Perhiz şart

Çoğu kilolu gerçi ama atlayışta dengeyi tutturmuş gibi görünüyorlar. Önümüzdeki nevruza kadar biraz daha zayıflarlarsa, devlete yakışan “fit”liği sergileyebilecekler. Devletin copsuz, tanksız, dipçiksiz, kelepçesiz olarak kendini gösterdiği ender anlardan birini yansıtıyor bu fotoğraf. Zatların şahsen kimler oldukları konusunda bir bilgim yok, ama karşımızdaki devlet işte. Nevroz kutlamalarında ateşin üzerinden hep beraber atlıyorlar.

Yıllar önce, devlet, yasakladığı nevroz kutlamalarının Kürt hareketinin gelişmesinin bir sonucu olarak işlevsiz hale gelmesi üzerine, ilk kez doğu illerinde gerçekleştirmişti bu tür ateşten atlama işini. İlin bürokratlarının, yerli Kürt eşraf ile el ele ateşin üzerinden atladıklarını gösteren fotoğrafı gördüğümde, “bu manzaranın gerçekleşmesi için bu ülkede otuz binden fazla insan öldü” demiştim, hatırlıyorum. Devlet buydu. Koyduğu yasağın saçmalığı (tabii ki işlevsizliği de) kendisine fark ettirildiğinde, bu ateşten atlama işini, üstelik, bir alicenaplıkmış gibi göstererek yapabiliyordu.

Devlet, nevruzun ne zaman kutlanacağı konusunda da kararı kendi verdi biliyorsunuz. Ne tarzda kutlanacağını da o belirliyor, bunca can kaybından sonra. İlk resmi kutlamalar, kutlamanın sadece Kürtlerle değil, Türkiye sınırları içindeki herkesle yapılacağını anlatmaya yönelikti. Son birkaç yıldır, sadece “Türki” özellikler gösteriyor. Bu yıl, Kayseri’de Erciyes Üniversitesi Kampusu’ndaki resmi nevruz kutlamasında vali Mevlüt Bilici ateşten atladı, yumurta tokuşturdu. Buraya kadar iyi. Ancak Emniyet Müdürü Cuma Ali Aydın’ın kutlamalardan anladığı biraz farklı. Müdür, Türk Cumhuriyetleri’nden gelen öğrencilerle bilek güreşi yapıp, kazananlara madalya taktı. Bilek güreşi nevruzun hangi tarafına uygun, herhalde bir bilen vardır.

Şu fotoğrafa takığım ben hala. Fotoğraftaki zatlar çok değil, birkaç yıl önceden, “gün gelir devran döner, nevroz ateşi üzerinden atlarız” diye düşünüp, biraz kilo vermeyi akıl etselerdi keşke. Çok hazırlıksız yakalanmışlar. Bunca yıldır hala mı hazırlıksızsınız diye sorası geliyor insanın. Görüntü kötü gerçekten.

Çok mu şart devletin nevruz kutlaması? Ortadoğu halklarının bu ortak bayramını “devletleştirme”nin ne anlamı var? İsyan duygusunun “devletleştirilmesi” nerede görülmüş ayrıca. Zalim Dehak’a, yani bir otoriteye, isyanı ifade eden nevruzun, bir otorite (yani devlet) tarafından kutlanıyor olması da ayrı bir garabet.

Devlet, sadece kendi işiyle ilgileniyor olsaydı, işte bu fotoğrafta gördüğünüz zatların ateşin üzerinden tıknefes halde atlamaları gerekmeyecekti. “Mevzuat gereği” zıplamanın nasıl bir şey olduğunu da görmüş oluyoruz böylelikle. Halka, emeğe ilişkin ne kadar meydan, saha, alan varsa devlet onu doldurmaya soyunuyor. İşin ucunu kaçırırlarsa, 1 Mayıs’ı da kutlamak için örneğin polis akademisi öğrencileri tam kadro Taksim’e doluşur bakarsınız. Devlet, tüm kurumlarını halkla yarıştırmak gibi kötü bir alışkanlığa sahip.

Hayatın her alanına müdahale eden her şeye “egemen” devleti, çekilebilecek en demokratik sınırlar içine çekebilme mücadelesi bile bu açıdan çok anlamlı. Devlet bu mücadeleye, diyelim ki, (olmaz ya) artık hak vermiş olsun, ama belli ki yanlış anlamış meseleyi. Çünkü kimse ona “gel sen de nevruz ateşinin üzerinden atla” demedi. Ama nedense devlet böyle sandı işte. Askerin, valinin, emniyet müdürünün el ele tutuşup nevruz ateşinin üzerinden atlaması belki de iyi bir şeydir ama, aynı devletin polisi, jandarması ateşin üzerinden atlamak isteyen diğerlerini biber gazına boğuyor. BDP’li yönetici Hacı Zengin, devlet, kutlamayı kendisine sakladığı için hayatından oldu.

Ankara’nın meşhur valisi Nevzat Tandoğan’ın sosyalistlere, “Eğer memlekete sosyalizm lazımsa, onu da biz getiririz” deyişinin üzerinden çok zaman geçti. Artık devlet kendini el aleme güldürmez diyorduk ki, buluştuğumuz fotoğrafı görüyorsunuz .

Devlet istese de istemese de nevruzun gerçek sahipleri diledikleri yerde ateşin üzerinden atlıyorlar işte. Toplumsal dayatmanın ne olduğunu anlamasına yarar belki devletin nevruz kutlamasına kendini böyle kaptırması, ama “sahici” bir görüntü değildir karşımıza çıkan. Kaldı ki, devlet çok istiyorsa demokrat görünmeyi, ateşin üzerinden atlamak yerine, ülkeyi yakıp kavuran “ateşi” körüklememeye dikkat etmelidir. O daha iyi olur. Hem, nefese nefese de kalmaz fotoğraftaki gibi.

Nevruz nereden bakarsanız bakın sivildir ayrıca. Değil asker ya da polis, okul üniformasıyla bile kutlanması pek yakışık almaz, bana sorarsanız.

Devlet bu işe soyunmamalı, ateşin üzerinden de atlamamalıdır. Üzerinde bunca yük varken, zıplamak hoplamak da neyin nesi?

Üstelik bu kadar da kiloluyken.