan işçileri daha sonra masa başında memur olarak çalıştırıyorlar.

Bunun yanı sıra bel ağrısı ve bel fıtığı yoğun olarak karşılaşılan hastalıklar.

Fabrikada nerdeyse her hafta iş kazası olur fakat bu resmi kayıtlara geçmez. Acil hastaneye gidilmesi gereken durumda bile önce iş kıyafetleri çıkartılıyor öyle hastaneye gönderiliyor. Ve işçiye kesinlikle bunu iş kazası olarak yazdırmayacaksın diye tehditte bulunuluyor. İşçi de korkusundan kabul eder.

Yakın zamanda bir arkadaşımızın ayağı kesildi, 12 dikiş atıldı. Arkadaşımıza yaptıkları baskıdan dikişli ayağı ile oturarak çalıştırdılar. Biz bunu yaşadık.

İşverenin size tanıdığı olanaklar var mı?

A: Bayramlarda bize hediye olarak çikolata dağıtıyorlar onu da zaten bordroya yansıtıyorlar. Yılbaşlarında erzak çantası dağıtıyorlar, çantanın gerçek değeri 50 TL’dir fakat işverenler bunu bordroya iki katı yansıtıyor ki vergiden düşülsün diye. Yani işverenin cebinden çıkan bir şey yok. Zaten fabrikada inşaat hiç bitmez, sürekli bir yerlere inşaat yapıyorlar vergiden düşürmek için.

Teşekkür ederiz...

YARIN: YÜCEL BORU İŞÇİLERİYLE RÖPORTAJ