Aziz Bülentus’un Türkiyelilere Mektubu

Zaman zaman kullandığı sözcüklerden yola çıkarak, tüm çabasına rağmen asıl zihniyetini saklayamayan ender politikacılardan biri denebilir Bülent Arınç için. Yumuşak tonlu, çokca demogojik, kabul edelim ki bir hayli düzgün cümlelerle dile getirdiği kimi yaklaşımlarına bakıp, “birlikte yaşanabilecek itidal sahibi bir zat” sanılması mümkün olsa da, kendisini çok kolay ele veren bir kişilik de aynı zamanda.

Ancak, büyük bir çabayla gizlemeye, bastırmaya çalıştığı öfkesi, sakinliğine galebe çalınca, işte o “asıl Bülent Arınç bu” denebilecek yüzü ortaya çıkıveriyor. Yaptığı, ilk bakışta kötü gibi gelmiyor haliyle. Örneğin içkinin kötülüğü konusunda laf ettiğinde ona, “söylediğin yanlış” diyebilecek birinin çıkması çok zor. Genel kabul görmüş, ortak yakınmanın öznesi olmuş konularda ahkam kesenlerin bu tür avantajları oluyor haliyle. Bu avantajı, “adam ne kadar haklı” noktasına getirme konusunda, demogojinin şahı sıfatına layık olacak kadar, başarılı (!) biri adıgeçen.

Son çıkışı herkesin malumu. İzmir'de gazetecilerin içki yasağına ilişkin sorusuna, “Hayat içkiden, seksten ibaret değil" yanıtını verdi, duymuşsunuzdur. Sözlerinin devamı da var: “Bu açıklama, çağdaşlığı içki kadehlerinde aramak ve orada bulmak isteyenlere ithaf olunur".

Yüzde yüz haklı. Tabii, çağdaşlığı içki kadehlerinde arayanlar, gerçekten varsalar.

Arınç, işte budur. Elbette, “hayat bu denilenlerden ibaret değildir” diyecek, -ben de onların arasındayım- binlerce kişi var. Ama kimileri için hayat belki de sadece bu iki olgudan ibarettir, ki bu da Arınç’ı hiç ilgilendirmemelidir.

Bülent Arınç’ın derdi, her türlü olumsuzluğun sorumlusu olarak gördüğü çağdaşlıkla aslında. Durup durup vurması ondan. Garip olan, çağdaşlığın tanımını da kendisinin yapıyor oluşu. Öyle bir tanımlıyor ki, “tanımladığı” o “çağdaşlık” a karşı çıkmamanın imkanı yok. Kendi yaşamında olmayan alışkanlıklardan yola çıkarak, başkalarının yaşam biçimleri hakkında yargılara varma olumsuzluğuna, -toplumdaki meşruiyet olgusunun da yardımıyla-, sürekli düşüyor. Toplumun iyiliği için “manevi diktatör” olmakta bir beis görmüyor. Gerçek bir “hassasiyet fırsatçısı” Bülent Arınç, sevenleri kusura bakmasın.

İçki, bizim memlekette, “çağdaş”lık öncesi dönemlerden beri içilir oysa. Ziya Paşa’yı, ki bir hayli dindardı, “çağdaş” kabul eden var mı aramızda? “İç bade, sev güzel, var ise akl ü şuurun/ Dünya var imiş yok imiş ne umurun” dizeleri ona aittir. Siyasi zihniyet açısından dönemin Bülent Arınç’larından biriydi Ziya Paşa. Rafizilik akımından, ünlü şair İbn-i Münir’e ne demeli peki? İçkiye düzdüğü övgüler dilden dile dolaşırdı yaşadığı dönemlerde. Sayısız örnek vardır böyle. Kaldı ki, içki sadece içene zarar verir. Kimi insanlar vardır ki, içki içmeden de küfürler savurabilirler. “Şeyini şey ettiğimin şeyi” küfrünü savururken Arınç, elbette içkili değildi.

Arınç, “hayat seks ve içkiden ibaret değil”dir vecizesini, Ziya Paşa ile, iyi bir müslüman olmadığı iddia edilse de, müslüman olduğu kesin olan İbn-i Münir için söylemiş olsa çok daha anlamlı bir çıkış yapmış olurdu. Kanuni’nin yasakladığı içki yasağını padişah olur olmaz kaldıran oğlu II. Selim, yaşasaydı, Bülent Arınç’ı sopayla kovalardı, bakın söyleyeyim. Arınç, sultanlık rejiminde yaşamadığı için şükretmeli.

Son dönem politikacıları arasında, bilerek yaptığı gaf dolu çıkışları düzeltmek için, çok kolayca “özür” dileyerek, insani ilişkilerde bozulanı onarmaya, biteni “yeniden başlatmaya” yarayacak anlamlar yüklü bu sözel tavrı, anlamından koparıp, içini boşaltma konusunda da üzerine yok Arınç’ın. Ben bugüne kadar, bu denli kolay özür dileyen, kolay özür dilediği için de kavramı hunharca tüketen, dolayısıyla özrü kabul edilecek kadar samimi olmayan ikinci bir politikacı görmedim.

Bu yanına alışmıştık oysa. Ama yaşadığı çağı karıştırdığına alışamayacağız. Bülent Arınç, yaşadığı toplumu Roma toplumu sanmış olmalı. Farklı cümlelerle de olsa, “hayat seks ve içkiden ibarettir” diyenler onlardı çünkü. “Hamamlar, şarap ve kadınlar vücudlarımızı çürütür ama hayat denen şey de bunlardan ibarettir” diye bir atasözleri vardı Romalıların.

İşte Hristiyan ulusu Aziz Pavlus, ahlaksızlıkların terkedilmesi öğüdüne de yer verdiği ünlü Romalılara Mektup’unu onlar için yazmıştır.

Bülent Arınç, kendisine “gerici” diyenleri bile, ta Romalılar çağına geri gidecek kadar hem şaşırtmış, hem de haklı çıkarmış bulunuyor. Toplumumuzun “ahlaksızRomalılara benzetilmediği kalmıştı bir tek, o da oldu nihayet.

Bülent Arınç, geriye doğru çağlar atlamış belli ki. Ne güzel Osmanlı’da oyalanıp duruyorduk oysa, Romalılara kadar gitmenin alemi ne?