Çalınan devrimin kahramanları da unutuldu

Mısır'da ellerinden çalınan devrimi yapanlar, Mısır'ın yoksul tabakasıydı. Canlarıyla ödediler özgürlük isteklerini. Nasıl ki devrim çalındı ellerinden, kendileri de unutuldu bu günlerde. Onları öldüren polisler dahi serbest bırakıldı.

28 Ocak, Mısır'da Öfke Günü ilan edilmişti. Ayaklanma günlerinin kırılma noktalarından biriydi o Cuma. Mübarek henüz görevdeydi, milyonlar sokaklarda. Mübarek rejiminin güvenlik güçleri, parayla tutulmuş çetelerle birlikte göstericilerin üzerine yürüdüler. Çok kişi öldü o gece.

11 gün sonra Mübarek istifa edip ordu yönetime el koyduğunda, ölenlerin yakınları bir nebze olsun dinginleşeceklerdi. Çocukları, Mısır Devrimi'nin kahramanları olmuştu. Az değildi sayıları. Ayaklanma günleri yüzlerce ölüye, binlerce yaralıya mal olmuştu. Ama başarılmıştı işte: Yıkılmaz denilen diktatörlük rejimi yıkılmıştı. Zafer kazanılmıştı.

Öyle sanılıyordu o günlerde, zafer kazanıldı diyordu insanlar birbirlerine. Fakat kısa süre içinde işlerin değişeceğini herkes acıyla gördü. Devrimin arkasındaki esas güç olan yoksulların çıkarlarını temsil edecek bir örgütlülük yoktu ortada. Gençlerin kurdukları koalisyonun talepleri kabul görmüyor, "büyük partiler", ordu ve ABD arasındaki pazarlıklar sonucu yeni rejim şekilleniyordu. Anayasa ve seçim vaadi verildi, hemen ardından grev ve gösteriler yasaklandı. Süveyş'in, Kahire'nin, Mübarek yıllarında en kitlesel grevlere sahne olmuş olan Mahalle'nin işçileri yine grev yapıyor, yine baskı görüyordu. Ülkeyi IMF memurları, yabancı şirket temsilcileri, ABD senatörleri doldurmuştu.

Devrim elden gidiyordu. Bazı aileler için bu, daha da travmatikti: çocuklarının uğruna canlarını vererek kahraman oldukları şey, yok oluyordu. Mübarek rejiminin yıkılmasını takip eden üç ay boyunca kahramanların yakınları sadece kayıplarının verdiği acıyla değil, katillerinin sokaklarda serbestçe gezmesinin verdiği ıstırapla da baş etmek zorunda kaldılar.

Süveyş'te epi topu 14 polis tutuklanmıştı. Bunların da yedisi kısa süre sonra tazminat karşılığı salıverildi. Devrimleri ellerinden çalınan kitleler, 29 Haziran'da Tahrir Meydanı'nda toplandıklarında öfke doluydular. İçişleri Bakanlığı önünde uzun süre polisle çatıştılar. Ama öfke geçmemişti. Süveyş'te polislerin tahliye kararına itiraz eden savcının itirazı da mahkeme tarafından reddedilince, binlerce kişi 4 Temmuz'da sokaklara indi. Emniyet müdürlüğü taşa tutuldu, binanın önünde duran bir polis aracı kundaklandı. Ordu devreye girdi, Emniyet müdürlüğünü çembere aldı.

Süveyşliler, eylemi Cuma gününe kadar sürdürdüler. Cuma günü, İnat Günü'ydü. 8 Temmuz Cuma günü ülke çapında yapılan eylemlerin temel taleplerinden biri, ayaklanma günlerinde eylemcileri öldüren güvenlik güçlerinin yargılanmaları idi. Kavurucu sıcağa rağmen Tahrir Meydanı'nda on binlerce gösterici toplandı. Pankartlarda "Gerçek bir soruşturma, gerçek yargılama, gerçek bir kabine" yazıyordu. Eylemciler, basına "25 Ocak'tan bu yana hiçbir değişiklik görmedik. Hâlâ aynı rejim" diye demeç verdi. Hüsnü Mübarek'in kendi yargılanması da çok yavaş ilerliyor.

Eylemlerin en şiddetli olduğu Süveyş'te halk, İçişleri Bakanı'nın istifasını istiyor. İçişleri Bakanı Mansur el İsavi ise, bakanlık içinde büyük bir yeniden yapılanmaya gittiklerini, eylemcilere karşı şiddet olaylarına karışan yetkililerin emekliye ayrılacağını söylüyor. İsavi, bu kararı 14 Temmuz'da açıklayacaklarını duyurdu. Hem yakınları, hem de devrimleri ellerinden çalınan halkın ise öfkesi dinecek gibi gözükmüyor.

(soL - Dış Haberler)

Tahrir'de dün yapılan eylem:

İskenderiye'deki eylem: