Toplu Geçiş Değil kendinden Geçiş

Çok sık rastlandığı için kanıksanmış olduğunu biliyorum bu tür olayların ama yine de her karşılaştığımda şaşırmadan edemiyorum. Kemal Kılıçdaroğlu “rüzgarı”nın hızı karşısında, doğru olmayacağını düşünüp (!) parti kurmaktan vazgeçen Mustafa Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketi’ne mensup, aralarında “üst düzey” yöneticilerin de bulunduğu birtakım zevat, törenle AKP’ye üye oldular bildiğiniz gibi.

Bana göre, çok çok doğal olması gereken bu gelişmeye, yine de şaşırmış olmam, hala “fikir namusu” denilen kavrama inanıyor oluşumdan kaynaklanıyor. Sarıgül’ün eski “dava” arkadaşları, TDH’da hem mevcut iktidara hem de mevcut muhalefete alternatif olduklarını söyleyerek çıkmışlardı yola. Yani kendilerini bu kadar özel gören bir topluluktu bunlar. Sarıgül’ün, kendisine ekmek çıkmayacağını kestirdiğinde vazgeçtiği partileşme kararına bozulunca, hiç de bu “özel” oluşlarına aldırmadan saf değiştiriverdiler. Alternatif olacaklarını söyledikleri AKP içindeler şimdi. İktidar partisine katılım törenlerinde, bu zatların yaptıkları AKP övgüsü, kısa bir süre önceki söylemleri anımsanınca insanı utandırıyor gerçekten.

Tek örnek bunlar değil tabii. Her ne kadar doğal karşılasam da politik tercih değişikliklerini çok pervasız bulduğum başka kişilikler de var. Saadet Partili Oya Gönenç bunlardan biri örneğin. Siyasete de hevesli bir akademisyen olarak önce Çiller’in başkanlığını yaptığı DYP’ye girmişti. Çiller’in de aralarında bulunduğu bir grup kadınla, işaret parmağını ileriye doğru uzatarak yer aldığı toplu fotoğrafı hala hatırlarım. Ancak düşüşe geçen DYP’de hayal kırıklığına uğradığında, “liberal” DYP’den, Milli Görüşçü Refah Partisi’ne geçivermişti kolayca. Şanssızlık işte, sözkonusu parti de, iktidarı kaybedip, muhalefete düşmüştü. Hala, adı şimdi Saadet olan bu partide Oya hanım. Bir de DSP milletvekillerinden Gönül Saray Alphan adlı biri vardı. DSP iktidardan düşünce, Cem Uzan’ın az daha parlamentoya da girecek olan Genç Partisi’ne geçmişti. Yılların fanatik CHP’lisi gazeteci İsmet Solak’ın da, köşesinde “Genç parti iktidara geliyor” diye sevinç dolu yazılar yazdığını hatırlıyorum. Ertuğrul Günay’ın sosyaldemokratlıktan AKP’ye geçişini de anımsayın. Son olarak da “Ecevit’in doktoru” olarak bilinen eski DSP milletvekili Mücahit Pehlivan AKP’ye geçti, okumuşsunuzdur.

Şaşırmayı bırakalım. Çünkü Türkiye siyaset kültüründe bu geçişler aslında çok doğaldır. Bu tür geçişleri yapanlar da ahlaksız sayılmazlar. Çünkü bunlar “düzeniçi” geçişlerdir. AKP, TDH, GP, CHP, MHP, İP vs gibi oluşumlar da birbirlerinin alternatifi değildirler. Bu yüzden, biçim olarak ortada ahlaki anlamda bir yanlışlık var sanılıyor ama özünde, bu sömürü düzenine itirazı olmayanların makas değiştirmeleri çok doğal. Sermaye ile büyük uzlaşmayı gerçekleştirmiş olanların, çerçevesini sermayenin çizdiği sınırlar içinde istedikleri yerde olmalarında garipsenecek bir şey yok elbette.

Sermayenin tüm kanatları partileşmiştir Türkiye’de. Bu çerçevenin içine ÖDP, TKP, EMEP gibi partiler girmezler. Çünkü, etkileri ne olursa olsun, “büyük uzlaşma”nın dışında emekçi eksenli bir çizgileri var. Sermaye partilerinin ise “ekseni” emekçinin yanından geçmez. Sermayeyi ürkütmeyecek, kâr imparatorluklarını incitmeyecek “ortak çizgi” hepsini eşitleyen bir çizgidir. Ülkemizde, örneğin, “iş barışı”ndan söz edip, sendikalaşmayı öldürenler tüm bu partilerdir. Ertuğrul Günay, CHP’de olduğu gibi, şimdi AKP’deyken de emekçi aleyhine, iş barışını savunmuyor mu? AKP’de CHP’de olmak fark etmiyor haliyle.

Mustafa Sarıgül’ün eski “dava” arkadaşları, bu toplu geçişleri yüzünden herhangi bir ahlaki sıkıntı yaşamadılar belli ki. AKP’ye o kadar toplu geçtiler ki, ayıplayan bakışlardan, birbirlerinin arkalarına saklanarak kendilerini gizlemeleri çok mümkün. AKP’nin en iyi, kafalarına en uygun parti olduğu kanısına toplu halde nasıl vardılar peki? Onlar Sarıgül’ün “hareket”inde de toplu olarak ikbal peşindeydiler zaten. Çok kimse değilse bile bunlar inanmışlardı Sarıgül hareketinin iktidar olacağına. Liderleri vazgeçti ama “toplu hareket” etmelerini sağlayan ikbal beklentileri ortalık yerde duruyor çünkü.

Madem böyle bir beklentileri var neden CHP’ye geçmediler o zaman diyenler varsa belirteyim CHP’nin iktidar olacağına onlar da inanmıyorlardı, hepsi bu. Ayrıca AKP her açıdan uygundu bu toplu katılımcılara. Sarıgül’ün CHP oylarını bölmek için sarfettiği gayretin içinde yer aldılar, kolay mı? Ödülünü elbette alacaklardı. Katılımla başlamış oldu ödüllendirme süreci.

Küçük yerleşim birimlerinde, feodal beyin emriyle bu tür toplu parti değiştirmeler sık oldu tabii ama bu kent kültürü içinde çok rastlanan bir durum değil. Eskiden tek tek gerçekleşen “geçişlere” tanık olurduk. Sarıgül’ün “askerleri” toplu olarak parti değiştirerek bir ilki gerçekleştirdiler böylelikle.

“Toplu yanılsama” dedikleri bu olsa gerek.