Maya Kıyameti TEVFİK ÇAVDAR

Tüm sorunları rafa kaldırdığımız Haziran çılgınlığı (Hadi buna moda deyimiyle "Fan Fest" diyelim) geride kaldı. Artık gündemimize yeni kıyamet senaryoları girebilir (ne zaman çıktı ki?). Bu yöndeki son duyuru "Maya Kıyameti" üzerine. Bilindiği gibi eski Amerika uygarlıkları olan Maya ve Astekler İspanyol fatihlerinin kılıçları altında yok olup gittiler. Yapıtlarının kalıntıları bugün bile ibretle izlenmektedir. Söylenceye göre, geleceğe yönelik 5000 yılı aşkın bir sürenin takvimini hazırlayan Mayaların takviminin son günü 2012 yılının on ikinci ayı'na isabet ediyormuş. Maya inancına göre bu takvim sonlandığında kıyamet kopacak, tüm dünya sular altında kalacakmış. Mayaların bu kehaneti en çok Hollandalıları ürkütmüş. Bu da doğal. Ülkelerinin bir bölümü denizden kazanıldığı için taşkın sudan korkarlar. Şimdiden 2012 kıyametine yönelik tedbir alanlar varmış. Denizden kazanılan toprakları Nazi ordularına karşı set kapaklarını açarak suyla doldurup savunma yöntemi gibi kullandıklarına göre, gelecek bir sulu kıyameti de karşılamaya hazırlanabilirler. İnsanoğulları ilk çağlardan bu yana kıyamet korkusuyla yaşadıkları için her an bir kıyamet alameti aramışlardır. Eski yüzyılların kahinleri, müneccimleri, günümüz astrologları hep alamet peşinde koşarlar. Gazetelerin fal sayfaları neye vardır? Oysa yaşanılan dünyanın her zaman birimi bir kıyamete sahne olmaktadır. Çoğu zaman bu kıyametler başkalarının mutluluğunun da yaratısıdır. Doğru olan, küçük büyük kıyametlerle mutlulukların oluşturduğu bir dünyada yaşadığımızdır. Ekonomik krizden, savaşa, depreme ve nice afetlere uzanan bir kıyamet listesi var elimizde Küçük, büyük bir çok kıyamet alametinin belirlendiğini her gün saptayabiliriz. Haziran'ın "Fan Fest" çılgınlığından fırsat bulup, tespit ettiğim yeni alametler şöyle.

-Bugünlerde Newyork'un Park Avenue ve 50. caddelerinde, Mr.Pensky adında, otuz yaşlarında bir centilmen, boynuna astığı "Kiralık MIT Mezunu" yazılı bir levha ile dolaşıyormuş. Gazetelerin gözden ırak bu haberinin peşine düşelim. Önce "MIT" şifresini çözelim. MIT, "Massachusette Instıtue Of Techonology" diye bilinen okulun (üniversite) simgesidir. Bu okul dünyanın en prestijli akademik odaklarından biridir. Mezunları dünyanın en büyük şirketlerince kapışılır, Nobel ödülü alanları ve benzeri nice başarıya imza atanları sayısızdır. Boynunda "Kiralık MIT Mezunu" levhası ile dolaşan Mr.Pensky'de bu okuldan mezun bir "Finans Mühendisi". İşsiz. İşsizlik oranını gösteren sayısal göstergelerden daha anlamlı bir işareti veriyor. Mr. Pensky, finans sermayesindeki kıyametin bir belirtisi. Piyasanın müesses nizamını ürkütüyor.

- UEFA'nın görkemli "Fan Fest"nin yanısıra bir başka "fan Fest"i bize TÜSİAD yaşattı. Bu kez futbol fanları (sevenleri, fanatikleri) değil sermayenin Fan'ları festival alanındaydı. Sahnede Mustafa Koç, Milli takımın bereli-yaralı oyuncusu Servet Çetin'e imrenen alçılı bacağı ile Arzuhan Doğan Yalçındağ, Kemal Derviş sıralanmaktaydı. Mustafa Koç, konuşmasında günümüzün ünlü deyimini kullanarak "toplumsal akıl tutulması"na vurgu yaptı. Bayan Yalçındağ, "Anayasa Konvansiyonunun gereğini "vurguladı. Hepsi bir kıyamet belirtisini görmüşçesine ürkekti. Önce hiç sevmediğim "akıl tutulması" deyimi üzerinde duralım. Akıl niye tutulur? Ancak piyasa medyasının bombardımanıyla yıkanır. Sağduyu paramparça edilir. Serbest piyasa eşittir demokrasi demeye varan bir süreç yaşatılır. Yani bankada bir kuruş parası bulunmayana, dikili bir ağacı olmayana sermayenin "Müesses Nizamı" sevdirilir. Bu "sağduyunun yitirilmesi"dir. Günahı da Koç'un mensup olduğu sınıfın üzerine yazılmıştır. Yalçındağ'ın önemle vurguladığı anayasa konvansiyon'u önerisi ise kabul edilemez niteliktedir. Fransız Devriminin bize hediye ettiği "Konvansiyon" deyimi kurucu yasaları yapan bir meclis olarak tanımlanabilir. TÜSİAD böyle bir öneriyi yaparken kuşkusuz "Serbest Piyasa" diye öne çıkarttığı "Müesses Nizamı" daha bir güvence altına almayı düşünmektedir. Kemal derviş'in konuşmasının altında ise bugünkü küresel piyasa hegamonyasının sürdürülebilme açısından gördüğü tehlikelerin şifresi yatmaktaydı. Faizlerin yükselmesi, enflasyonun artmasından ürkülmemesini söylerken dilinin altındaki baklada, bugünün finansal serbestinin yarattığı çıkarların devam etmesi açısından isteği vardı. O toplantıdaki öneriler de küresel ve ulusal sermaye ittifakı açısından saptanan kıyamet alametlerini göstermekteydi. O halde şimdi soralım DİSK Başkanı Süleyman Çelebi'nin o toplantıda ne işi vardı?

-AB Parlamenterler Konseyi'nin son iki karar sureti, "Adli Kapitülasyonların" ve de "Azınlıkları Himaye " adı altında içişlerine karışma sürecinin başlaması anlamına ülkemiz açısından birer kıyamet alametidir. AB kararında ki "AKP kapatılırsa siyasi denetim süreci başlayabilir" hükmü bağımsız bir ülke açısından kabul edilemez. Bu, türbanlı küçük hanımın "İngiltere himayesinde dinimi daha özgür yaşayabilirdim" demesinden daha ağırdır. Ne var ki "Taraf" da ki yazısında "Bir yabancı devlete dayanarak koca imparatorluğu yıkanları en azından entellektüel temelde yargılayabilelim" diyen Ahmet Altan ve benzerlerinin kafası AB'nin Türkiye'ye bir genel vali atanmasına bile razıdır.

Yeter ki beylerin ve küresel sermayenin "ensesi kararmasın"

İnönü, Truman'ın askeri ve ekonomik yardımını kabul ettiğinden bu yana Türkiye "Tam Bağımsızlık" ülküsünü unutmaya başladı. NATO'ya girdi, sevincinden zıpladı, 1964'de AET'ye girmenin ilk adımını gene İnönü'nün imzasıyla pekiştirdi,Çiller-Karayalçın el ele gümrük birliğine sorgusuz, sualsiz girdiler. T.Özal Ticari ve Finansal akımlara ülke kapılarını sonuna kadar açtı. Türkiye'yi Helsinki'ye davet için gelen Solona, Esenboğa'da merhum İsmail Cem'i kucaklayıp öperek son noktayı koydu. Bunlardan daha büyük kıyamet işareti olabilirmiydi?

Maya uygarlığı gene de bilgeliğini kehanetini sonlandırırken kanıtlıyor "...Kıyameti yaratan sular çekildikten sonra insanlık yeni, parlak ve mutlu bir dönemin eşiğinden girecek."

Kıyamet ve yeni bir hayat. İnsanlığın gelecekteki umutlarını ne güzel betimliyor. Yeter ki o güne hazır olalım.