Metal dosyasını açıyoruz: Metal işçileri sefalete, dayatmaya, patronlara boyun eğmiyor!

soL Haber 2018'e metal işçileri dosyasıyla başlıyor... Metal sektöründeki fabrikalarda üretim, ciro, ihracat rekorları kırılıyor. Son sözleşme döneminde de metal sektöründe patronlar milyarlarca dolar kârı kasalarına koydu... Metal işçileriyse aldıkları ücretle geçinemiyor, borçlanmadan yaşayamıyor. Bu işte bir tuhaflık yok mu? Bu sorunun yanıtını metal işçileriyle yaptığımız röportajlarla…

Haber Merkezi

Metal sektöründe patron örgütü MESS’e (Metal Sanayicileri Sendikası) bağlı fabrikalarda 1 Eylül 2017 tarihi itibariyle yürürlükte olacak yeni grup toplu iş sözleşmesi dönemindeyiz... Patronların örgütü MESS, hükümetin yasaklama sopasını cebinde taşısa da fabrikalarda grevin ayak sesleri duyulmaya başladı. Dönem boyunca milyarlarca lirayı kasasına koyan patronlar şimdilerde işçilerden fedakârlık bekliyor.

EKONOMİ BÜYÜDÜ, KİM KAZANDI?

Ekonomide ardı ardına büyüme rakamları açıklanıyor. Son olarak 2017 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 11’lik büyüme ile yeni bir rekor kırıldı.

Peki, bu büyüme kime yaradı?

Ülke ekonomisi yüzde 11 büyürken, toplam ücret ve maaşlardaki büyüme yüzde 3’te kaldı.

Kâr ve ranttaki yüzde 17 olarak gerçekleşen reel artış, ücret ve maaş artışlarını beşe katladı.

Yani ülkenin büyümesinden patronlar kazandı.

METAL İŞÇİSİ ÇOK ÇALIŞIYOR AZ KAZANIYOR

Metal ve bağlantılı sektörlerin imalat sanayi üretimindeki yüzde 40-45’lik payına karşılık istihdamdaki payı yüzde 30-32 dolayında kalıyor. Otomotiv, makine, diğer ulaşım araçları gibi sermaye yoğunluğu daha yüksek sektörler özelinde bu fark daha da açılıyor. Yani metal işçileri az kişiyle çok çalışıyor, çok üretiyor.

Üstelik az kazanıyorlar. Bugün yaklaşık 8 yıllık kıdemi olan eğitimli ve tecrübeli bir metal işçisinin saat ücreti 10 liranın biraz üzerinde. Yani net maaşı yaklaşık 1650 lira. Ay sonunda ikramiye, sosyal haklar dahil eline geçen para en fazla 2200 lira. Bu parayla kim geçinebilir?

Ücret yetmeyince daha fazla çalışmak zorunda kalıyorlar. Yıllık fazla mesai sınırını neredeyse ilk birkaç ayda tamamlıyorlar. Bazen fabrikada çift vardiya kaldıkları bile oluyor.

Bu kadar çok ve aynı zamanda yoğun çalışma, kaçınılmaz olarak iş kazalarını beraberinde getiriyor. Yetersiz önlemlere yorgunluk eklenince bu kaçınılmaz hale geliyor. Ölen işçiler bir yana, orası burası kesilmemiş ya da ezilmemiş çok az işçi var fabrikalarda.

Şimdi işçilerden "fedakarlık" istiyorlar. MESS’in metal işçilerine dayattığı komik ücret artışı, üç yıllık sözleşme, kazanılmış haklara yönelik talepler kabul edilebilir değil. 

Metal işçileri boyun eğmemekte ve MESS’e karşı mücadeleyi büyütmekte kararlılar. 

GÜLAY DİNÇEL TOPLU SÖZLEŞME DÖNEMİNDE METAL SEKTÖRÜNÜ SOL'A DEĞERLENDİRDİ

Devam eden sözleşme sürecinde metal sektörlerinin ekonomideki durumunu Gülay Dinçel'e sorduk.

Dinçel'in değerlendirmesini sektör emekçileri ve okurlarımızla paylaşıyoruz:  

"METAL SEKTÖRÜ: BÜYÜMEDE DE BAĞIMLILIKTA DA SÜRÜKLEYİCİ..." 

Sermaye sınıfı, Gümrük Birliği Anlaşması ile metal sektörü ve bağlantılı sektörlerde Avrupa Birliği’nin dayattığı yapıyı kabul etti. Otomotiv ve beyaz eşya sektörleri, ihracat odaklı yeniden yapılandırıldı. Geçen 20 yılda kapasite önemli oranda artarken her iki sektörde de üretimin yüzde 70’ten fazlası ihracata yönelik.

Hızlı artış gösteren ihracata rağmen, her iki sektörde de hammadde ve ara malı ithalatına bağımlılığın pekiştiği bir süreç yaşandı. Makine-teçhizatta ve teknoloji yoğun ara mallarda ithalat, ucuz kalifiye işgücüne yani “metal işleme” becerisine dayalı parçalarda yerli üretime dayalı yapı, makine, havacılık, savunma gibi yine bazını metal işlemenin oluşturduğu sektörlerde taşındı. Metale dayanan tüm nihai mallarda metal dışındaki girdiler için de benzer bir tablodan söz edilebilir. Kimya, plastik-kauçuk, tekstil ürünlerinde de teknoloji, tasarım gerektiren parçalar uluslararası tekellerin çıkarları doğrultusunda ağırlıklı olarak ithal ediliyor. Yani ithalat bağımlılığı sadece motor, vasıflı çelikten ibaret değil, sertifikasyona konu değişik emniyet parçaları, airbag’den, filtreler gibi endüstriyel tekstil ürünlerine pek çok parçada ithalat tercih edilebiliyor.

Otomotiv, beyaz eşya, elektrikli cihazlar, makine-aksam, havacılık-savunma gibi doğrudan nihai mal üreten sektörlerin imalat sanayi üretimi içindeki payı yüzde 20 civarında. Ana metal, fabrikasyon metal ürünleri ile doğrudan bu sektörlere ara malı tedarik eden kauçuk-plastik, tekstil, cam gibi sektörlerin ilgili alt sektörleri de dahil edildiğinde metal sektörünün imalat sanayi içindeki payı yüzde 40-45 aralığına ulaşıyor. GSYH içindeki payı da yüzde 6,5-7,5 aralığında tahmin ediliyor.  

Üretimde ithalat bağımlılığının yüksekliği, başka ülkelerle kıyasla metal sektörlerinin katma değer payının düşük olmasına neden oluyor, GSYH’ye, büyümeye katkısını sınırlandırıyor. Ancak yine de ağırlıklı olarak orta-yüksek olarak sınıflandırılan teknoloji düzeyindeki sektörlerde artı değer sömürüsünün en yüksek olduğu sektörler durumunda. Nitekim imalat sanayi üretimindeki, katma değerindeki payla imalat sanayi istihdamındaki payın karşılaştırması da bu saptamayı doğrular nitelikte. Üretimdeki yüzde 40-45’lik paya karşılık metal ve doğrudan bağlantılı alt sektörlerin imalat sanayi istihdamındaki payı yüzde 30-32 aralığında kalıyor. Otomotiv, makine, diğer ulaşım araçları gibi sermaye yoğunluğu daha yüksek sektörler özelinde bu fark daha da açılıyor.

SON İKİ YILIN BÜYÜMESİNE NET KATKI

GSYH büyüme rakamları hesaplama yöntemindeki değişiklikler başta olmak üzere çok tartışmalı hale gelmiş olsa da son iki yılda GSYH’ye katkısı en somut ölçülebilir sektör, otomotiv ve beyaz eşyadaki ihracat artışıyla birlikte metal sektörü oldu. Otomotiv üretimi adet bazında 2016 yılında yüzde 9, 2017 yılında ise yüzde 17 civarında artış gösterdi. İhracatın sürüklediği büyümede ürün kompozisyonunda da değişim yaşandı, daha önce ihracatı hafif ticari araç domine ederken otomobil öne çıktı, 2016 yılında yüzde 20, 2017 yılında yüzde 26’lık otomobil üretim artışı gerçekleşti. Beyaz eşya sektöründe ise 2016 yılında ihracat, 2017 yılında da vergi indirimlerinin etkisiyle iç satışlar ağırlıklı büyüme gerçekleşti. Makine, havacılık sektörlerindeki düzenli ihracat artışı da eklendiğinde metal sektörü 2016 ve 2017 yıllarında imalat sanayi büyümesine ve GSYH artışına en fazla katkı sağlayan sektör oldu. Demir-çelik üretiminde elektrik ark ocaklı tesislerin rekabet gücündeki azalmadan kaynaklı yavaşlamaya, devam ürünlerinde, özellikle otomotiv yan sanayiinde artan ithalata, Rusya pazarının 2016’da kaybedilmesi gibi gelişmelere rağmen, 2016 büyümesine metal katkısı 0,75-1 puan arasında olurken 2017 katkısının 2-2,5 puan arasında tahmin ediliyor.

"OTOMOBİL İHRACATINDAKİ ARTIŞ KÂRLILIKLARI ZIPLATTI"

Otomotiv üretim ve ihracat artışta en önemli etken otomobil segmentindeki gelişim oldu. Tofaş’ın Egea’sı, Toyota ve Hyundai’nin yeni modelleri, büyümeyi sürükledi. Toplam üretim ve ihracatta hafif ticari araç payı azalırken, otomobilin payı arttı. Hafif ticari araca kıyasla katma değeri ve dolayısıyla birim kârlılığı daha yüksek olduğu için söz konusu şirketlerin kârlılıklarında artış sağlandı. İşgücü maliyetlerinde değişiklik yapmadan, hatta işçi başına birim üretim artırılırken kârlılık daha da fazla artmış oldu.

"TOFAŞ'TA KOÇ'UN REKOR KÂRI, İŞÇİYE ACI REÇETE" 

2015 yılında metal fırtınanın öncü fabrikalarında biriydi TOFAŞ. Türk Metal’in MESS ile imzaladığı sözleşmeye isyan ederek 8 gün üretimi durdurmuşlardı. Oysa TOFAŞ o dönem sürekli büyümüştü. Sonra üç vardiyaya geçti. Bugün ise daha fazla üretim, daha fazla kar ediyor. Ve bu sözleşme döneminde işçilerden fedakârlık bekleniyor!

YARIN: TEMSA İŞÇİLERİYLE RÖPORTAJ