Ortak Figürümüz Milletimize Hayırlı Olsun

Milletçe üzerinde birleşilen yegane figürün Necmettin Erbakan olduğunu bilmiyordum ben. Kırk yıl düşünsem aklıma da gelmezdi, doğrusunu isterseniz. Çünkü, inanan, inanmayan ayrımı yaparak Türkiye’de islamı sadece politikleştiren değil, aynı zamanda ayrımcı bir “doktrin” haline getiren bu büyük “aksiyon adamı”, sadece laikleri ya da dindar olmayanları değil, aynı dine inanıp da partisine oy vermeyenleri bile kendinden saymamasıyla bilinirdi. Sarfettiği, “Refaha oy vermezseniz, patates dinindensiniz” cümlesi bile tek başına, dindarları parçacıklara ayıran müthiş zehirli bir ifadeydi örneğin. Kendisinden olmayan diğer sağ partilerin taraftarları da ya “batılı” ya da “renksiz”diler ona göre.

Kendisiyle, geniş kesimler arasında tek bir ortaklık kurmama konusunda bu kadar ısrarlı olan Erbakan’ın, cenazeye katılan “her kesime mensup” bireylerce üzerinde birleşilen bir figür olması herhalde kendisi için de şaşırtıcı olurdu, eğer tanık olsaydı.

Katılımın “her kesimden” olduğu benim belirlemem değil. Saadet Partisi’nin kimi yetkililerinin, “Hocamıza en çok karşı olanlar bile cenazede yer aldılar” dediklerini okudum. Erbakan’ı son yolculuğuna, sevenlerinin dışında, yüzlerce “patates dini” mensubu ile yüzlerce “batılı, renksiz zihniyet” mensubu uğurladı demek ki. Görünen manzara buydu.

28 Şubat 1997’de iktidardan düşüşüne sevinen Ergenekon tutuklusu Dursun Çiçek’in Erbakan’ı öven cümleleri ile, aynı sevinci o dönemler fazlasıyla yaşayan Doğu Perinçek’in cenazeye çiçek yolladığı haberini de okudum ertesi gün basından. “Ordumuzun” kadirbilirliliği gözlerimi yaşarttı ayrıca. “28 Şubat bin yıl sürecek” diyen Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun yeğeni Birinci Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu ile hemen hemen tüm yüksek komuta kademesinin de cenazede olduğunu öğrendim, rezil basınımızdan, bunların hepsinin Erbakan’ı sağlığında neden bu kadar sevmediklerini düşünerek.

Peşinen uyarayım her kim “dinimiz öleni hayırla yadediniz diyor o nedenle cenazeye bu kadar birbirine zıt kesimlerden katılım oldu” derse kötü konuşur, kalp kırarım. Özal’ın cenazesinde ordunun temsiliyet düzeyini hatırlatırım meraklısına en azından.

Bir dini kuralı yerine getirmekten daha fazla bir anlamı var bu kalabalığın benim gözümde. “Yeni düşman” için, “eski düşman”la dost olan mürai topluluğu bunlar. Ordunun topyekün orda bulunmasının nedeni budur. Özellikle askerin bu tür mesajlar verme yöntemini çok ama çok gülünç bulmuşumdur: AKP’ye tavır, Erbakan’ı kabul. Anlamı budur bunun. Sincan’da tank yürütüp “balans ayarı” yapanlar, Fatih Erbakan’ın cenazede sarf ettiği “hepimiz cihat için varız” cümlelerini duyduklarında “balansları”nı nasıl kaybetmediler merak içindeyim. Orduya bel bağlayanlar, ne mutlu ki hiç onlardan olmadım, asla da olmam, ne derler bu duruma öğrenmek isterdim.

O cenazede bir Türkan Saylan göremezdiniz. Ama Perinçek olurdu. O her yerde olur. Çelengi olmuş işte. “İzin verilseydi Silivri’dekilerin bir kısmı da katılırlardı” diye yazmakta çok haklıdır Ertuğrul Özkök. Oğluna Cihad’ı öğreten, ağzından “İslam Ortak Pazarı”, “Ortak İslam Parası” gibi cümleler düşmeyen Erbakan’ı “milli cephe”de sayanların çoğu Silivri’de gerçekten. Yalçın Küçük’ün, “ben ona, benden küçüktür ama Devlet Hocam diyorum” dediği Devlet Bahçeli de oradaydı, “paşa hazretleri” demeyi çok sevdiği bir dolu general de.

12 Mart cuntasının generali Muhsin Batur da ölmeseydi kesinlikle katılırdı Erbakan’ın cenaze törenine. “Yükselen solun önünü kesmek için 12 Mart’ta İsviçre’ye kaçan Erbakan’ı, yurda getirip parti kurdurduk” demişti, anımsayın. Kimilerinin “halaskar” gördükleri ordu bu işte.

Muhalefet dediğin ilkeli, onurlu olur. O cenazeye katılan tüm o askeri zevat, Erbakan’dan 28 Şubat için özür dilemişlerdir. 12 Eylül için de özür dilemelerini sağlayacak bir başlangıç olarak kabul ediyorum bunu. Affeder miyiz, bilemem ama önce bir dilesinler bakalım şu özrü.

O cenazeye katılan ulusalcı zevat da özürcüdür. Musalla taşında hizaya gelmek böyle bir şey işte. “Patates dininden” olanı da, “renksiz, batılı zihniyet” yanlısı da, askeriyle, ulusalcısıyla camii avlusuna doluştular. Erbakan’ın kendileri için yaptıkları bu sıfatlandırmayı kabul ederek hem de.

Samimi sevenlerini elbette ayırarak belirtiyorum bu kadar timsah gözyaşı döküldüğünü görmedim hiçbir cenaze töreninde ben. İlkesiz, kuralsız AKP karşıtlığının timsahlaştırdığı ne kadar çok kişi varmış meğer.

İnsanın zaman zaman Erbakan olası geliyor. Fatih Camii avlusuna doluşan şu mürai topluluğuna bakarak, genizden gelen bir ses tonuyla, yüzüne de alaycı bir gülümseme kondurarak mırıldanmaz mı şimdi insan: “Sizi gidi renksizler sizi”.