Aman Yarabbi!

Bülent Arınç’ın şaşırdığını görmek ne kadar tuhaf duygular uyandırdı bende, bilmenizi isterdim. Yapıp ettikleriyle, bizzat kendisinin her anlamda şaşırtıcı bir zat oluşunun böyle düşünmemde etkisi var tabii.

Siyasi “literatürümüze” soktuğu kavramlarla, belli etmemeye çalıştığı, ama kendini tutamayıp sergilediği öfkesiyle, “artık şaşırmam” diyenleri bile her defasında şaşırtan biri olduğu halde, onun bir şeylere hayret etmesi ilginç elbette. Arınç öyle biri ki, bir şeylere hayret etmesiyle, bizi yine kendisine ilişkin olarak hayretler içinde bırakabiliyor. Çok tuhaf.

Devlet Bahçeli’nin, seçimlerden sonra, başbakanın, kavgalı olduğu kesimleri helalleşmeye çağırması üzerine, “önce hesaplaşalım, sonra helalleşiriz” yollu verdiği demeci duyunca Arınç hayretini şu sözlerle dile getirmiş: “Aman yarabbi, allah aşkına söyledi mi bunu?

Bahçeli’nin sözlerinde öyle çok da hayret edilecek, şoke olunacak bir ilginçlik yok. Olsa olsa, seçimlerden yenilgiyle çıkmış biri olarak kendisinde birilerinden hesap soracak güç bulması ilginç gelebilir ki, bu da gayet doğal.

Bir an kendimi Arınç’ın yerine koydum da onun, - pek de hayret edilecek türden olmayan- şu malum durum karşısında duyduğu şaşkınlığı anlayabildim. Onun daha önce Lenin’le ilgili söylediği sözlerini, kendisinden hizmet bekleyen bir seçmen topluluğuna yönelik sarfettiği “siz de ananızın nikahını istiyorsunuz” cümlesini, kendisine soru soran gazeteciye kızdığında “şeyini şey ettiğimin şeyi” küfrünü duyduğumda, benim de ağzımdan çıkan hayret dozlu cümleler olmuştu çokca.

Yarabbi”li, “aman allahım”lı bir cümle için Arınç’da, Bahçeli’den daha çok malzeme var oysa. Ancak onun ağzından çıkanlara ilahi destek cümleleriyle hayret edilebilir. Benim yine çok şaşırdığım en son vukuatı Che’yle ilgili söyledikleri oldu. Girdiği bir işyerinde duvardaki fotoğrafı Che sanarak (oysa dükkan sahibinin fotoğrafıymış) “ben Che’den korkarım” dediğini duyduğumda gerçekten şoke oldum. “Aman yarabbi, allah aşkına, söyledi mi bunu?” denecek türden bir şaşkınlıktı benimki de.

Soyunu sopunu bilmem ama Arınç, sanırım bir toprak ağasının çocuğu değil. Babasının, köylüleri topluca öldüren bir devlet ajanı olmadığı da malum. Uyuşturucu kaçakçılığıyla uğraştığı da yoktur aile bireylerinden herhangi birinin. Düzenin ezdiği kesimler üzerinden rant sağlayan bir sömürgenin torunu falan da değildir, yine bildiğim kadarıyla. Tütün tekellerinin paralı katilleri ile de bir bağı yoktur tabii ki. Zenginleri ne kadar seviyor olsa da, mülklerine halel gelmesin diye onların oluşturduğu paramiliter güçlerle işbirliği yapmışlığı da yoktur kendisinin mutlaka.

Dolayısıyla sormak zorundayım: Che’den neden korkuyor Arınç? Tüm bu yukarıda sıraladıklarımla bir bağı mı var? Che’nin, o kısa ama onurlu hayatı boyunca karşı oldukları bu kesimler ya da kişilerdi. Onların korkması, hatta nefret etmesi çok doğal Binbaşı Che’den de, Arınç neden korkuyor anlaşılır gibi değil?

Arınç, bir bencillik ideolojisi olan sağcılığın tüm özelliklerini üzerinde taşıyan bir politikacı. Korkması bundan. Sağcılığın, tüm kusurlarıyla birlikte, bir komünist karşısında savunulması gerektiğine inanıyor oluşu onu Che düşmanı yapmış belli ki. Olsun. Ama bunu yaparken, yani sağcı bir refleksle Che’ye karşı olayım derken, rantçıları, ülkesini emperyal güçlere teslim eden işbirlikçileri, Küba’da Batista rejiminde tütün plantasyonlarında emekçinin anasını ağlatanları, yine Küba’daki dikta rejimi yıkılmasın diye paramiliter cinayet çeteleri kurarak ülkesinin yurtseverlerini öldürenleri, para babalarını, rejimin tüm pisliğinden yararlanan soysuzları da savunur duruma düşürür mü insan kendisini? Che’nin yüreğine korku salan soysuzların arasına kendini, hem de gönüllü olarak sokan kaç kişi biliyorsunuz?

Ara sıra döktüğü gözyaşlarına bakarak Arınç’ın merhamet dozu yüksek bir vicdana sahip olduğunu sananlar elbette vardır. Ama ben vicdanın bir gözyaşı pınarı olduğuna inananlardan değilim. Vicdan, gürültüyle, patırtıyla sulu zırtlak ağlamayla kendini gösteren bir duygu merkezi değil. Nedir peki? Bilmem. Vicdanımla hesaplaşmayı gerektirecek kadar izansız olmadım hiç. O nedenle ne merkezi olduğunu bilmiyorum.

Arınç’ın vicdanının temiz olduğuna inanan sevenleri umarım bana kızmazlar. Çünkü ben Arınç’a, sömürücülerin dostu, yoksulların düşmanı, diktatörlerin yandaşı, çeteci falan demiyorum. Ama o Che’den korktuğunu söyleyerek, Che’nin karşı olduğu bu türden kişilerin yanına koyuyor kendisini. Yani kendi kendine hakaret ediyor. Yine de sevenleri haklı olabilirler. Arınç’ın vicdanı emimin tertemizdir. Hiç kullanılmazsa herkesin vicdanı “tertemiz”dir.

Demokrat, insansever olduğu, haktan, hukuktan yana saf tuttuğu iddiası, sarfettiği tek bir kelimeyle işte böyle çürümüştür Arınç’ın.

Sen kalk onca namussuzun korkulu rüyası olmuş Che’den korktuğunu söyle.

İnsanın hayretten bağırası geliyor: “Aman yarabbi! Allah aşkına, söyledi mi bunu!