Suriyeli sığınmacılar krizi ve 'bir şeyler yapın' yalanı

Avrupa'ya yönelik Suriyeli sığınmacı akınının Batı basınında görünür olmasının ardından, medyada ABD'nin son 4 yıldaki pozisyonu göz ardı edilerek, bu ülke Suriye'ye müdahaleye çağırılıyor. fair.org'dan Adam Johnson'ın "Suriye sığınmacı krizi ve 'bir şeyler yapın' yalanı" başlıklı makalesi, medya yalanlarını teşhir ediyor.

Çeviri: Tulga Buğra Işık

Üç yaşındaki ölü bir çocuğun fotoğrafına duyulan evrensel ve tamamen meşru öfkeden, Suriye'de rejim değişimini gerekçelendirmeye çalışan "bir şeyler yapın" bilgeliğine geçilmesi uzun sürmedi. "Bir şeyler yapın" diyen kalabalık, bizden mülteci kriziyle ilgili "bir şeyler yapmamızı" ve "büyük sorunu çözmemizi" istiyor, bu da tabii ki rejim değişimini içeriyor. Ahlaki aciliyet yaratmak ve mülteci krizini uzun süredir devam ettirdikleri savaş çığırtkanlığı ile ilişkilendirmek için bu aktörler ABD'nin Suriye'de "hiçbir şey yapmadığı"nda ısrarcı olmak zorunda. İşte Perşembe günü The Guardian editörü böyle diyordu:

Arap baharının iyimserliği tükendi. Albay Kaddafi bir tirandı, yine de Libya onun düşüşünden sonra şiddete boğuldu. Beşar Esad'a müdahale etmeyi reddetmenin sonucundaysa, Suriye cumhurbaşkanına halkını öldürmeye devam etme izni verilmiş oldu.

Bu da Londra Belediye Başkanı Boris Johnson'ın The Telegraph'taki yazısından:

Müdahale etmenin sıklıkla işe yaramadığını kabul ediyorum. Müdahale, Irak'ta bir felakete dönüştü; Libya'da da bir felakete yol açtı. Ancak Suriye'ye müdahale etmemenin başarılı olduğunu dürüstçe söyleyebilir misiniz? Eğer Suriye'deki kabusla ilgili hiçbir şey yapmamayı sürdürürsek, o zaman kendimizi sonsuz mülteciyi kucaklamaya hazırlamalıyız; daha çok insanın Avrupa yollarında havasız kamyonlarda ölmesine, daha çok insanın Avrupa Birliği etrafına ördüğümüz dikenli tellerden tırmanmaya çalışmasına. 

Ve bu da aynı gün Washington Post'dan Michael Gerson tarafından yazılan bir yazı:

Geçmiş dört yılda, görece küçük eylemlerin bile Suriye'deki sivil ölümlerini azaltabileceğini gördük. Mahallelere varil bombası atan helikopterleri imha etmek ne kadar zor olabilir? Büyük bir müdahaleyi içermeyen pek çok seçenek rejimin yıkıcı gücünü azaltabilir ve/veya daha sorumlu güçlerin becerisini artırabilirdi. Bunların hiçbiri yapılmadı.

ABD 'MÜDAHALESİZ' MİYDİ?
Ancak bunların hepsi fantezidir. ABD, Suriye'deki iç savaşa "müdahale" ediyordu, bunu 2012'den beri ölçülebilir ve kayda değer şekilde yapıyordu - en görülür şekliyse Esad karşıtı güçleri silahlandırmak, fonlamak ve eğitmekti. Washington Post'un Haziran'dan bir haberine göre:

1 milyar dolar harcanan Suriye ile ilişkili operasyonlar, CIA'in genel bütçesindeki her 15 doların 1 dolarına denk düşüyor. Washington Post'daki harcama miktarı eski ABD istihbarat çalışanı Edward Snowden'dan edinilen bilgilere bakılarak söyleniyor.

ABD yetkilileri CIA'in son yıllarda Suriye'ye 10 bin kadar savaşçıyı eğitip donatarak gönderdiğini söylüyor - bu da kuruluşun programa katılan her Esad karşıtı isyancı için yılda yaklaşık 100 bin dolar harcaması anlamına geliyor.

Buna ek olarak, Obama yönetimi Esad hükümetine karşı ağır yaptırımlar uyguluyor, onu devirmek isteyen ve bu sırada IŞİD'e silah sağlayanlara, rastlantı eseri olmayan bir şekilde El Kaide ile saf tutan CIA destekli Özgür Suriye Ordusu'na hava desteği sağlıyor. Suriye'ye dair ne düşünürseniz düşünün - isterseniz bazılarının önerdiği gibi ABD'nin bir şekilde  gizli olarak Esad ile müttefik olduğunu düşünün - hiç kimse ABD'nin "Suriye'de hiçbir şey yapmadığını" söyleyemez. Bu tarihsel olarak yanlıştır.

HER ŞEYİ YAPAN ABD BİR ŞEYLER DAHA YAPSIN!
Esad'ın devrilmesini isteyenlerin çoğu muhtemelen bunu biliyor, ancak "ABD daha çok şey yapmalı" ya da "yeterince şey yapmadı" diyemiyor, çünkü bu sözler şimdiye kadar neleri yaptıklarına dair rahatsız edici soruları doğuruyor. Bunları yanıtlamak için de, ABD'nin başka pek çok ülkede yaptığı gibi burada da pek çok gizli program yürüttüğünü söylemek gerekiyor, bunu da devlet basını açıktan kabul edemiyor. Bu sebeple anaakım medyadakiler tuhaf bir oyun oynuyor: bir yandan ABD'nin şimdiye kadar yaptığı her şeyi yok sayıp bir yandan da ABD'nin üç yıldır parçası olduğu bir savaşa dahil olmasını istiyor. 

Ortaya sürülen başka bir fikir de, örneğin yukarıdaki Guardian yazısında olduğu gibi, mülteci dalgasına yardımcı olmak için uçuşa yasak bölge oluşturulması:

Umudun yeniden onarılması için bir tür uluslararası müdahale gerekiyor. Güvenilir korunaklı bölgeler yaratılması ve uçuşa yasak bölge oluşturulması ciddi bir seçenek olarak masada durmalıdır.

UÇUŞA YASAK BÖLGE
Bundan sonra iki şey tartışılıyor:

A) Uçuşa yasak bir bölge yalnızca Esad'a karşı olabilir çünkü Esad karşıtı güçlerin hava kuvveti yok.
B) Bu insani bir istek gibi dursa da - ki alıcısı olduğuna şüphe yok - şimdiye kadar tarihteki tüm uçuşa yasak bölgeler sonunda rejim değişimine varmıştır. Bunun adil olduğunu söyleseniz bile en azından uçuşa yasak bölge isterken bunun anlamı konusunda dürüst olmalısınız: uçuşa yasak bölge Esad'ın yabancı güçler tarafından etkin şekilde devrilmesi demektir. Gerçekten de eğer Libya'ya NATO müdahalesinin nasıl başladığını hatırlarsak, bu müdahale de olası bir soykırımı engellemek için uçuşa yasak bölge oluşturulacağı şeklinde pazarlanmış, ancak bir kaç hafta içerisinde NATO liderleri tam rejim değişiminin öncülüğünü yapmıştı.

AYLAN KURDİ NEDEN KAÇIYORDU?
Ancak burada yine Guardian ciddi güzellemeler yapmayı sürdürüyor. Pek çok mültecinin Esad'ın şehirleri bombalaması sebebiyle kaçtığına şüphe olmasa da, söz konusu çocuk, Aylan Kurdi, bu sebeple kaçmıyordu: O IŞİD'den ve ABD'nin Kobani'yi bombalamasından kaçıyordu, buralarda Esad hükümeti bir şey yapmıyordu. Uçuşa yasak bölge onun evini kurtaramazdı. Peki ABD destekli cihatçıların desteklenmemesi ve o cihatçıların ABD tarafından bombalanmaması kurtarabilir miydi? Belki de.

Bir kez daha hastalığın tedavi olduğu söyleniyor, çünkü tam teşhis Batı medyası tarafından ortaya konmuyor - yalnızca şeytani bir diktatöre karşı özgürlük savaşçılarının orada olduğuna dair bir karikatür çiziliyor. Neden böyle yapılmasın ki? Böylesi nüanslar "Eğer Esad'dan kurtulabilirsek krizi çözeriz" diyen anlatıyı karmaşıklaştırıyor, ABD ve İngiltere anaakımı da 2011'den beri bu anlatıya sahip durumda. Ancak Guardian'ın hala yapması gereken çok şey var: eğer Batı Esad'ı devirirse sonra ne olacak? On binlerce radikal, ortadoğudan kalma vahhabi basitçe gidecek mi? ABD'nin IŞİD'i bombalaması kendi kendine duracak mı?

ABD'nin para vererek, silahlandırarak ve destek olarak yarattığı kriz, onun partizan medyasının şimdi ABD'yi çözmeye çağırdığı krizdir. Durum buyken ABD'nin Suriye iç savaşına müdahalesini artırmak için çok fazla ahlaki gerekçe gerekiyor. Medyada durumu eşitlemeye meraklı kimilerinin, tarihi yok sayarak bu fantaziyi yaratmaları çok tehlikeli olsa da yine de tahmin edilebilirdir.