Hepimiz Amerikalıyız...

PKK’nın sesini yeni yeni duyurmaya başladığı dönemlerde gerçekleştirdiği bir suikasttı. Anavatan Partisi’nin sanırım Tatvan teşkilatının yöneticisi ile oğlu saldırıya uğramış, yine sanırım yöneticinin oğlu yaşamını yitirmişti. Yirmi yıldan fazla bir zaman geçtiği için üzerinden, olayın tam olarak nerede gerçekleştiği, saldırıya uğrayan yöneticinin adının ne olduğu konusunda hatırladıklarımın doğruluğundan pek emin olmadığımdan, ihtiyatla veriyorum bu bilgileri. Hafıza işte, yavaş yavaş ihanet ediyor.

Ama, saldırıda ölen çocuğun adını hiç unutmadım. Acılı bir coğrafyanın çocuğu olduğu yetmezmiş gibi, babasının siyasi düşüncelerine de uygun düştüğünden olsa gerek kendisine layık gördüğü adla, akranları arasında herhalde pek bir alay konusu da olmuştur diye düşünmüştüm. Hayranlığının boyutlarını ayarlayamadığı için çocuğuna ABD eski başkanlarından birinin adını vermekte bir sakınca görmemişti babası. Kenedi Tutuş, öldüğünde tam olarak kaç yaşındaydı hatırlamıyorum.

O baba, ABD’nin, kendisinden öncekilerden daha iyi olduğuna inanılan başkanı John F. Kennedy’nin hangi ilkesinden etkilenmişti ya da Kürtler için yararlı olacağına inandığı hangi düşüncesine yakınlık duymuştu hala merak ederim. Belki, Amerikan yaşam tarzına duyulmuş bir hayranlığın ifadesi ya da genç başkanın dünyayı etkilemiş karizmasından kendince pay çıkarma çabası da olabilirdi.

Neyse neydi. Bunun bir önemi yoktu elbette. Önemli olan, o babanın çocuğa Kenedi adını vererek, belki de farkında olmadan, iki yüzlü Türk devlet politikasını iflas ettirmiş olmasıydı. Bunu düşünmüştüm bu ada ilk rastladığımda. Çocuğuna bir Kürt adı koyması durumunda devletin hedefi olması kesin olan babaya, bir Amerikan adı seçtiği için ses çıkarılmamıştı.

Demek ki çözüm buydu. Belki de Amerikanlaşmak her sorunu çözebilirdi. Anlaşılabilir nedenlerden ötürü Türklerin de kullandığı bir adı çocuklarına koymak istemeyen, kendi adlarını kullanmaları da yasaklanan Kürtler, belki de bilerek bu tür adları seçiyor olabilirlerdi. Lütfen inanın, Dallas adlı ABD yapımı dizi filmin Türkiye’de de çok popüler olduğu 80’li yıllarda Doğulu bir çok ailenin kızlarına –söylendiği şekliyle- “suelın” adını koyduğunu yazmıştı dönemin gazeteleri. Sayıları çok olmayabilirdi ama vardı işte. Bugün adı Melisa olan çok sayıda kız çocuğu da vardır aynı bölgede.

Bunu tabii ki mesele yapanlardan değilim. Elbette dileyen dilediği adı koyabilmeli çocuklarına. İsmin çağrışımlarının yaratacağı kimi sıkıntılar, bu adları koyanları ilgililendirir sonuçta. Ama itiraf edeyim, şu ad koymada saplantılı sayılırım aslında. Kızım olsa adı asla Okşan olmaz örneğin. İsimdeki emir kipinin ne kadar rahatsızlık verdiği belli değil mi? Finike dilinde Öküz anlamına geldiği söylenen Elif adını koymak da gelmez aklıma tabii. Erkek ördek demek olan Suna’yı da kızlarına ad olarak koyanlar düşünsünler. Bu ad sahiplerinden özür dileyerek belirtiyorum elbette bunları. Taşıyabileceklerinden emin olunacaksa dileyen dilediği adı koysun oğluna kızına, kime ne?

Ama Kenedi adı, her açıdan ilginçti. Kürt adlarına düşman devletin Amerikan adlarına olan hayranlığının en cıvık kanıtıydı bu. Beriwan, Suelın’dan daha bizim coğrafyalıydı ama olsun, güzel Kürt kızına konsa bölünürdü memleket. Suelın, Melisa, Kenedi bölmezdi ama.

İki yüzlü devlet politikası, şimdilerde bazı Kürt yerleşim birimlerini, Kürtçe adlarıyla anmaya başlayınca, malum açılımın iyi taraflarından biri olarak değerlendirecektik az kalsın. Yöre insanının devlete hala güvenmediğini unutmuştuk çünkü. Ama “burası Türkiye”. Unutturmazlar.

Şırnak’ta 4 Eylül’de, ilk kez, Gençlik ve Spor Müdürlüğü tarafından “sokak basketbol turnuvası” düzenlendi. Yirmi takımın katıldığı turnuva beş gün sürdü. Gençlik ve Spor İl Müdürü Necati Pehlivan “spor yoluyla gençlerin ruhen gelişmesini sağlamayı” amaçladıklarını belirtti. Büyük, güzel laflardı bunlar. Sokak çatışmalarını geride bırakıp, “sokak basketbol turnuvası” düzenlenecek noktaya gelmek, elbette mutluluk verici. Bu “mutluluk”un kesintiye uğramaması için, yöre insanı kendince önlemler geliştirmiş tabii ki. Turnuvayı, askeri, polisi de izledi devletin, doğal olarak.

Şırnak kötü çağrışımları olan bir ad kimilerine göre. Cudi de öyle. Devletin kimi adlardan “rahatsız” olma geleneği sürüyor, malum. Ama yıllar önce çocuğuna Kenedi adını koyarak devleti rezil eden o babanın geleneği de sürüyor, sürdürülüyor yörede. Devletin kızmayacağını düşündükleri adları kullanma konusunda bir yetenek geliştirildiğini kabul etmek gerek artık. Kürd için çare Amerikanlaşmak. Ne kadar Amerikanlaşırsa o kadar iyi olacak Kürd insanı. Ne yapsın başka? Kürd’ü, Türk yapamayan “resmi devlet politikası”, Kürd’ün Amerikan olmasıyla biraz teselli bulur hiç değilse. Fena mı?

“İki yüzlü” devlet erkanının herhalde çoşkuyla izleyip, deli gibi alkışladıkları turnuvanın açılış maçının sonucunu yazayım:

Cudi Lakers, Şırnak Dallas’ı 15-14 yendi.

Bayıldım.

Kürt sorunu işte böyle çözülür.

Amerikanlaşarak.

Aklınla çok yaşayasan gurban...