Çam Sakızı Putin Armağanı

Çok mütevazı gibi görünüyor ama, her davranışını kendisini adım adım izleyen kameralara göre ayarladığını anlayabiliyor insan. Bu yeni tür bir halkla ilişkiler yöntemiyse eğer, -en azından Putin özelinde- bir hayli başarılı olabiliyor, bu bir gerçek.

İndiana Jones tarzı pantolonlu, yarı çıplak bedenli, dere kenarında balık avlarken çekilmiş o ünlü mü ünlü, hafif pazulu Putin pozu, “bende yok ama onda var” diyerek önce pazu hayranlığını depreştiriyor seçmenin, sonra da, çıplak sergilemekten kaçınmasını gerektirecek tek bir yağ birikintisi olmayan o bedene özenmesine yol açıyor. Hiç tahmin etmediği bir alanda “rol modeli” olabilen biri şu Putin. Judoculuğu da ayrı bir artı zaten kimilerinin gözünde. Kendi seçmenini bir hayli onurlandıran bu hasletleri, onu dünyanın en maço politikacılarından biri yapmaktan alakoymuyor ama.

ABD’ye kafa tutmasına elbette büyük sempati duyduğum Vladimir Putin’in çok tehlikeli bir “model” olduğuna inanıyorum. İşçilerin maaşlarını uzun süre ödemeyen fabrika sahiplerinden, önlerine uzattığı boş kağıtlara imza attırıp tehditle paraları ödeyecekleri sözünü alması, yani resmi çerçevede de çözülebilecek bir soruna müdahale etmesi, onu seçmenlerinin gözünde kahraman yapabilir, ama, bu tavrı, hak arama kavgasında ciddi bir mücadele aracı olan sendikaların işlevlerini sıfırlamış olur. Bunu düşünmediği çok belli. Hakkın tek adam eliyle alınabileceği inancını yaygınlaştırmak gibi de bir sakıncası var. “Putin olmazsa, memleket adam olmaz”la başlayıp, “memlekete diktatör lazım”a kadar giden bir yolun taşları böyle döşeniyor Rusya’da.

“Karizmatik lider” deyince durmak gerek biraz. Bazı liderler karizmalarını halkın kendilerine yaptıkları yakıştırmalardan alırlar. Küba’da böyledir örneğin. Fidel aynı anda bir kaç yerdedir halkının gözünde. Ona verilen öneme işaret eden bir yakıştırmadır bu elbette, Fidel’in de bunu siyasi bir ranta dönüştürme amacı yoktur. Ama günümüz Rusya’sı böyle değil. Adalet dağıtımın “tek adam” eliyle yapıldığı bir ülkedir Rusya. Putin, işte bu “adam” olarak kalmakta kararlı bu yüzden.

Geçtiğimiz hafta içinde Tulin kentine yaptığı ziyaret sırasında, kendisinden, “kendisini hatırlatacak bir şey isteyen işçiye”, 13 bin TL tutarında olduğu belirtilen İsveç malı saatini “hediye” etti örneğin. Tek yararı o işçiyedir elbette bunun ama, iyi niyet varsa bile bu davranışta, bunun “çok ucuz bir politik gösteri” olduğunu düşündürtebilir kimilerine. Örneğin bana. Çünkü, seyircisi çok ikramları ikramdan saymama gibi bir huyum vardır.

İbrahim Tatlıses başrolünü oynadığı filmlerden birinde, aşkından (başka neden olabilir ki zaten) kendini sokaklara vurmuştur. Yağmur da yağmaktadır bir hayli. Tatlıses (filmdeki adı her neyse) bir yandan şarkı söylemekte, öte yandan karşısına ne kadar ihtiyaç sahibi kişi çıkarsa onlara üstündekileri vermektedir. Karşılaşma önce ayakkabısız bir garibanla, sonra ceketsiz bir garibanla olmuştur. İki dakikalık bir şarkıda filmin kederli başrol oyuncusu ayakkabılarını, ceketini sözkonusu ihtiyaç sahiplerine dağıtarak kendisini de bir garibana dönüştürmüştür. Ne senaryoydu ama. Hani şarkı uzun olsa, düşünün neler olabileceğini. Aşktan saç baş yolmanın farklı biçimleri de varmış demekki. O gün öğrenmiştim bunu.

Putin’in İbrahim Tatlıses’leşmesi de böyle olmuştur. Cömertce bir davranıştır yaptığı elbette. Aşırı bir cömertliktir ama geri dönüşümü de olacaktır kuşkusuz. Yönetimiyle sosyal adaleti sağlayandan nedense haberi olmayan seçmenin, saatle tavlanması, saatin parti tüzüğünden daha önemli olduğunun da kanıtıdır elbette.

Putin, maço politikalar konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan geri kalmaktadır yine de. “Yardımı”, “ikramı”, “tekil” düzeyde de yapabilen Erdoğan (kimilerine gazete hediye etmesi, ya da “gemicik” örneğindeki gibi), “çoklu ikram”da da hedefi daha iyi tutturabilen bir lider. Tatlıses’den de daha örgütlü bir “ikram” tarzı var. Seçim öncesi onca kömürü, yiyecek filesini dağıtmak elbette kolay değildi.

Seçimi sadece bu ikramlar yardımıyla kazandığını düşünmek sosyolojik açıdan ciddi bir hata olur kuşkusuz ama bu yardımların başbakanın “gariban”ın halinden anlayan bir devlet adamı olduğu inancına katkı yaptığını da inkar edemeyiz. İkramların devlet kesesinden yapıldığını, kömür torbasını sırtlayarak zorlukla yürüyen “gariban seçmen” e anlatmak da, takdir edersiniz ki, zor iş.

Üretimin eşit paylaşılması mücadelesine hayatını koyanların tüm çabasını sıfırlayan “ikramlar” bunlar. “İyi insan” rolü yapanların değil, insanlar yararına iyi sistemlerin doğasında olan “eşit paylaşım”dan haberdar edilinceye kadar seçmen kömür, file almaya devam edecek, öyle görünüyor.

Putin’den saati kapan işçi, ülkesinde sömürü dayanılmaz boyutlara geldiğinde, grev, sendikal örgütlenme hakları kısıtlandığında, ayaklanma zamanının geldiğini Putin’in verdiği o saate bakarak anlayabilecek demek ki.

Erdoğan daha akıllı. Bu yüzden saat hediye etmiyor kimseye. Uyanmak için horoz da yeter aslında ama buna da pek aldırmadığı ortada.

Çünkü bizim memlekette “erken öten horoz”un kafasının kesildiğini bilir.

Neden aldırsın ki?