Şu mesele

Her ne kadar, “artık doğal, kibrinin de vehminin de doruğunda, elbette konuşacak” deyip aldırmaz görünenlerden olsam da, aldırılmayacak gibi değil gerçekten de. Ne kendisinden öncekilere benziyor ne de kendisinden sonra gelecek olanlara benzeyecek. Kendine olan güveni artık ciddi anlamda araştırma konusu yapılması gereken Recep Tayyip Erdoğan, ettiği lakırdıların derekesini (ağır mı, hafif mi anlamında) ölçecek yeteneklerini muhtemelen ya kaybetti ya da böyle bir yeteneği hiç yoktu. İkisi de kötü bir durum tabii.

Recep bey, işgal buyurdukları makamı bilgi, görgü istasyonlarını geçmeye gerek duymadan her ettiği lafı, “kabul edilebilir” ya da “gerçek” kılan bir makam sanıyor. Uzmanı olmadığı bir alanda konuşursa mahcup olacağı korkusu duyan bir akademisyen inceliğini elbette beklediğimiz yok muhteremden, ama Cumhurbaşkanlığı makamını tüm bilgi çeşitlerini kendisinde toplayan bir tür “Nuh’un Gemisi” sanması pek bir fena. Maşallah, bilgi adına ne aranırsa var.  

Allah söyletiyor diyeceğim ama değil, buna bunları Cumhurbaşkanlığı söyletiyor çok belli ki. Dilediği kadar mütevazı olduğunu iddia etsin, dilediği kadar makamda, postta gözü olmadığını söylesin inandırıcı olamıyor. Cumhurbaşkanı olmanın kendisine “yalanlanamaz” bilgiler bahşettiğine iman etmiş durumda. Ötesi yok.

Muhteşem bilgilerini iletirken sorunlu bir üslup kullanıyor tabii. Karşısında ondan ders dinlemeye hazır “milleti” de olduğundan o bu üslubundan ziyadesiyle memnun. Kadına yönelik şiddeti protesto etmek için, (sadece bunun için, dikkat buyurun) etek giyen erkeklere “pantalonla protesto et, neden etek giyiyorsun” diye çıkıştı, biliyorsunuz. Empati yapmanın, bazen kendimizi yerine koyduklarımızın kılığına, kıyafetine bürünmeyi de gerektireceği aklına gelmediği için söylüyor bunu. 

En son verdiği bilgi de müthişti gerçekten. “Barış Süreci”ndeki sıkıntılardan söz ederken, o muhteşem kıyas yapma yeteneğiyle PKK’yla, (çocuklarına her fırsatta “örnek çocuk” gösteren ebeveyn misali), İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nu (IRA) kıyaslayabiliyor. Dediği şu : “İRA İngiltere’de inandırıcılık testini kazanmış oluyor. Ama bizdeki teröristler böyle bir adım atamıyor”.

Bunu fena keklemişler. Yine anlamadan, dinlemeden, elbette araştırmadan, iki üç bilgi kağıdı okumadan, kulağına gelen ilk ipucuyla(!) yetinivermiş belli ki. “Nasılsa çıkıp yalanlayacak kimse de yok”un rahatlığıyla deyim yerindeyse uydurmuş. “İnandırıcılık testi”ni geçen IRA değil, IRA’ya verdiği sözleri yerine getiren İngiltere hükümeti bir kere. Belirtmiş olayım.

Ama sorun bu değil, sorun (ya da güzellik) şurada; muhterem şu sıralar anlaşmaya çalıştığı “asıl irade”yi “terörist” olarak adlandırıyor. PKK de şimdi kalkıp “İngiliz hükümeti tarihi anlaşma sırasında IRA’den terörist olarak söz etmekten vazgeçerek inandırıcılık testini kazanmış oluyor. Ama bizim iktidarlar böyle bir adım atamıyor” dese haksız sayılmaz.

“Terörist” gördüğü iradenin, “teröristliğinden” bir yakınması yok Recep beyin. Yani yakındığı bambaşka bir şey. Şuna benziyor. Biri ad soyad değişikliği için mahkemeye başvurur. Hakim, “adın ne?” sorusuna “Mehmet Popo hakim bey” yanıtını alınca “aman evladım hemen değiştirelim, peki yenisi ne olsun” diyerek yeniden sorar. Aldığı yanıt şudur: “Ahmet Popo hakim bey”.

Kimin neden yakınacağını bazen kestirmek mümkün olmuyor haliyle. İyi de “bizdeki teröristler böyle adım atmıyorlar” diye yakınmak da neyin nesi? “Terörist”se, “neden “inandırıcılık” testini geçme diye bir derdi olsun? 

Tuhaf bir zat gerçekten. “Yok edemediği” teröriste, “madem yok edemedim, hiç değilse buna benzeyin” deyip  IRA’yi örnek gösterebiliyor. O kadar “büyük adam” ki “teröristler” için bile rol modeli var. Yakında PKK’ya “elin teröristi kadar olamadınız” diye sitem de eder şimdi bu.

Milleti için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağını bildiğimden endişeleniyorum da, “benim milletimin İngiliz’den ne farkı var?” diyerek gidip IRA’yi Türkiye’ye getirmeye kalkar diye.

Yapar mı yapar? Zira bu zat, bu necip milleti “teröristsiz bırakmaz”. “Bizdeki teröristler” olmazsa, İngilizinki ne güne duruyor.

Demek ki neymiş, mesele isimdeymiş. Soyadda değil.  “Popo” olmaktan memnunsa adam, bize ne?