Ayrıl da gel

Referanduma ilişkin yapılan değerlendirmelerde çıkan sonucun kimse için sürpriz olmadığı anlaşılıyor. Başından belli olmasına rağmen, bir çok kalem erbabının büyük birer bilge edasıyla sonucu zaten bildiğini söylemiş olmalarındaki kendini beğenmişliğin artık kabak tadı verdiğini söylemek gerek. Bu kalem erbabı, toplumsal dinamikleri iyi okuduklarından, bireylerimizin kodlarına vakıf olduklarından o kadar eminler ki, hayret doğrusu.

En önemli analizimiz(!) “halkımızın ne kadar cahil olduğu”. Sosyal paylaşım sitelerine şöyle bir göz atın, referandum sonuçlarından yola çıkılarak elbette, bu halkın büyük şairi Nazım Hikmet’in, içinde “Koyun Gibisin Kardeşim” dizelerinin geçtiği şiirini de görürsünüz, büyük Aziz Nesin’in “halkımızın yüzde 60’ı aptaldır” sözünü de. Nesin’in “şimdi bu yaptığım ironiyi halksevmezliklerine malzeme yapar birileri” dediğini kaç kişi bilir ayrı mesele tabii.

İşin içine “cehalet” sözü girdi mi, bu kavramı kullanan kişinin kendini koyduğu yer de ortaya çıkar. Benim böyle bir cesaretim yok, doğrusu. Donanım açısından bulunduğum yerin ne olduğu konusunda “ayarı” çoğunluğa bakarak vermem en azından. Herkes cahil ben değilim iddiası insanın belini büker çünkü. Ama çok kimsede belim bükülür korkusu yok gibi. Toplu bir tutum haline geldi mi tehlikesi daha da artıyor bunun haliyle.

Referandumda “evet” diyenlerin hepsi cahil bu inanışa göre. Çoğunluğun içinde olmama halinden alınan zevkin ulaştığı yer burası işte. Yüzde 58’i aptal bir halk var ortada, memleketin sadece yüzde 42’si aydın. Bu, öyle bir inanış ki, halk o kadar cahil ki, aydın olarak elimizde bir Aysun Kayacı adlı manken kız kalmış meğer. Ulusalcıların sitesi Odatv’de, Kayacı’dan, “aydın çıkışıyla bilinen” türü bir övgü cümlesiyle söz ediliyor. Kayacı’nın aydın çıkışı (!) “benim oyum çobanın oyuyla eşit olmamalı” cümlesinden ibaretti, hatırlatırım.

Kapışma başlasın o zaman. Referandumda “hayır”diyenlerin büyük bir çoğunluğunun hoşuna gitmeyecek biliyorum ama halk cahil falan değil. Aksine, kendi bulunduğu yeri, karşıtlarına bakarak ayarlayacak kadar zeki. Öyle ki, kendisine cahil diyenlere bakıp nanik bile yapıyor. Odunla, kömürle, buzdolabıyla AKP’ye de, referandum oylamasına da “evet” dediğine inanılan bu halkın aslında ciddi bir “hayır”cı olduğunu Ulusalcı, Kemalist bilmez ama sosyalist bilir ya da bilmek zorundadır. Aslında “hayır”cı bir halktır bu. “Hayır” dediklerinin başında da silahlı kuvvetler vardır. Cumhuriyet değerlerini, sadece asker savunusuna indirgeyenler ya da AKP’nin tüm çabasının “silahlı kuvvetleri yıpratmak” olduğunu bıktırırcasına vurgulayanlar bunu kavrayamadıkları için, “ordumuz” diye başlayan cümleler kurduklarında kendilerini dinletemezler bu halka. Çünkü bu halk, “mehmetcik”i sever ama “Genelkurmay”ı sevmez. Haksız da sayılmaz. Türkülerinde bile “jandarma, kolcu” kelimelerinin geçtiği bir halktan söz ediyoruz. Halk, köyünde bu “askerle” karşılaştı yıllarca. Şimdi, hiç de öyle olmadığı halde “asker karşıtı” sandığı AKP’ye destek vermesinin tek değilse bile önemli nedenlerinden biri budur.

AKP’nin asker karşıtlığı da koca bir yalandır. AKP ile Genelkurmay arasında artık saklanamaz bir ortaklık olduğunu, yine Ulusalcı, Kemalist bilmez ama sosyalist bilir ya da bilmek zorundadır. Asker- Sermaye-AKP ortaklığından haberi olmayan Ulusalcı da Kemalist de, AKP’ye karşı askeri desteklediği sürece, AKP ile Genelkurmay uzlaşmazlığından haberi olmayan bu halkın yanından geçemez. Ulusalcı – Kemalist ile halkın çoğunluğu, bu ortaklıktan haberdar değil de ben mi haberdarım sadece? Tabii ki bunu iddia ediyor değilim. Ama halk cahil diyenlerden biraz daha fazla gayret gösterme yeteneğim var. Son gelişmeler, Dolmabahçe mutabakatı, İlker Başbuğ’un sessizleştirilmesi gibi bir iki örnek bile, yetmez ama, durumu anlamaya yarar.

Bu halk “hayır”cıdır derken 27 Mayıs darbesini hatırlatarak yapıyorum bunu. Darbenin ardından, askerlerin tüm tersi yönlendirmelerine karşın, devrilen iktidarın kadrolarını yine hükümet yapan bir halktır bu. 12 Eylül anayasasına yüzde 90’lık bir oranla onay veren, ama askerin kurdurduğu partiye sandıkta zerre kadar yüz vermeyen de bu halktır. Askere sürekli “hayır” dediğine bu örnekler herhalde yeter. Şimdi, bu halkın karşısında, yoksulluktan, emek sömürüsünden, etnik ayrımcılığın kötülüğünden söz etmek yerine, “Silivri’deki yurtseverler” diye çıkıldı mı, AKP’yi ömrübillah iktidar yapar bu. Ulusalcı, Kemalist bunu bilmez ama, bir kez daha yineliyorum, sosyalist bilir ya da bilmek zorundadır.

Silivri’de bir hukuk ihlali olduğu, ciddi mağduriyetler yaratıldığı doğrudur. Ama bu halk elbette Mustafa Balbay’dan değil, Veli Küçük’ten zulüm görmüş bir halktır. Veli Küçük mü yurtsever? Fethullah Gülen cemaatinin devletteki örgütlenmesini ifşaa ettiği için Ulusalcıların bir anda gözdesi haline gelen Hanefi Avcı’nın Veli Küçük ile Ergenekon konusundaki yazdıklarına da bir göz atılmalı. Cemaat için yazdıklarına inanılıyorsa, Küçük ile Ergenekon hakkında yazdıklarına da inanılmalı herhalde.

Tüm AKP karşıtlıkları Silivri merkezli, Perinçek çizgili olanların AKP karşısında şansları yoktur. Çünkü halk bu “çizgi”yi hiç bir zaman samimi bulmamıştır. Bulunacak gibi de degil doğrusunu isterseniz. Siz duymuş olabilirsiniz ama ben hiç bir tarikat liderinden, hiç bir cemaat önderinden “misyoner faaliyetler arttı, dinimiz elden gidiyor” yakınmasını duymadım, Perinçek’ten, ulusalcılardan duyduğum kadar. Yakındıkları şeriatla baş edebilmek için darbeyi bile savunanların, din elden gidiyor sahte korkusunu bu halk yutmamıştır. Bu “cahil” halk yani. Aynı halk, “bizim dinimiz aslında çok iyi, bu yobazlar bozdu” diyen ulusalcılarla bir güzel dalgasını geçmiştir de. Ulusalcı ya da Kemalisten çok yanıbaşındaki din adamını dinlediği için elbette. İslamı da aslında “gerici”lerden daha iyi bildiğini sanan Kemalist de Ulusalcı da bu ülkenin en tuhaf figürleridir, samimi bulunmayışlarından ötürü, sahici de sayılmazlar.

Emeği, sömürüyü unutursan, cinsiyet ayrımcılığı ya da ötekileştirme gibi insanlık suçlarına aldırmazsan, cumhuriyet değerleri kaynaklı estetik beğenini bu olgulardan daha önemli sayarsan gider türbanlı kızın üzerine çullanırsın. AKP’ye yönlendirdiğin mağdurlar yarattığından haberin bile olmaz. “Estetik beğeniyle ne ilgisi var, zihniyete karşıyız” diyenlere, “Gül’ün eşi başını açarsa Cumhurbaşkanlığına itirazım olmaz” diyen Ulusalcıların varlığını hatırlatırım. Evren’in sözüdür bu, kimi kesimlerden destek de bulmuştur. Mazrufla değil zarfla ilgilenmek Ulusalcının özelliğidir.

Gözünü ötekileştirme o kadar kör etmiştir ki Kemalist’le, Ulusalcı’nın, bu ülkenin kişilikli insanlarından (her yaptığını asla onaylamadığım) Türkan Saylan’a, annesi Hristiyan olduğu için, “hristiyan misyoneri” diye saldırmıştır. Perinçek’in Aydınlık’ına bakın görürsünüz neler yazıldığını Saylan hakkında. Köy Enstitüleri’ni İngiliz sömürge kurumlarından aşırılmıştır diyerek küçümseyen, Türkiye Cumhuriyeti’ni “Batı Projesi” diye olumsuzlayan (Gülen’in görüşlerine ne kadar benziyor) Banu Avar, “vatansever”, ama “ne şeriat ne darbe” dediği için Türkan Saylan liberal, batıcı vs vs vs. Ulusalcı da Kemalist de neyi savunduklarını bilmedikleri için “yüzde 60’ı cahil” olan halk tarafından hiç de güvenilir bulunmamışlardır. Başbakan Erdoğan hakkında, İsrail yandaşlığına vurgu yapmak için yazılan Musa’nın Çocukları kitabından yola çıkıp Erdoğan’da Yahudilik arayan, sonra da Mavi Marmara olayından ötürü aynı Erdoğan’ı “bir kaç İslamcı için İsrail’le ilişkimizi bozdu” diye eleştiren, yine bir süre sonra, “İsrail’in uşaklığını yapıyor” diye suçlayan Ulusalcıya, Kemalist’e bu “cahil” halkın inanmasını nasıl bekler bir insan?

Kaldı ki, ulusalcının, Kemalist’in AKP ile “fikir/tutum ortaklığı”, ayrılıklarından daha çoktur. AKP de antisemit’tir, Ulusalcı ile Kemalist de. AKP de Batı düşmanıdır, diğerleri de. AKP de Kürt dostu değildir, diğerleri de. AKP de azınlık dostu değildir, diğerleri de. AKP de azınlık haklarına saygı göstermez, diğerleri de. Biri asker, biri sivil ama hepsi de “vesayetçi”dir. Hepsi de sermaye ile uzlaşmacıdır. Hiçbirinin emekçi diye de bir dertleri yoktur.

Referandumda “evet” diyen “cahil” halk, Atatürk’ü değil belki ama Atatürkçüyü hiç bir zaman sevmemiştir. İbadethanesine “Atatürkçüler” girmiştir çünkü. Sabahlara “Atatürkçülerin” darbeleriyle uyanmışlardır. Kafasına inen copu tutan el bir “atatürkçü” elidir ona göre. Buna inanmıştır hep. Attan düşen Erdoğan’ın karşısında, dilediğin kadar, at üzerinde dimdik duran Atatürk posteriyle çık, etkili olamazsın bu yüzden.

Vedat Türkali’ye vur, Sırrı Süreyya Önder’e vur, Adalet Ağaoğlu’na vur, böyle yaparak, onları hiç mi hiç ait olmadıkları AKP’ye ya da liberal cepheye dahil et, o cephenin taraftarlarını bilerek ya da bilmeyerek çoğalt, ama Silivri’deki “Yurtsever”i baştacı yap. Kürt açılımına, Alevi açılımına, çingene açılımına, eşcinsel açılımına, bu açılımların içinin boş olduğunu layıkıyla anlatmak yerine, cepheden karşı çık, ondan sonra da referandumda bu açılımlar da oylanıyor yanılgısına düştüğü için “evet” diyene “cahil” de.

Ulusalcı, Kemalist bunu yapsın da, sana ne oluyor sosyalist? Kim ne derse desin asla statüko karşıtı olmayan, Türkiye sermayesinin yeniden biçimlendirilmesinde, uluslararası sermaye eliyle figüranlık üstlenmiş AKP’nin karşısında, neyi savunduğunu bilmediği için “statüko” yanlısı bilinen Ulusalcıyla, Kemalistle senin ne işin var? Sosyalist/Kemalist/Ulusalcı ittifakı, varsa eğer, tez elden bozulmalıdır.

Sosyalist uzun maraton koşucusudur. İnanıyorsan buna, “ayrıl da gel sosyalist”.

Hak bildiğin yolda yalnız, ama onurunla yürü.