Sıra sana geldi Trabzon

Bursaspor’un resmi televizyonunda, Trabzonspor taraftarlarına pek bir öfkelenen kadın sunucunun, Türkiye’nin “parçalanmışlığı”na –bence- kanıt sayılması gereken söylemlerini sadece futbol fanatikliği çerçevesinde ele almak, sorunu çok basitleştirmek olur.

Bursa’da, Bursapor ile yaptığı maç sırasında Trabzonspor taraftarlarının aleyhte tezahüratlarından, maçın da Bursaspor’un mağlubiyetiyle sonuçlanmasından sonra bu sunucu hanım hıncını, Bursa’da yaşayan Trabzonlulardan çıkarıyor, onları, kendi takımlarını destekledikleri için (suçları sadece bu), “içimizdeki hainler” tadında ifadelerle yerin dibine sokuyor. Çok sık kullandığı ifadeler arasında “biz adam gibi takımız, taraftarlarımız adam gibi taraftarlar” cümleleri de var. “Adam gibi” benzetmesinin artık cinsiyetçi bir içerikten çok, bir tutumu ifade eden klişe cümle olduğu kabul edilse de, bir kadının bu benzetmeyi bu kadar iman etmiş bir tonla dile getirmesi, futbol dilinde kökleşmiş erkek egemen söylemi bu kadar içselleştirip benimsemiş olması pek bir tuhaf.

Ama bundan daha yakıcı olan, hanımefendinin de, bir çok benzerleri gibi “kent milliyetçiliği”nde ölçüyü iyice kaçırmış olmasıdır. Bunun pek bir ölçüsü de yoktur zaten ama ait olunan bir kenti sevmenin kabul edilebilir sınırlarının aşılması anlamında “ölçü” diyorum. Yoksa parçalanmışlığı ifade eden, kent, yöre “milliyetçilikleri”nde, okul, meslek “şövenizmleri”nde “ölçü” aramak, bu tuhaf, bu saplantılı, bu hastalıklı tutumları doğal görmemize yol açar. Tabii ki, kaçınırım bu tür çukurlara düşmekten.

Bu hastalıklı ruh hallerinde ipin ucu her an kaçabilir. Sunucu da kaçırmış belli ki. Bireysel gibi görünen ama hayli kitleselleşmiş bir söylemi, sonuçlarını hesaba katmadan dile getirmesi, Bursa’da yaşayan Trabzonluları hedef göstermesi, nihayet, Türkiye’nin içine sokulduğu, “yanıbaşında düşman arama” hastalığının bu hanımefendide nasıl yer ettiğini vurgulaması açısından şu ifadelere dikkat buyrun: “Bursa’da bağrımızda yaşayan Trabzonlular da tribündeydi. Onları hep benimsedik. Burada ekmek yediler, okudular, burada kazandılar. Bizim taraftarımız adam gibi taraftar, biz adam gibi bir takımız. Adamlık her yiğidin harcı mı? Onlara artık hemşehrimiz demeyeceğiz. Madem size her yer Trabzon, çıkın Heykel ve Setbaşı’nda dolaşın o zaman”.

“Bu semtlerde dolaşırsanız kafanız kırılır”ı bu kadar açık söylemek, hanımefendinin açıksözlüğünden değil, son derece geniş bir taraftara da sahip olduğuna inandığım “ideolojisi”nden kaynaklanıyor. Sunucu kent ekonomisinin emek-üretim sürecinde yer alan Trabzonlulara, sürekli olarak, yaşadıkları Bursa’ya minnet duymaları gerektiğini, orada barınmalarının, “kent yerlileri”ne her an göstermeleri gereken “şükran”la mümkün olabileceğini hatırlatıyor. Bu, o herkesin titizlikle koruduğunu iddia ettiği Misak-ı Milli sınırları içerisinde, bir kentin, başka bir kentten göç etmiş bireylerine yönelik son derece “ırkçı”, “faşizan” bir tutum. Korkunçtur.

Bu, belli ki çok zeki olmayan sunucu, bu cesareti, daha önce Diyarbakır’ı “öteki” olduğu için yuhalayanlardan alıyor. Yani kimlerden? Trabzonsporlular’dan. Hrant Dink’in katilinin taktığı beyaz bereyi başlarına takarak, bir Trabzonspor maçında tribünlerde “Hepimiz Ogün’üz” diye slogan atanlardan yani.

Acaba Trabzonsporlu taraftar, Diyarbakırspor taraftarı olmanın nasıl bir şey olduğunu hemşehrileri Bursa’da hedef gösterildiğinde anlayabildi mi? Dışlanmanın, öteki sayılmanın nasıl bir şey olduğunu yani.

Bu iş böyledir. Başladı mı gider. Kendini memleketin sahibi sanan kimi Trabzonspor taraftarlarının, anında “Diyarbakırsporlaştırılması” böyle oluyor işte. Diyarbakırspor’un dışlanmasına itiraz etmiyorsa, Bursasporlu sunucuya da söyleyecek lafı olmamalı Trabzonsporlu o taraftarın.
Bölgesinin takımı olduğu için Trabzonspor’u destekleyen, memleketlerine ekmek parası için gelen fındık işçisi Kürtleri “kentimize istemiyoruz” diye yürüyüşler yapan Ordu’lu Trabzonspor taraftarı da, Trabzonsporu desteklediği için Bursa’da, o Kürt işçilere reva gördüğü muamelenin aynısıyla karşılaşabileceğini aklına getirdi mi peki? O sunucu kız nasıl bir anda Trabzonlulaşmışsa, Karadenizli taraftar da Bursa’da o kadar Kürtleşmiş, o kadar Diyarbakırsporlulaşmıştır. Nasıl bir duyguymuş anladılar mı acaba?

Bursaporlular, sözleri yüzünden işine son verildiği söylenen faşizan sunucuya destek olmak amacıyla tribünlerde “hepimiz Seda’yız” diye bağırsalar, Karadenizli taraftar ne düşünür peki?

Türkiye işte bu durumdadır. Bu ciddi bir saflaşmadır. Trabzon-Bursa saflaşması değil elbette. Kodlarına uymayanları kolayca “Ötekileştiren”lerle, bunun ortak yaşama kültürümüz açısından bir felaket olacağını söyleyenler arasındaki saflaşmadır. Ötekileştirme’nin, ihmal edilemeyecek önemde, ciddi mücadele edilmesi gereken bir hastalık olduğuna inananlar, ayrımcılığın hedefi olmuş Ordu’daki Kürt emekçisinin nasıl yanında olmuşlarsa, Bursa’daki ayrımcılığın hedefi haline gelen Trabzonlunun da yanında olacaklar. Olmak zorundalar.

Neden?

Yuvarlak olan toptur çünkü, ilkeler değil. Ondan.