2+2=3? 2+2=5?

Çoğumuz duymuşuzdur. İnsanlar bazen “Yaa. İşte, iki artı iki bazen beş bazen üç eder” derler. Neden sadece bir fazla ya da bir eksik olduğunu bilmiyorum: Belki basitliktir amaç. Bilimin dili toplumsal düzlemde enteresan sapmalara maruz kalabiliyor. Tabii ki sadece doğa bilimleri değil bundan nasibini alan: Belirli bir bilgi birikimi gerektiren her alandan doğal olarak etkilenen toplumsal yaşamın dili, bazen manaları eğer, büker.

Birisi bana “İki artı iki bazen üç eder” dediğinde “Söylediğin cümlede kaç tane iki var?” diye cevap vermeyi seçiyorum. Bu şu ana kadar benim keşfettiğim en hoş sohbet cevap çünkü biraz daha az saldırgan ve düşünmeye yöneltme amaçlı örneğin, tersleyerek “Sarf ettiğin cümlede ya 2 ya + ya = ya da 3 sembolleri anlamlarından farklı kullanılmış” demeye oranla.

Şaşırtıcı olsa da bilimsel ilerlemeler bezen sağlanması gerektiği düşünülen bir denklemin sağlanmıyor gözükmesiyle gerçekleşebiliyor: Örneğin, etkileşmelerde değişmediği farzedilen fiziksel bir büyüklüğün yeni keşfedilmiş bir etkileşme öncesi ve sonrası değerlerinin eldeki bilgilerle örtüşmemesinin gözlemlenmesi gibi. Bu tür ikilemler hemen her zaman yeni bir fiziksel kavramın, olgunun ya da kuramın keşfiyle aşılır. Kısacası açıkça 2+2=4’tür ama 4’ü oluşturacak tüm nüveleri bilmiyor olabiliriz ve bu da kendini 2+2=3 ikilemi olarak gösterebilir.

İlk olarak maddenin korunumu ilkesini ele alalım: Sadece katı madde miktarının korunduğunu sanırsak -sıvılardan ve gazlardan haberimiz yoksa- bazı etkileşmelerde madde kaybolduğunu ve beklenilen denklemin sağlanmadığını pekala görebiliriz. Kısacası en başta söylediğimiz gibi örneğin 2 sembolü nedir pek de bilmiyormuşuz, onu eksik kurgulamışız gibi olur. Hepimizin bildiği gibi gazları ve tabii sıvıları da eklersek o zaman kimyasal bir etkileşmede atomlar temelinde madde korunumu gerçekleşir, Lavoisier’nin dediği gibi.

Enerjinin korunumu da fiziğin en temel ilkelerindendir ve madde de bir tür enerji formu olduğu için madde korunumu ilkesini de bir açıdan kapsar. İlke bugünkü saygın konumuna yavaş ve sancılı bir şekilde gelmiş olsa bile artık kimse ondan şüphe duymuyor. Eğer bir süreçte enerji denkliği sağlanmıyorsa -yani 2+2=3 gibi görünüyorsa- bunu yeni bir enerji türünün keşfi olarak irdelemek şu ana kadar hep başarılı olmuştur. Örneğin Lisa Meitner, Einstein’ın ünlü kütle enerjisi eşittir kütle çarpı ışık hızının karesi denklemini kullanarak Otto Hahn’ın Uranyum çekirdeğini nötronlarla bombardıman ettiği deneylerinde aslında Uranyum atomunu parçalamış olduğunu bu tür bir yaklaşımla önermiştir. Aynı şekilde Wolfgang Pauli beta ışınımında kayıpmış gibi gözüken bir enerji miktarının aslında kütlesiz, elektrik olarak yüksüz ve maddeyle çok zayıf etkileşen bir parçacığın alıp götürdüğü enerji olduğunu iddia etmiş ve bugün nötrino denilen ve sonrasında deneylerle dolasız olarak da gözlenmiş parçacığı öngörmüştür.

Ekonomiden de örnekler verebiliriz sanıyorum. Mesela “2+2=istediğin kadar” son krizlerde anlamış olduğumuz gibi finans bankacılığının çılgınlıklarının bir yöntemi olmuştur, “yoktan” para yaratmak için. Tabii ki burada da hiçbir şey yoktan var olmaz. Kredi anlaşmalarının dipnotlarına 2+2=4 kesinliği belki biraz gizli de olsa yedirilmiştir ve denklemin dengelenmesi çoğunlukla insanların zarar görmesi ve son krizde gördüğümüz gibi mahvı pahasına olur.

Yukardaki örneklerde gördüğümüz gibi 2+2, sadece yeni bir keşifle noktalanacak kısa bir süre için örneğin 3’müş gibi gözükebilir ama 2+2 eşittir gerçekten 3 ya da 5 diye inat etmek saçmadır: Kelime içinde sıradan tutarsızlıklar yaratmak diyalektik falan değildir çünkü bahsi geçen gerçek bir çelişki değil avam bir yanlış ya da en azından manaların uygun olmadıkları yerlerde kullanılmalarıdır sadece. Böyle bir yaklaşımın birçok açıdan oldukça yıkıcı sonuçları olabilir. Ne yazık ki yakın geçmişimizde bazı müstehcen sayılabilecek sloganların özgürlük formülleriymiş gibi sunulmasına tanık olmuştuk. Gönül isterdi ki bu tür tutarsızlıklar hemen kendini gösterebilsin ve bazı insanlar kendilerini 2+2 şimdi gerçekten 5 edecek diye kandırmasın.

Aslında söylediğim kadar karamsar değilim. Örneğin en azılı evrim karşıtı bile antibiyotiklerini sonuna kadar alacak ve en iyi doktora gitmeye çalışacaktır ve şimdiye kadar kimseyi elinde Secret kitabıyla uçurum kenarında fizik kurallarına meydan okurken görmedim.