Sanatçının Enstrümanı Çatal Bıçak Değildir

Billy Bragg adını sıkı müzik tutkunları mutlaka bilirler. Onun özellikle A New England, Sexuality, Between The Wars adlı şarkıları dillerden düşmezdi bir zamanlar. Hala da unutulmuş değildir bu güzel parçalar.

Dinlerdim.

Şimdi aradan uzun zaman geçmiş olduğu için hatırlamam pek mümkün olmasa da, hani zorlasam kendimi mırıldanabilirim biraz. Şu ya da bu şekilde beynimde yer etmişliği vardır çünkü. Genellikle, herhangi bir kamusal figüre sempatiyi “hayranlık” ya da “tutku” düzeyine getirmeyen biri olarak ben, Bragg’ı hep sevmişimdir. Sadece müziğinden ötürü değil tabii. Otuz yıllık kariyerinde müzik dünyasındaki başarısına ek olarak, hatta ondan da fazla, politik aktivitelerinden ötürü pek bir tutarım onu. Yaşadığı toplumun bireylerinin acı çığlıklarını, yaptıkları “melodi”yle, -bilerek ya da bilmeyerek- bastırma çabasında olan şarkıcılardan olmadı hiç bir zaman. Müzik sektörünün “kaval sesi” değil, “kalk borusu” olmuştur onun şarkıları.

Marksisttir Bragg. Müzikten kazandıklarıyla standartların çok üzerinde bir yaşam sürdürdüğüne bakıldığında, bu tarafı biraz tartışma götürse de, bu zenginliğini politik inançları doğrultusunda harcayan sıkı bir solcu olduğu gerçektir. Yani köşeyi dönünce toplumsal sorumluluktan kaçanlardan değildir.

Billy Bragg, yaşadığı, hayli muhafazakar bir yerleşim birimi olan Burton Bradstock köyünde, İngiliz faşistlerin hedefi durumunda şu sıralar. Köydeki evlerin posta kutularına kendisiyle ilgili bildiriler atılıyor bir süredir. Bildirilerde, solcu şarkıcının “Britanya karşıtlığı”ndan, yabancı dostu oluşuna kadar bir çok suçu(!) hatırlatılarak, köyden atılması isteniyor.

Bildirilerde, “hem marksist, hem de milyonlarca sterlinlik malikanede oturuyor” cümleleri de yer alıyor. Elle tutulur tek karalama olabilecek olan bu duruma kızmalarının asıl nedeni Bragg’ın zenginliğini, göçmenler yararına işler ile ırkçılık karşıtı mücadele için harcamış olması. Yoksa bu çelişki onların pek de umrunda değil. Kendisini solda görüp de, yabancılara alınan ayrımcı tavırlara karşı çıkmayan, hem çok zengin hem de ‘solcu’ olduğunu iddia eden pek çok sanatçı, edebiyatçı var İngiltere’de. İngiliz ırkçısı, bunların “sol”culuklarından pek rahatsızlık duymaz, onlara “hem zengin hem de solcu nasıl olunuyor?” sorusunu yöneltmez.

Ama Bragg’a öfkeliler. Bu yüzden, zenginliğini yoksullar yararına da kullanıyor oluşuna hiç aldırmıyorlar onun. Bencil bir ideoloji olan sağcılıklarına pek uygun bir tutum bu. Genel olarak sağcılık, tüm anlayışını “benim” kavramı üzerine kurduğu için bencildir. “Benim evim”, “benim mülküm”, “benim param” bu bencilliğin söylemidirler. Dolayısıyla “benim olmayanları”, “benim” yapma isteğiyle de doludur ki, bu da “rekabetçi”, “elde etmeyi” önceleyen bir ideoloji olduğunu gösterir. Sonu Faşizm’dir.

Bragg’ın onca zenginliğine rağmen, “benim param” demeyişi bile tek başına, kötü örnek sayıldığından olsa gerek, varolmayı başkalarının üstüne basarak yükselmek olarak anlayan sağcının da, parasını uğursuz politikalarını engellemeye harcadığı ırkçının da kızgınlığını çeker elbette.

Burton Bradstock’daki o ırkçı faşistler, muhafazakar köy sakinlerini nereden yakalayacaklarını biliyorlar demek ki. Bragg için Britanya Karşıtı demelerinin nedeni bu. Oysa bu yürekli şarkıcı Britanya’nın emek yoğun üretimde yer alan her renkten emekçiyle varolabildiğine inanıyor.

Ama ırkçının bu suçlaması(!) pek de itibar görmemiş olmalı ki, muhafazakar köyün sakinleri, bir solcu olarak aralarında yaşama cesaretini gösteren Bragg’a tam destek veriyorlar. Seçimlerde hep muhazafakarları destekleyen sakinler, Bragg’ı “köyümüz için çok olumlu işler yaptı” diyerek övüyorlar da.

Politik olmaktan egemenler yanında saf tutmayı anlayanların bol olduğu günümüzde, zenginliğini inançları için kullanan bir sanatçı olarak “bu yıldızlar dünyası”nın en parlak yıldızıdır Bragg. Hiç de zorunlu olmadığı halde, zorluklarla ulaştığı “rahatlığının” tadını çıkarabilecekken, ırkçıların şimdilik sözle ifade ettikleri nefretlerininşaka değil ciddi de olabilir bir süre sonra- hedefi durumunda.

İnanç böyle bir şey işte. İnancın vicdanla beslenmesi ne güzeldir.

Ama herkes sanatçılıktan aynı şeyi anlamıyor tabii.

Bragg örneğinde görüldüğü gibi sanatçılık kimi zaman ırkçının sofrasında her an yem olabilme demektir.

Egemenin sofrasında “öteki” gördüğüne çatal bıçak fırlatmak demek değil.