Darwin’i Büyük Yapan İşte Budur

Büyük Goethe'nin bir bildiği olmasa, "Önünde bütün yolların açılması, alçakgönüllülükle yürüdüğün içindir" demezdi herhalde. Kimileri büyük adamın bu vecizeyi, "önümde bütün yolların açılması, alçakgönüllülükle yürüdüğüm içindir" cümleleriyle ifade ettiğini söylerler. Eğer ikincisi doğruysa, bu bile, Goethe'nin alçakgönüllülüğünün kanıtı sayılmalıdır. O muhteşem yeteneğini, o olağanüstü edebi kudretini ikincil yapan bir yaklaşımdır çünkü bu. Hepimiz biliriz ki, "bütün yollar" bilgiyle açılır, sadece alçakgönüllükle değil. O bilginin bir "iktidar"a dönüştürülüp, sorgusuz sualsiz başkalarına dayatılması tehlikesine, alçakgönüllüğü anımsatarak dikkat çekmek istemiş belli ki Goethe. Tabii, bu öğüdü verirken kendi alçakgönüllüğünden çıkmıştır yola. En iyi malzemesi budur çünkü.

Ne mutlu ona.

Charles Darwin de bu tür insanlardandı. Ben, elbette onun Evrim Teorisi'ne inananlardanım ama bu yazının konusu o değil. Tartışmayı sürdüren taraflara bakınca, bu teorinin karşıtlarınca bile kabul edildiği konusunda hiç kuşkum kalmadı zaten. Dolayısıyla tartışmaya da gerek yok benim açımdan. Kabul edilmeseydi, Türkiye'deki kimi İslamcı entelektüeller, Evrim Teorisi'nin aslında Darwin'den 800 yıl önce İranlı İbn Miskeveyh tarafından ortaya atıldığını söylemek gereğini duymazlardı. Önce reddedip, bunu başaramayınca da "aslında İslam'da var" diyerek Miskeveyh'in El-Fevzü'l-Asgar adlı kitabına sığınma garipliği üzerinde çok şey yazılabilir ama, dediğim gibi bu yazının konusu bu değil.

Charles Darwin'in cesaretini konuşmaya gerek var mı? İnsanların çoğunun, İncil'i takip ederek, dünyanın Allah tarafından yedi günde yaratıldığına inandıkları bir dönemde, "hayır böyle olmadı" demek nasıl bir cesarettir, anlamak zor değil. Montaigne'in, "İnsanlar bir solucan bile yaratamazlar ama düzinelerce Tanrı yaratabilirler" diyerek, Tanrı anlayışının bir insan tasarımı olduğunu vurgulamasına yol açan toplulukların var olduğu bir dünyada ortaya çıktı Darwin. Dönemin etkili kurumu Kilise'nin büyük tepkisine rağmen bilimsel düşüncesinden şaşmadı da hiç.

Onu büyük kılan bu cesareti değil sadece. Onu hem büyük hem de iyi insan yapan kimi davranışları var ki, teorisini öğrenmek kadar, o davranışlarını da örnek almak gerekir. Bunlardan en önemlileri alçakgönülülüğüdür, kıskanç olmayışıdır.

Bilim dünyasından haberdar olan herkes Alfred Russel Wallace adını bilir. O da, büyük, ama çok büyük bir doğa bilimciydi. Yolu Darwin'le de kesişmiştir.

Charles Darwin, döneminin tüm bilim anlayışını değiştiren, inançları ciddi anlamda sarsan teorisi üzerinde tam tamına 25 yıl harcadı, malum. Ama, aynı konuda araştırma yapan Wallace'ın da, kendisininkine benzer sonuçlara ulaştığını öğrendiğinde, çok kimsenin kolay kolay alamayacağı bir tavır sergiledi. İsterse yok sayabilirdi, isterse ondan önce davranıp kamuya açıklayabilirdi kendi araştırmasının sonuçlarını. Ama bunu hiç yapmadı. Tam tersine, Wallace'ın konuya ilişkin araştırmasıyla kendi araştırmasını, 1858 yılında, aynı anda bilim dünyasına sundu.

Araştırmasını, Türlerin Kökeni (On the Origin of Species by Means of Natural Selection) adıyla kitaba dönüştürmesi bir yıl sonradır. Araştırmasının, Wallace'ınkinden farklı olduğunun ortaya çıkması için beklemiştir, derler.

Bu elbette kendine güvenin de ifadesidir ama kendine güveniyor olmak herkesi alçakgönüllü kılmıyor. Örneğin Yaşar Nuri Öztürk, bunlardan biridir. Pek bir kibirlidir, kanımca. Onun, -sanırım- Çıplak Uyarıcı adlı kitabının, eşi hanımefendi tarafından yazılmış olan Önsöz'ünde (eşi değil kendisi yazdı diyenler de vardır) Beklenen Mehdi öyle bir tarif edilir ki, okuduğunuzda, o Mehdi'nin Yaşar Nuri Öztürk olduğunu sanabilirsiniz. Sadece adı verilmemiştir. Bulabilirseniz, sonraki baskılarda belki değiştirilmiştir, ilk baskılarını bulmaya çalışın bu kitabın, baktığınızda göreceksiniz.

Evrim Teorisi tartışmalarında -doğal olarak- yer alan Yaşar Nuri Öztürk, çürütmeye çalıştığı Darwin'den "alçakgönüllülük" konusunda acaba ders alır mıydı diye düşünmedim değil. Ama bunun olmayacağını biliyoruz elbette. Kendinde güç vehmetmek kolay kurtulunabilen bir davranış biçimi değildir.

Teorisinin ulaştığı sonuçlar, modern bilimin oluşmasına yaptığı katkılar, tüm bunlar, çok büyük başarılardır. Bu nedenle eğer kendisinde bir güç vehmetseydi, asla yadırgamazdık Darwin'i. Ama yapmamıştır.

Alfred Russel Wallace, Darwin ile aynı değilse de benzeri sonuçlara ulaşmış bir bilim adamı olarak, belki bilim tarihinde anımsanmayacak biri olacaktı. Ama Darwin onu, teorisini kamuya ulaştırma konusunda engellememiş, tersine, kendi teorisinin kabul edilmeme riskini de göze alarak, ona yardımcı olmuştur.

İnsan Adem'den mi gelir Doğa'dan mı gelir, bunu tartışırım, eyvallah.

Ama, "İnsanlık"ın ahlakla, vicdandan geldiği tartışmasına hiç bir güç beni sokamaz.

Karşımda Darwin dururken.