Tonyalılar haklı

Bilinen ününü hatırlatır biçimde olayın Karadeniz’de geçmesi başlı başına bir şenlik zaten. Ülkemizin, özellikle insanları açısından en muhteşem coğrafyası olan Karadeniz olmasaydı nasıl olurdu Türkiye, düşünmek bile istemem. En ilginç olaylar, en ilginç fikirler bu bölgenin güzelim insanlarından çıkıyor gerçekten.

Trabzon’un Tonya ilçesinde, ilçenin düşman işgalinden kurtuluşunun 93. yıldönümü öncesi, ne ilgisi varsa, ilçenin en beğenilen kişilerini belirlemek için bir anket düzenlenmiş. Bu tabii kimin fikridir, hangi akla hizmettir, insan meraklanıyor haliyle. Hangi ihtiyaca cevaptır ya da.

Bir sürü soru var ankette. Siyasetçisinden memuruna, ilçe bürokratından, sporcusuna, en beğenilenin hangisi olduğu soruluyor. Bir rol modeli bulmaktan çok, toplumsal statüler arasında bir rekabet kızıştırması bu, anlayacağınız. O nedenle sorular bir hayli ince düşünülmüş. Ama en ilginci, en kıyamet koparanı, “en beğenilen ev kadını” maddesi. Tonyalılar çok ama çok öfkelenmişler bu maddeye.

Tonya da herhalde bir çok yerleşim birimi gibi muhafazakar bir ilçemiz. Kaldı ki, bu maddeye itiraz etmek için muhafazakar olmak da şart değil. Gerçekten çok sinir bozucu bir soru bu. Kadının, gönüllü üstlenmiş olanları dışarıda bırakarak söylüyorum, toplumsal işbölümünde kendisine verilen rolü ne kadar iyi yaptığının takdir edilmeye layık bir “meslek” gibi görülmesi çok tuhaf her şeyden önce. Çünkü ev kadınlığı, annelik elbette “ağır işçilik” ama tabii ki meslek değil. Meslek gibi görülüp, emeklilik hakkından yararlandırılmaları düşünüldüyse de bir şey çıkmadı o mücadeleden. Kadınlara layık görülen bu “ev kadını” konumu, kadınların kendi seçimleri değildir çoğunlukla. Hem bir zorunluluktur, hem de kadınların emek üretim sürecinde yer bulamamaları muhafazakar değerlerle ilgilidir.

Sporcu, bürokrat, iş adamı, tüm bunlar “kamusal” figürler, malum. Dolayısıyla kendilerinden haberdar olunması, yapıp ettiklerinin görülmesi kolay. Onları gözlemlemek herhangi bir çaba ya da zorluk gerektirmiyor. Aldıkları sıfatlar da kamusal alanda geçerli zaten.

Ama “ev kadını” kamusal bir figür değil. Yapıp ettiklerini toplumun çoğunluğu bilemez. Ev kadınlığının nasıl bir şey olduğu konusunda bir fikrimiz olsa bile, kamuya kapalı, “mahrem” olarak adlandırılan bir alanda, onu “en beğenilen” ev kadını saymamız için gerekli gözlemi yapamayız.

O anketi düzenleyen aklıevvelle, o maddeyi oraya ekleyen şaşkın, eşi en beğenilen ev kadını seçilen erkeğin, “vay, sen eşimi nasıl beğenirsin” deyip maraza çıkaracağını hiç mi akıl etmez? Kadınların, kimin en beğenilen ev hanımı olabileceği konusunda gözlem yapma şansları elbette erkeklerden daha fazladır ama anketi sadece kadınların yanıtlayacağının da garantisi yok.

Kaldı ki, -gerçekten kendinden geçmiş olduğuna iyice inanıyorum bu anketi hazırlayanın- anket sorusunda “en iyi ev hanımı”nın kim olduğu sorulmuyor. Yanıt verilmesi istenen soruda, “en beğenilen” merak ediliyor. Beğenilmek sözcüğünün çağrışımları başlı başına bir sorun zaten. Kamuya açık yarışmalarda en iyi aşçı hanımefendiyi belirlemek gibi bir şey değil bu. “Beğeni” sözcüğü, doğrudan doğruya estetikle ilgili ayrıca. Bir erkeğe, “eşinizi en beğenilen ev kadını seçtim” cümlesini kuran bir başka erkek, başına neler geleceğini de göze almalı. “Beğenmekten, iyi ev kadınlığı kastediliyor” demekle de düzeltilecek gibi değil skandal. “İyi ev kadınlığı”nı belirlemek için, ev kadınlığının hizmetinden de yararlanmak gerek herhalde. Kim, bir başkasının eşinden, bir yargıya varmasına yetecek sürece ikram görebilir?

Bu anket, bugüne kadar en gülünç olanı, belki de en tehlikelilerinden biri elbette, ama ilk saçma olanı değil. Türkiye, bu anket ya da “yılın en iyileri” konularında ayarı tutturamayan bir ülke. Özellikle yılın annesi seçimlerine dikkat buyrun. Önceki yıllarda Semra Özal’ı bile yılın annesi seçtiler birileri biliyorsunuz. Hali vakti bir hayli yerinde olan, gerektiğinde her anne gibi çocukları için elbette büyük fedakarlıklar yapacağına inandığım Semra hanımın, yılın annesi olmasını gerektirecek neyi olmuştu, bilmiyorum. Deprem uzmanı Profesör Ahmet Mete Işıkara da Yılın En Çekici Erkeği seçilmişti. Şarkıcı Sinan Özen’in de yılın genci seçildiğini herhalde unutan yoktur.

Yani aslında bir eğlence konusudur bu anket meseleleri. Ama Tonya’dakiler kantarın topuzunu kaçırmışlar tabii. Sen kalk, milletin eline anket formlarını tutuştur, “seç bakalım en beğendiğin ev kadını” nı de. İyi ki yasal bir zorunluluk değil bu da millet, “devlet emridir” deyip, anahtar deliğinden birbirinin evini gözetlemek durumunda kalmıyor, anketi doldurmak için.

Aferin Tonyalıya. Anket formundaki onlarca soru içinden bu skandal soruyu fark edebilmiş. İçinde kadın geçen hiç bir cümleye kayıtsız kalamayan bir erkek topluluğu olmamızın bu tür yararları da var. Ne mutlu.

Partilerin tüzüğünü okumadan, “yürüyüşüne hastayım” deyip Erdoğan’a, “Gandi gibi mübarek” deyip Kılıçdaroğlu’na, “Devlet gibi adam” deyip Bahçeli’ye oy veren erkek seçmenin o parti programlarını ya da tüzüklerini hiç değilse bir kere okuması için, içinde kadın geçen cümleler mi olmalı acaba?

Ne iyi olur.

Bakın Tonya’da işe yaramış işte.