Yüz Karası

Neo-liberal küresel düzenin logarları patladı, foseptikleri örten kapaklar çöktü, lağımlar sokaklarda akıyor, çıyanlar, fareler, kemirgenler her yönü kaplamış çünkü düzenin ağababası kulaklarına fısıldananları açıkladı. Çeyrek milyon belge. Yüzde biri bile açıklanmadı. Kızılca kıyamet koptu. Düzenin gerçeklerini kabul edenler “ferman büyüktür, boynumuz kıldan ince” deyip sustular. Hillary, sinsi bir tebessümle “özür diledi” ve tüm belgelerin doğru olduğunu kabul etti. Ama Washington’un politikasını bunlar yansıtmaz dedi. Sözüm ona bu belgelere “Bilgisayar” soygunuyla ulaşılmış hepsi yerin altında nükleer saldırıya dayanıklı bir sığınakta saklanıyormuş….Observer (İngiltere), New-York Times (ABD), Le Pais (İspanya) vb gibi gazetelerde ceste-ceste (eskilerin tefrika romanları gibi açıklanacakmış)…

Kuşkusuz ki, Amerikan temsilciliklerinin yerli kaynaklardan topladıkları bilgilere dayanarak Washington’a gönderdikleri “Kripto” iletilere dayanıyor. CIA vb gibi diğer istihbarat kurumlarının bilgileri de bunlara eklenirse söylenebilecek tek şey, “Big Brother Watch You” dur. Yani “Biri bizi gözetliyor”. Bu gerçeği yeni mi öğrendik?

Anlaşılıyor ki anlı-şanlı gazetelerimizin, Karadeniz kıyılarında konuşlanmış nükleer başlıklı, uzun menzilli ABD füzelerinin varlığını 1960 başlarında patlayan Küba bunalımında öğrenmeleri gibi bir şey… WikiLeaks konuştukça Türkiye’deki atom bombası gibi öldürücü silahların da varlığını yeni anımsıyoruz. Adana’dan Misis’e giden otoyolun solunda kalan devasa İncirlik üssü neden orada?...

Bu belgeler, kanımca, ABD’nin yandaşlarına yönelttiği bir şantaj mektubudur. Manası “Kesin sesinizi, kirli çamaşırlarınız elimde” ihtarıdır.

Bu gerçeği kabul edip, akıllıca susanlar kızmadılar mı? Çıplak kral Sarkozy gelecek yıl ne yüzle Türkiye’yi ziyaret edecek? Ama hepsi sineye çekiyor, çünkü açığa çıkan bu belgelerin bir nev’i “Sus, otur oturduğun yerde” ültimatomu olduğunun farkındalar.

Bu belgelerde yazılanlara hiç şaşırmadım. Beni sevindiren bir başka noktası oldu. Başbakanın serveti, paraları hakkında çok şey ortalıkta zaten dolaşıyordu. Villaları, zengin dostları, yaptığı “Rixos” logolu ultra-lüks tatiller her şeyi açıklıyordu. Fakat belgelerin açıklanması, bu iktidar mensuplarının, yandaşların nasıl “yapay” bir yurtsever olduklarını ortaya koyması olayın en kritik noktasıydı.

Hepimizin anılarındadır, bir küçük kız İstiklal Marşı’nın güftesini, yani Mehmet Akif’in şiirini okuduğunda, ön sıralarda oturan Bakanların hepsi ağlıyor, gözyaşları, TV habercilerinin deyimiyle sular seller gibi akıyordu. Şimdi öğreniyoruz ki, bu ağlayanların hepsi, ABD misyonundakilere yeri geldiğinde bülbül gibi ötmüşler. Belgelerde ki yer alan (xxx) lar, bu bülbülleri ifade ediyor.

Bunları görünce eski günleri, 1950’lileri anımsıyorum. Rus salatasının Amerikan salatasına dönüştüğü dönem… Pazar Postası, Dost, Yedigün vb gibi dergilerde yazılarım çıkıyor. “Sosyalist” sözcüğü tümden sakıncalı, biraz sol eğilimli yazsak, ortak koro hemen şakımaya başlardı: Moskova’ya, Moskova’ya. 1979 Mayıs’ında Moskova’da Kızılmeydan’da Lenin’in Mozalesini ziyaret ettiğimde bunlar aklıma gelmişti. Bakıyorum da bu belgeleri okuyanlar, adı geçenlere “Washington’a” diyemiyorlar. Vize alsalar bile sınırdan dönmeleri olanaklı.

WikiLeaks’in sızıntıları en çok AKP’yi rahatsız etmiş görünüyor. Önümüzdeki seçimlere kadar bu bilgileri tefrika edecek dört ünlü gazete bu sayede yeni abonelere de kavuşacaklar. “Sızıntı” bilirsiniz Fettullah Hoca’nın yayınladığı ilk dergidir. Kendisine bağlı olanların bu içten pazarlıklı oluşları, onun da itibarını zedelemiştir.

Bu ilk bilgiler ve etkileri önümüzdeki ayların ne denli sıcak geçeceğini ortaya koyuyor. Herkes olayın bir tarafını irdeleyecek. Ne var ki Marksistlerin sosyalistlerin bu düzeni ne denli doğru çözümledikleri böylece bir kere daha kanıtlanmıştır. İçinde yaşadığımız bugünkü neo-liberal temelli düzen:

En vahşi doğal serbestinin acımasızlığını her fırsatta yansıtacaktır.

Sistemin lağımcıl, foseptik, karakteri artan bir ivmeyle devam edecektir.

Servet sahipleri/açlar oranı sıfır limitine doğru yaklaşacaktır.

-ABD’den başlayan, AB ve diğer düzen ülkelerine uzanan küresel yapı borçları, işsizleri, evsizleri ve de açlarıyla bir öldürücü irin olmayı artarak sürdürecektir.

Ne AKP’nin, artan hırçınlığı, ne faşizme doğru yol alan bu dünya düzeni insanlığa kıvanç duyacağı bir gelecek vaad etmiyor. Birilerinin İsviçre ya da bir başka ülke bankalarında paraları olması da güvence temeli olamayacak. Çünkü gelecek, ölümcül bir iflasa tanık olacak. AB çöküyor, ABD borç içinde sadece şantaj belgeleriyle küresel liderliğine tutunuyor….

Şimdilerde yaşadığımız ortamı Rıza Tevfik’in bir dörtlüğü ne güzel anlatıyor.

Zahirperest (*) olma! Yakın gör yakın

Yezid’in kurnazı Ali görünür.

Aman! Çarpılırsın kendini sakın.

Uğursuz münafık veli görünür!

Zahirperest: Görünüşe aldanma, görünen bağlanma.