Hara Medyası

Haber çok kötü tabii. Cezaevinden kaçan bir sabıkalı, bir güzellik merkezine dalıyor, aralarında, daha önce bir yarışmada yılın güzeli seçilen genç kız da dahil olmak üzere beş kadına tecavüz ediyor.

Her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında okuduğumuz onlarca haberden biri bu, ama bu haberi diğerlerinden önemli kılan, tecavüze uğrayanlar arasında bir de güzellik kraliçesinin bulunması. Tecavüzcünün tıkılı kaldığı cezaevinde hayallerini süsleyen kadın özlemini gidermek için seçtiği mekanla, kurbanlarının toplumsal statülerini gözönüne aldığımızda, bunun bir haber değeri taşıdığı ortada. Bana kalırsa, en alçak insanlık eylemi olan tecavüzün, kurbanların kimlikleri korunmak koşuluyla, saldırganı teşhire yönelik anlamda haber yapılması elbette gereklidir. Böylelikle toplumsal bir tepkinin oluşmasına katkıda bulunulabilir belki. Ama bu tür haberleri kanıksatma tehlikesi de var elbette, atlamış olmayayım.

Saldırganın tüm bu eyleminin temelinde kuşkusuz toplumsal nedenler de yatıyor. Suçunu asla hafifletmez ama saldırganın bir suç makinesine dönüşmesinde, toplumun cinselliğe bakışından tutun, saldırganın kendisi farkında olmasa bile, hissettiği çok belli olan sınıfsal kızgınlığına kadar bir dolu neden var. Sonuçta öyle ya da böyle, kurbanlarına ömür boyu sürecek travmalar yaşatan hastalıklı bir kişiliğin eylemi bu.

Tamam, uzatmayayım. Yalan söyledim. Böyle bir haber yok. Daha doğrusu var ama ben habere konu olan canlı türlerini değiştirdim. Günlük hayatta, maalesef hep karşımıza çıkıyor, ancak bu yazıya konu olan haberde, ne tecavüz eden bir erkek ne de tecavüze uğrayan kadınlar var. Haberin aslı şu: İzmir’in Balçova ilçesinde ipini koparan bir aygır, İnciraltı Atlı Spor Tesisleri’nin çitlerini yıkıp, aralarında yarışlarda koşan şampiyon İngiliz atı Dinyeper’in yavrusu Happy Girl’ün de bulunduğu 5 dişi ata tecavüz etti.”

Haberi okur okumaz ilk tepkim, “hayatımda bu kadar insani tavırlı bir aygır görmedim” demek oldu. Türkiye medyasının utanç verici haber dili, insana başka bir şey düşündürtmüyor çünkü. Muhabirin tecavüz demekten çekinmediği bu durumun adı hayvanlar dünyası sözkonusu olduğunda “çiftleşme”dir benim bildiğim. Hayvanın eylemini, kendisinin de mensup olduğu erkek cinsinin durumuyla o kadar özdeşleştirmiş ki muhabir, aygırın yaptığına “tecavüz” demekte bir sakınca görmemiş. İnsan ancak kardeşini bu kadar iyi tanıyabilir. Pes doğrusu.

Haber yapılacak kadar önemli bulunmasının nedeni ne olabilir peki? Hayvan tepişmelerinden bile magazin malzemesi çıkarma konusundaki çaba anlaşılır değil. İşin içinde, “tecavüz”e uğrayan, şampiyon atın yavrusu da var. Neden bu olabilir mi?

Hayvanlar aleminin davranış biçimlerini, bir insandan söz edermişcesine haberleştirmek yeni tür bir gazetecilik demek ki bu. Aygırın kendisiyle aynı “sınıfsal” temeli paylaştığı arkadaşlarının ne düşündüğünü bilmiyoruz tabii. Maharetli gazeteci, aygırın bu eyleminden gizliden gizliye kendilerine övünç payı çıkaracak “gariban” yani “ipini koparmış” diğer aygırların ne düşündüğünü de haberleştirmeliydi. Çünkü, insanlar dünyasında sınıfsal kızgınlıklarını, yukarı sınıf mensuplarına yapılan her şeyi mübah görerek ifade eden “lümpen” kişilikler mevcut. Aygırlar arasında da bu olabilir. Madem aygıra insan muamelesi çekiyoruz bu tarafı eksik kalmamalıydı. Aygırın, neden bir “tecavüzcü”ye dönüştüğünü anlatmalı, katılmasak bile saldırganlığında haklılık payı aramalıydık. İnsana da aygıra da böyle yaklaşıyorsak neden yapmayalım bunu?

Ahmet Türk’e yapılan o alçak saldırı haberiyle aynı anda okudum ben “tecavüzcü” aygır haberini. İki habere yaklaşımdaki mantığa da şaştım kaldım. Genel bir kınama tavrı görüldü ama medyada kimi kalemler, Ahmet Türk’e saldıran provokatörün eylemini hafifletici ne varsa ortaya döktüler. Yılmaz Özdil Hürriyet’teki köşesinde, “yumruğunu ‘adaletin tokmağı’ yerine koyup, Ahmet Türk’ün burnuna indiren kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu” diyerek eylemin genel kabul gördüğünü vurguladı. El hak doğrudur, “oh iyi yapmışsın, eline sağlık” diyen çoktur tabiii ki.

Yangın ortamına elinde benzinle koşanlardan biri olmak işte budur. Herşeyi “eşitlemek”, bunu yapan kişiyi ucuz polemiklerde üstün kılabilir, ama haklı kılmaz. Bu ayrı mesele tabii. Beni, Özdil’in, nefretle kınanması gereken bir saldırıdan “malzeme” çıkarması ile o zavallı muhabirin, bir aygırın icgüdüsel tavrından malzeme çıkarması ilgilendiriyor. “Tecavüzcü” aygır ile provaktör vatandaşın eylemini “insanileştirmek” yani “aynileştirmek” çabası.

Medyamız budur. Aygırda dişi aygırlara tecavüz edecek kadar akıl olduğuna inanarak haber yapar, Ahmet Türk’ü yumruklayan saldırganın eylemini ise “akıl”a değil adıgeçenin “duygularına” bağlar.

Yani içgüdüsüyle hareket edeni (aygırı) akıl, aklıya hareket edeni (provokatörü) duygu sahibi yapar. Böyle bir medya bu.

Aygırın dilinden anlamak için aynı harada yaşamak lazım. Türkiye medyası kocaman bir haradır.

Yazarının, çizerinin aygırlaşması doğal yani.