Taksim MUSTAFA KEMAL ERDEMOL

Sarayının penceresinden akıp giden öfkeli kalabalığı seyrederken "bu bir isyan" diyen imparatora, gerçeği saklamanın bir işe yaramayacağını düşünen yakınlarından biri, "hayır majesteleri! Bu bir devrim" demiştir, derler.

Fransız İhtilali'nden sonraki egemenlerin, kızgın kalabalıkların işine yaramasın diye ilk önlem olarak Paris'in büyük meydanlarını küçültmeleri, geniş caddelerini daraltmaları, işte bu imparatorun, "çapulcular" sandığı o kitlelerin aslında devrim yapan kalabalıklar olduğunu anlamasından sonraya rastlar.

Meydanların korkutucu olduğu doğrudur. Ortak bir duygunun bir araya getirdiği binlerce insanın korku yaratması doğal. Egemenin, toplumsal patlamaları meydanları daraltmakla, yasaklamakla önleyemedikleri bilinmedik değil. Fransa tarihinde, farklı zaman dilimlerinde gerçekleşmiş, biri "ekmek", diğeri "un" adını taşıyan iki büyük ayaklanma vardır. Meydanlarda başlamış ayaklanmalar değildir bunlar. Ekmekten, undan yoksun bırakılmışların itirazları için meydanlar gerekmez. Kentlerin en yoksul köşelerinden başlayıp, imparator sarayına kadar uzanan yoksul ayaklanmalarının meydana mı ihtiyacı var?

Meydanı daraltmak, kalabalıkların buluşmalarını engellemek bir egemen hastalığı. Öyle olduğu içindir ki bizim egemenlere de bulaşmıştır. Beyazıt meydanı, 27 Mayıs öncesi gençlik eylemlerinden alınan dersler sonucu meydanlıktan çıkarılmıştır. Eski fotoğraflarına bakıldığında, farkı görmemek mümkün değil. Saraylarının ya da konutlarının penceresinden kalabalığa bakıp, "topu topu bir meydan insan" deyip kendini rahat hissedenler, bir süre sonra dolup taşan meydanlara da tahammül edememişlerdir.

Kentlere hayat veren meydanların, sadece kentlere değil, tüm bir topluma hayat veren emekçiler için itiraz alanı olmasından duyulan korkunun tüm heybetini silip süpürdüğü meydanlardan biri de Taksim Meydanı değil midir? Bu sadece Beyazıt, Taksim meydanları için değil, Tianenmen meydanı için de geçerlidir. Tianenmen'in bir bölümünün, yıllar önceki gençlik ayaklanmasından ötürü trafiğe açılarak toplanmaların önünün kesilmek istendiği söylenir.

Türkiye işçi sınıfının en şanlı direnişlerinden 15-16 Haziran işçi eylemlerinde işçiler bulundukları her yeri bir "meydana" çevirmişlerdi. "Meydan" olmayan fabrika bahçesi, "meydan" olmayan okul kampüsü kalmamıştı. Toplumsal muhalefet, patladığı her yeri meydana çevirmiştir.

"Taksim'de gösteri istemiyoruz" diyen Taksim esnafının bundan hiç mi haberi yok? Taksim sakinleri, muhalefetin sesinin kesilmek istendiği, muhaliflerin kendilerini ifade edecek alanların gittikçe daraltıldığı uğursuz bir dönemde, bir de Taksim Meydanı'nı yasaklatsınlar diye egemenlere yol gösteren meydan sakinleri olarak çıktılar karşımıza. Yapılan gösteriler nedeniyle ticaret yapamadıklarını söyleyen bir grup esnaf bu. Gösteri yapmanın bir hak olduğunu, bu hakkın yasalarca da güvence altına alındığını, işlerini engelleyenin bu gösteriler değil, abartılı polisiye önlemler olduğunu bilmeleri gerekmez miydi? Taksim'de gösteriler yapılmazsa işlerinin artacağına inanmış olmaları küçük emekçi mantığının bir sonucu aslında. İstikrarı, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, baroların sessiz kalmaları olarak anlayan küçük bir mantıktır bu.

Taksim esnafı, şikayetçi olunan göstericilere başka yer verilmesini de önerdiğine göre, sadece kendi kazanımıyla ilgili demek ki. Küçük emekçi mantığı dediğim şey de bu zaten.

Bu esnafın hiç mi öğrenci yakını, sağlık emekçisi arkadaşı, işçi dostu yok? Taksim'de gösteri yapanların çoğunun bu kesimler olduğunu bilmemelerine olanak var mı?

İvan İllich, Okulsuz Toplum adı kitabıyla bilinir. Okulun toplumsal işlevini bir hayli sorgulayan, nihayet, "aslında olmasa daha iyi olur"a getiren görüşleri yer alır o kitapta. Okulsuz bir toplumu savunur ama, okulsuz toplumu savunmak için gidip Kanada'da okul kurmuştur. Tuhafıma gider bu. Tanrısız bir din kurmak için yola çıkıp da şimdi kendisi tanrı sayılan Buda'nınki de savundukları açısından talihsizlik değil midir?

Tuhaflığın Taksim'e kadar gelişi ilginçtir. Taksim Meydanı'nda gösteri yapılmaması için Taksim Meydanı'nda gösteri yapan bir esnaf nasıl ilginç bulunmaz?

Keyifli memlekettir Türkiye.