Sivilleşme Açılımı

AKP’nin akil kişisi (!), Maarifi gönlünce, imanınca “dizayn eden” ve gönül rahatlığı ile Nimet Hanım’a bırakan Van’lı Hüseyin Çelik, partisinin yeni sivilleşme açılımını kamuoyuna sundu. Bu kişisel düşüncemdir dese de kim inanır? AKP’de RTE’den ruhsat almadan konuşulabilinir mi?

Çelik’in sivilleşme süreci, Genelkurmay Başkanlığı’nın, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmasıyla başlıyor. Derin taktisyen Hariciye Nâzırı’nın “sıfır sorun” yaklaşımına uygun olarak Yunanistan’la bir çekişme olmayacağı kanaatıyla Ege ve Birinci ordularının lağvını öneriyor. Soğuk Savaş’ın nihayete ermesi nedeniyle, büyük bir askeri varlığa da ihtiyaç duyulmayacağını, dolayısıyla silahlı kuvvetlerin mevcudunun azaltılmasını öğütlüyor.

Bu yaklaşımın dayandığı mantık açısından tutar bir yeri yok. Akademik bir kariyeri olduğunu varsaydığımızda sözlerinin vehameti daha bir artıyor. Çünkü yaklaşımın ana fikri olan “Sivilleşme” tanımı çok yanlış. “Sivilleşme” toplumu “asker”den arıtmak şeklinde de tanımlanamaz. Ancak “sivil toplum”un “siyasal toplum”la örtüşmesi ile ortaya çıkar. Günümüzün küreselleşmiş, şirketleşmiş sermaye egemenliğinde ise sivil ve siyasal toplumun örtüşmesinden söz edemeyiz, belki sınırlı bir arakesitten bahsedilebilir.

Feodalite döneminde “siyasi toplumu” aristokrasi oluşturuyordu. Onların silahlı güçleri ve de papalık bu oluşumun içinde yer almaktaydı. İngiltere, ABD ve Fransız devrimleri sonucunda toplumdaki sermaye sınıfı da bu toplum içinde yer aldı. Günümüzde siyasi toplumu sermayenin güçlendirilmiş kolları olan uluslararası sermaye şirketleri temsil etmektedir. Bunun en tipik örneği ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa’dır. AB, kıtanın ekonomik gücünü Almanya-Fransa-İngiltere ekseninde tutmak amacıyla oluşmuştur. Bu kulübün zayıf ortaklarının (Yunanistan, Portekiz, İrlanda vb) bugünkü ekonomik sorunları bu örtülü “ekonomik mihver”den kaynaklanmaktadır. “Eşitsiz gelişme” yasasının tüm kuralları AB içinde izlenebilir. AB’de siyasal toplumu bir önceki mihver temsil etmektedir.

Akademisyen, yoldaşlarının yeğlediği deyimle ulema’dan Hüseyin Çelik, kendi düşüncelerini özenle yansıtırken bir önce sözünü ettiğimiz sivil ve siyasal toplum ayrışmasının farkında bile değildir. Siyasal toplum içinde egemenliğin sürdürülebilmesi ancak kendisine bağlı bir kolluk gücüne sahip olması ile doğru orantılıdır. Bunun anlamı şudur: siyasal toplum ordusuz, polissiz yaşayamaz. İlk çağlardan bu yana değişmeyen bir olgu bu. O halde sayın H.Çelik Hoca kendi “statü”sü ile ters düşmüştür. Eğer amacı kendi iktidarımızın kolluk güçlerini yaşama geçirmek için yeni bir “ordu” ve de “polis” kurumuna gereksinimimiz var diyorsa “amenna”, ama lafı geveleyerek bu olguyu “sivilleşme” diye yutturmaya çalışıyorsa o kez de tüm dinleyici ve okurlarına hakaret etmiş oluyor.

Günümüzün sermaye sınıfının “siyasal toplum”la örtüştüğü şirketlerin bile kolluk güçlerine sahip olduğu bir evrede, orduları lağvetmeye kadar uzanan böyle bir gayretkeşlik gülünç ve ötesinde “kara mizah” olmaktan öteye gidemez. AKP ve yandaşlarının pîri Fettullah hoca bile ilk iş olarak “polis örgütüne” nüfuz etti.

Önümüzdeki birkaç yıl boyunca AKP iktidarının kendine bağlı kolluk kuvvetlerine olan gereksinimi daha da artacaktır. Eğer Anayasa’yı gönlünce değiştirebilirse “referandum”u kazanmak için, değiştiremezse 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi için böyle bir güce ihtiyaç büyüktür. Çelik hoca’nın demeci belki de bu doğrultuda yapılan bir “örtüleme” de olabilir.

Liberallerin dayanılmaz hale gelen vurdumduymazlığı, “yetmez ama evet”çiler ve nihayet yalakalar, doğruları olan gelişmeleri öylesine saptırıyorlar ki, şaibeli kullanımı çok açık olan yorumlarıyla bir çeşit “Devr-i saadet” müjdesi veriyorlar. Hepsine Refik Halid’in (Karay) anılarını “Minelbab İlelmihrab” kerelerce okumalarını öneririm. Damat Ferit gibi bir “işbirlikçi”den nasıl “hürriyet” lideri çıkardıklarını öğrenin. Günümüzde öylesine gülünç ve de hınzırca makaleler okuyoruz ki, ağzımız bir karış açık kalıyor. Örnek mi: Altan’ların küçüğü Mehmet, son günlerindeki “şike” olayını “Ulus-devlet” yapılanmasına bağlayıvermiş. Ne diyelim: “Haydi bre arslanlar, dökün eteklerinizdekini”. Dökün de bunu sol adına yapmayın… Sosyalist düşüncenin, siyasetin haysiyeti var. Adını ağzınıza alırken, tabasbus ettiğiniz RTE’ye uygun “Kırk Besmele”yi unutmayın.