İnanıyorlarsa

Musul'daki Türk konsolosluğunun işgal edilip çalışanlarının kaçırılmasının 28. gününde Recep beyin IŞİD'e seslenişindeki ezikliği nasıl yorumlamalı? "Şu mübarek Ramazan ayında IŞİD denilen örgüt, eğer gerçekten inanıyorlarsa kardeşlerimizi bırakır" cümlesi, elbette bir acizliğin ifadesi.

Recep beyi de iktidarını da yere göğe sığdıramayanlar düşünsün bunu aslında, çünkü beni bu cümlenin arkasındaki zihniyet ilgilendiriyor doğrusunu isterseniz. Recep beyin "dış politikada" da bir çoklarından farklı bir yaklaşımı var diye,bu cümlelerinden yine onun lehine sonuç çıkaranlar bulunabilir. Teslim olmuş bir kafa kadar rahatı yoktur, malum. Ne varki,başbakan, çok iddialı olduğu "dünya liderliği" konusundaki görüntüsüne ters düşen bir zaafiyet sergiliyor. Bunun beni hiç de üzen bir tarafı olmamakla beraber başbakanın iddiasının altında ezilmiş olmasına gözümü kapatamıyorum yine de.

Zatı da, meşhur kibrini de biliyoruz. Uzmanlık isteyen bir konuda, biraz daha teknik ifadelerin kullanılmasına yönelik kendisine yapılan telkinleri (yapılıyorsa tabii) dinlemeyecek kadar “herşeyi bilirim”ci tavrı da sır değil kimse için. Ne söylerse bunda bir hikmet olacağına, söylediklerinin karşılık bulacağına aşırı inanmış bir tutumu da var. İnsanın kendisine çok güvenmesi, çok büyük eksikliklerini kapatma çabasındandır biraz da. Zamanla anlayacaktır.

İnanç gibi bir olguyu günlük argümanı haline getirdiğini biliyoruz başbakanın. Tevekkül kavramını yerli yersiz kullandığını da. Diplomasinin beşeri aktörlerinin yerine, aşkın bir güce başvurarak tüm sorunları çözeceğine olan inancı "siyaset felsefesi"nin temelini oluşturuyor Recep beyin. Devrilmesine yol açan gösterilerde, koltuğundan ayrılmasını istediği Mübarek için “bunun öbür dünyası da var” diyen biri olarak referanslarının öbürü ağırlıklı olmak üzere iki dünyayı da kapsaması anlaşılabilir bir durum. Kendisini iki dünya arasında "politik bir sırat köprüsü" olarak görmesi çok hazin. Öyle bir "köprü"ki, dilediğini aşağı atabilir de.

Ancak, Suriye'de Esad'ı devirmek için "allah"ı yardıma çağırmaması, bunun yerine batılı güçlerle işbirliği yapması, gücünün yettiği yerde, Recep beyin "inanç" temelli kavramlara itibar etmediğinin de bir kanıtı. IŞİD’e gücünün yetmediği yerde , rehinelerin kurtarılmasını bu kanlı örgütün merhametine bırakması rezil bir durum. "Eğer inanıyorlarsa"dediğinin Allah inancı olduğu belli. Cümledeki "şart edatı", Recep beyin, IŞİD'i, ne kadar müslüman olduğunu kanıtlamaya çağırma kurnazlığının ifadesi. Recep beye göre "şu mübarek Ramazan ayında rehine kardeşlerimizi bırakmazsa" anlayacağız ki, IŞİD, inanmış falan değil. Herşeyi allah için yaptığını iddia eden bir örgüte ağır bir saldırı bu. Aslında IŞİD zihniyetinin "darül harp’de (islam dışı topraklarda) bir başbakan olduğundan ötürü Erdoğan'a "eğer gerçekten inanıyorsan tağuti rejimin başbakanlığını bırakırsın" deme ihtimali var ki, o zaman, aynı inancın iki temsilcisi durumundaki Rece bey ile IŞİD iman yarışında göğüslenecek ipe doğru koşmak zorundalar. Arada rehineler kaynayabilir.

"Onlar rehine değil, sadece alakonuldular" diyen evlere şenlik bir Dışişleri Bakanı'na sahip talihsiz ülkemizde "iman/inanç yarışının" aldığı hal pek içler acısı. Recep bey, İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres'e de "kitabına inanıyorsan insan öldürmezsin" demişti Davos'ta. Peres'in "senin kitabın da öldürme diyor ama ne kadar İslamcı terörist varsa sen destekliyorsun" demeyişi herhalde kibarlığındandı. İnsanlık birbirlerine kutsal kitaplarını değil, kuralları pekala yerine getirilebilecek akıl, mantık ürünü "hukuk kitapları"nı anımsatıyor. IŞİD'e o kitapları anımsatmanın tabii ki yararı yok ama bu örgüte rehineleri bırakmalarının "gerçekten inanmış" olmakla bir ilgisinin bulunmadığını anlatmak da imkansız.

Başka bir dinin mensubunu değil, aynı din dairesindeki başka mezhep mensuplarının bile kafasını kesen IŞİD'in, rehineleri serbest bıraktığında Recep bey tarafından "gerçekten inanıyorlarmış" diye değerlendirilmesi ayrı bir facia olacaktır. "İnanarak kafa kesmek nasıl bir şeydir”i açıklamaya Recep beyin demogojideki ustalığı da yetmez.

IŞİD, rehineleri bıraktığında (ki bırakacak) bu kanlı örgütün "gerçekten inandığını" öğreneceğiz. O zaman "iman kardeşiyle" aynı yolun yolcusu Recep beyin kesilen her kafanın sorumluluğunu paylaştığına da tanık olacağız. Kibirli bir zatın, sevenlerinin gözündeki "gönül avcılığı" nasıl "kelle avcılığı"na dönüşüyor, izliyoruz.

Avcıyı yaratan, kurbanın kendisidir biraz da. Durmak yok, yola devam.