ÇHD’li avukatlar iddianamesinde neler var?

ÇHD'li avukatlar hakkında hazırlanan iddianamede avukatlık mesleği suç ilan edildi! Word dosyaları ve tanık beyanlarının doluşturulduğu iddianame polis fezlekesi işlevinde. Selçuk Kozağaçlı ve Taylan Tanay hakkında "örgüt yöneticiliği" suçlaması yapılırken Ebru Timtik hakkında ağırlaştırılmış müebbet istendi.

Selin Asker/soL

AKP’nin ÇHD’li avukatlara dönük operasyonuyla 21 Ocak’ta tutuklanan 9’u tutuklu 22 avukat hakkında iddianame tamamlandı ve mahkemece kabul edildi. İddianamede word dökümanlarından avukatların katıldıkları eylemlere, müdafiliğini üstlendikleri müvekkillerinden mesleki telefon görüşmelerine kadar avukatların tüm mesleki ve demokratik faaliyetleri “suç” olarak yer aldı.

İddianameye göre Güler Zere belgeseli, “devleti işkenceci gösterdiği” gerekçesiyle suç kapsamına alınırken, Yürüyüş dergisinde belgesele ilişkin yer alan haberler de “delil” oldu. Avukatların savcılık ve sorgu hakimliği savunmaları iddianamede yer almazken emniyet fezlekelerinin iddianamenin bel kemiğini oluşturması yürütülen soruşturmanın, gerçekleştirilen operasyonun hukuksuzluğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Avukatların savunmalarına itibar etmeyen savcılığın avukatlar tutuklandıktan sonra cezaevlerinden yaptıkları mektuplaşmalarını bile iddianameye dahil etmesi hukuk adına bir soruşturma yürütülmediğini de göstermiş oldu.

Kozağaçlı ve Tanay 'örgüt yöneticisi'
TMK’nın 10. Maddesiyle yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı ve İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 622 sayfalık iddianamede Celal Kaya müşteki-mağdur sıfatıyla bulunurken 22 avukat “sanık” olarak yer aldı. 9’u tutuklu 22 avukat hakkında hazırlanan iddianamede, Selçuk Kozağaçlı ve Taylan Tanay “örgüt yöneticisi” olarak gösterildi. Diğer dava sanıkları ise Barkın Timtik, Ebru Timtik, Oya Aslan, Günay Dağ, Naciye Demir, Şükriye Erden, Betül Vangölü Kozağaçlı, Özgür Yılmaz, Güçlü Sevimli, Güray Dağ, Gülvin Aydın, Efkan Bolaç ile Serhan Arıkanoğlu, Zeki Rüzgar, Mümin Özgür Gider, Metin Narin, Sevgi Sönmez, Alper Tunga Saral, Rahim Yılmaz, Selda Yılmaz oldu.

10 yıl önceki evraklar delil oldu
İddianamede "suç delilleri" kısmında, “Hollanda ve Belçika Adli Makamları tarafından adli istinabe yolu ile teslim edilen örgüt arşivinin yer aldığı dokümanlar” yer aldı. Adı geçen dökümanların neredeyse tamamı 1997-2003 yılları arasındaki kayıtlara dayanıyor, söz konusu soruşturmada kullanılmasının hukuki dayanağı bulunmuyor.

Bir Word belgesinin iddiasına göre…
“DHKP-C örgütünün oluşumu ve yapısı” şeklinde başlayan iddianamede birçok ayrı başlık altında savcının yorumları yer aldı. İddianamede “DHKP-C’nin sözde demokratik alan yapılanmaları” adı verilen başlıkta “örgütle ilişkili olduğu” iddia edilen kurum isimleri sıralanması ve örgüt suçlamasına “delil” olarak word dökümanlarına geniş yer verilmesi dikkat çekti. El konulduğu öne sürülen word dökümanlarından ibaret nitelikteki ve aynı ifadelerin defalarca kullanıldığı iddianamede, dijital delillerin kullanılmasına gerekçe olarak İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği bir karardan detay aktarıldı. Mahkemenin kararından, “Gelişen teknoloji karşısında dijital verilerin değerlendirme kapsamına alınmaksızın yapılacak bir yargılamada, toplumun huzur ve güveninin sağlanması ve adaletin tesisi konusunda ciddi aksamalar olacağı muhakkaktır” alıntısı yapıldı.

'Avukat bürosunda telefon numarası olur mu?'
Halkın Hukuk Bürosu hakkında örgüt faaliyeti yürüttüğü suçlamasının yapıldığı iddianamede, bürodaki aramalarda el konulduğu iddia edilen Temel Haklar Dernekleri ve Gençlik Derneklerinin mail adresi, Yürüyüş dergisi, Halkın Sesi, İdil Kültür Merkezi, Gençlik Federasyonu kurumlarının telefon numaralarının bulunması ve ÇHD’de de Yürüyüş dergisi nüshalarının yer alması “suç delili” olarak gösterildi. Bir avukat bürosunda adı geçen kurumların iletişim adreslerinin bulunmasının “delil” gösterilmesi anlaşılamazken avukatlara dönük fişleme bilgilerinin, gözaltına alındıkları iddia edilen tarihlerin de iddianamede geniş yer alması bir diğer skandal oldu.

Avukatlık mesleği suç
Avukatların aralarında müvekkillerine ilişkin görev dağılımı yapması, DHKP-C davasından yargılananların müdafisi olmaları, tutsakların avukatlarına mektup göndermesi, gözaltına alınanların emniyette ifade vermemesi ve susma hakkını kullanması, müvekkillerinin ve ailelerinin cenazelerinde bulunmaları, “Bugün gözaltındaki arkadaşlar savcılığa ve hakimliğe çıkarıldılar” gibi yapılan mesleki görüşmeler iddianamede “suç delili” olarak gösterildi.

Avukatların susma hakkını hatırlatmasının yasal zorunluluk olduğu, emniyette polisin de susma hakkını yazılı olarak hatırlattığı bilinirken savcılık avukatların yasal görevini “suç unsuru” olarak göstermiş, avukatların müvekkillerini ziyaret etmesine de “örgütsel kuryelik” tanımıyla iddianamede yer vererek bir diğer zorlama suçlamalar arasına dahil etmiş oldu. Avukatlık mesleğini “suç” haline getiren bu delillerin yanı sıra “Arama yapılmak üzere gidildiğinde 11’e varan sayıda çelik kapının olduğu ve bu kapıların açılmasının çok zaman aldığı görülmüştür” de denilerek bir diğer çürütülen iddia da iddianamede yer bulmuş oldu.

Güler Zere belgeseli devleti kötü gösteriyormuş!
Avukatların Güler Zere’yle ilgili belgesel hazırlaması, belgeselde Ümit İlter’in şiirinin yer alması “Terör örgütü üyesi olup hüküm giyen kişilerin halkın nazarında mağdur ve suçsuz gösterildiği, devletin insanlara işkence yapan, tecrit uygulayan ve hapishanelerde imha eden bir yapı gibi gösterilerek insanların devlet erkine karşı alenen tahrik edildiği” şeklinde yorumlandı.

'Geleneksel Halk Sofrası Pikniği' haberi suç
Belgesel haberinin Yürüyüş dergisinde, “1 saat süren Güler Zere belgeselinin ardından izleyiciler salondan umutlarını tazeleyerek öfkelerini bileyerek çıktılar” şeklinde yer alması da “suç delili” olarak gösterildi. Yürüyüş dergisinde ÇHD’nin açıklamalarının yayınlanması, “AKP iktidarı terörle mücadele adı altında halka karşı sürdürdüğü savaşın yeni planlarını hazırlıyor” başlığıyla habere yer vermesi ile Halkın sesi internet sitesinde, “9. Geleneksel Halk Sofrası Pikniği Yapıldı”, “Güler zere belgeseli gala gösterimi yapıldı” haberleri de “suç unsuru” olarak gösterildi.

Cezaevindeyken bile delil topladılar
İddianamede bir diğer dikkat çeken ayrıntı avukatların tutuklandıktan sonra cezaevlerinden yaptıkları mektuplaşmalar da “delil” olarak yer aldı. Tutuklamalar sonrasında da delil toplamaya devam eden savcılık, Halkın Sesi yayınının avukatların kaldığı cezaevlerinin adreslerini vermesi dahi, “Örgüt yayınından adresleri verildi böylece örgütle ilişkililer” şeklinde zorlama bir akıl yürütmeye de yer vermiş oldu.

Emniyet fezlekesi iddianameye girdi
İddianameye emniyet fezlekesinin girdiği de görüldü. “Emniyet Genel Müdürlüğünün 16.03.2012 tarih ve (2481 - 62388) sayılı yazısında Halkın Hukuk Bürosu ve mahkemenin yazı içeriğinde geçen diğer kurumlara ilişkin bilgi notu” şeklinde “suç delili” yer aldı. Ayrıca iddianamede gizli tanık, şüpheli, sanık ve tanık beyanları da “suç delili” olarak yer alırken bu gizli tanık isimlerinin Ateş, Çelik, Dilovası, Kanarya, Yüzleşme olduğu görüldü.

Selçuk Kozağaçlı’yla ilgili suçlamalar
İddianamenin 195 sayfasında bu anlatımlar yer alırken “örgüt yöneticisi olmak” ile suçlanan 1 numaralı sanık olarak Selçuk Kozağaçlı hakkındaki suçlamalara yer verildi. “Örgüt talimatıyla hareket etmek” ile suçlanan Kozağaçlı’nın Behiç Aşçı’nın ölüm orucu eyleminde bulunması, Dursun Karataş’ın ve Güler Zere’nin cenazesine katılması, “Ferhat’ı vuranlar Engin’i katledenler cezalandırılmalıdır, adalet istiyoruz” eyleminde yer alması da suç gösterilip, “toplumsal olaya katılan kişilere güven ve cesaret verme amacı ile hareket etmesi” olarak yorumlandı.

Suriye toplantısı iddianamede
İddianamede bir diğer dikkat çeken ayrıntı Kozağaçlı’nın operasyondan günler önce Suriye’ye gerçekleştirdiği ziyaretin yer alması oldu. Kozağaçlı’nın 11 Ocak tarihinde meslektaşı Ebru Timtik’le yaptığı görüşmede Suriyeli hukuk örgütleriyle Beyrut’ta ve Şam’da yapılacak toplantıya katılacağını anlatması iddianamede şu ifadelerle yer aldı: “Kozağaçlı‟nın ÇHD adına Şam ve Beyrut‟ta toplantıya katılacağının tespit edildiği, yapılan incelemeler neticesinde şüphelinin, şüpheli Oya Aslan ile birlikte Suriye’de bir dizi toplantıya katıldığının belirlendiği, şüphelilerin bu geziyi gerçekleştirmelerinin DHKP/C örgütünün son süreçteki Suriye’ye destek politikası gereği olduğu belirlenmiştir.”

Taylan Tanay işçilere destek olup suç işlemiş!
ÇHD İstanbul Şube Başkanı avukat Taylan Tanay hakkında “örgüt yöneticisi olmak, “güvenlik güçlerine direnmek” ve “Beş kez örgüt propagandası yapmak” suçlaması yöneltildiği iddianamede “delil” olarak Gazi Katliamı, Beyazıt Katliamı, 19 Aralık katliamı anmalarına katılmak, Engin Çeber’le ilgili basın açıklaması yapmak gibi yasal eylemler gösterildi.

Hakkını arayan Hey Tekstil, Roseteks, Akçay Tekstil işçilerine Tanay’ın hukuki destek sağlaması, Grup Yorum konserinin hukuksuzca yasaklanmasına tepki göstermesi de “suç unsuru” olarak yer alırken meslektaşıyla yaptığı bir telefon görüşmesinde, “İşçi sınıfını örgütleyeceğiz başka yolu yok” sözleri de suç delilleri arasında yer aldı.

Ebru Timtik'e ağırlaştırılmış müebbet
İddianamede avukat Barkın Timtik hakkında, “Güler Zere’ye özgürlük için 32. Gün nöbetteyiz”, “19 Aralık katliamı emri veren Hikmet Sami Türk’ü yargılayın” eylemleriyle Kızıldere anmasına katıldığı gerekçesiyle “Örgüte müzahir kişilere güven ve cesaret verdiği” suçlamasıyla örgüt üyeliği ve 6 kez örgüt propagandası suçlaması yapıldı. Avukat Ebru Timtik hakkında da, “TCK 309. maddesinde düzenlenen anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütü üyesi olmak ve tasarlayarak adam öldürmeye teşebbüs suçlarını işlediği” suçlaması yapıldı.

Devlet işkence yapmazmış
Avukat Oya Aslan hakkında ise “örgüt üyeliği” ve “6 kez örgüt propagandası” yaptığı suçlamasına dayanak olarak Güler Zere ve Kızıldere belgeseli hazırlaması oldu. Aslan, “Örgütün örgütsel eğitiminde rol almak” şeklinde suçlandığı iddianamede, “Sözde devrime yönelik olumlu atıflar yapıldığı, örgüt üyesi olup hüküm giyen kişilerin halkın nazarında mağdur ve suçsuz gösterildiği, devletin insanlara işkence yapan, tecrit uygulayan ve hapishanelerde imha eden bir yapı gibi gösterildiği” şeklinde skandal bir yoruma da yer verildi.

'Mahir Çayan ölü ele geçirildi'
İddianamede, Mahir Çayan hakkında da şu ifadeler yer aldı: “30 Mart 1972 tarihinde yasadışı THKP/C terör örgütüne yönelik olarak yapılan operasyon neticesinde terör örgütü üyesi Mahir Çayan ve 9 arkadaşının çıkan çatışmada ölü olarak ele geçirilmesi olayının yıldönümü sebebiyle Kızıldere olaylarında ölen örgüt üyelerinin anması amacıyla belgesel hazırlandığı anlaşılmıştır.”

'Merhaba Roseteks'
Avukat Naciye Demir hakkında Darkmen Tekstil, Hey Tekstil ve Akçay Tekstil işçileriyle irtibatta olması “suç delili” gösterilerek örgüt üyeliği ve 5 kez örgüt propagandası yapmak suçlaması yöneltilirken avukat Şükriye Erden’in “Merhaba Roseteks” şeklinde bir doküman bulundurduğu iddia edilerek örgüt üyeliği ve 4 kez örgüt propagandası yapmaktan cezalandırılması istendi.

Avukat Gülvin Aydın da Roseteks ve Hey Tekstil işçilerinin yaptığı basın açıklamalarının dijital halini bulundurduğu gerekçesiyle örgüt üyeliği ve üç ayrı tarihte örgüt propagandası yapmakla suçlandı. Avukat Günay Dağ hakkında da “örgüt üyeliği”, “güvenlik güçlerine direnme” ve “6 kez örgüt propagandası yapmak” suçlamalarına dayanak olarak “DHKP-C yazılaması önünde fotoğraf çektirmek” iddiası yer aldı.

Avukatın dosya takibi yapması suç
ÇHD İstanbul Şube Sekreteri Güçlü Sevimli hakkında Güler Zere’ye destek eylemine katıldığı, “Tutuklu Hükümlüler Serbest Bırakılsın” kampanyasına destek verdiği, tutuklu ve hükümlülerin dosyasını takip ettiği ve Yürüyüş dergisi yayınlarını bulundurduğu gerekçeleriyle örgüt üyeliği ve 1 kez örgüt propagandası yaptığı suçlaması yöneltildi. Bir avukat için “tutuklu ve hükümlülerin dosyalarını takip etmek” gibi bir mesleki faaliyetin nasıl suç kategorisine dahil edildiği de diğer skandal deliller gibi anlaşılamadı.

Efkan Bolaç bere takınca örgüt üyesi olmuş
Avukat Betül Vangölü Kozağaçlı hakkında Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından olduğu gerekçesiyle “örgüt üyeliği” ve 2 kez örgüt propagandası suçlaması yöneltilirken tutuksuz yargılanan Güray Dağ hakkında da “Gözaltına alınanlar ne yapmalı” şeklinde bir belge bulundurduğu suçlamasıyla “örgüt üyeliği” cezası istendi. Avukat Efkan Bolaç hakkında da “Halk cephesi eyleminde tek tip kıyafet giyenlerin taktığı bereyi takmak” gibi bir iddiada bulunularak “örgüt üyeliği” suçlaması yöneltildi.

Avukat Özgür Yılmaz’a da “silahlı örgüt üyeliği ve 1 kez örgüt propagandası yapmak” suçlaması yöneltilirken Serhan Arıkanoğlu, Zeki Rüzgar, Mümin Özgür Gider, Metin Narin, Sevgi Sönmez, Alper Tunga Saral, Rahim Yılmaz’ın da “örgüt üyeliğinden” cezalandırılmaları istendi.

İstenen cezalar
Avukatlar hakkında istenen cezaların üst oranları, Selçuk Kozağaçlı’ya 21 yıldan 27,5 yıla, Taylan Tanay’a 25 yıl 8 aydan 53,5 yıla, Barkın Timtik ve Oya Aslan’a 13,5 yıldan 45 yıla, Ebru Timtik’e iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 13 yıl 2 aydan 44 yıla, Betül Vangölü Kozağaçlı’ya 9,5 yıldan 25 yıla, Güçlü Sevimli’ye 8,5 yıldan 20 yıla, Naciye Demir’e 12,5 yıldan 40 yıla, Özgür Yılmaz ve Gülvin Aydın’a 8,5 yıldan 20 yıla, Günay Dağ’a 13,5 yıldan 45 yıla, Şükriye Erden’e 11,5 yıldan 35 yıla ve Güray Dağ, Efkan Bolaç, Serhan Arıkanoğlu, Zeki Rüzgar, Mümin Özgür Gider, Metin Narin, Sevgi Sönmez, Alper Tunga Saral, Rahim Yılmaz, Selda Kaya Yılmaz’a 7,5 yıldan 15 yıla hapis cezaları istendi.