ABD Daha Beyaz Yıkar MUSTAFA KEMAL ERDEMOL

Yazarımızın yazısı yalnızca bu haftaya özgü olarak cuma günü yayınlanmıştır. Önümüzdeki haftalarda Mustafa Kemal Erdemol'un yazılarını perşembe günleri soL'da okuyabilirsiniz.

Kimin ağzından çıkmıştı, anımsamıyorum. İngiltere'de de izlenebilen kimi Amerikan televizyonlarındaki komedi programlarından birinde söylenmişti diye biliyorum. "Evcil hayvanlarını kendilerinden daha sağlıklı besleyen tek halk biziz" diyordu komedyen. Belirlemedeki isabeti, Amerika'daki obezite oranına bakarak anlamak zor değil elbette.

Dolayısıyla, Cumhuriyetçilerin, başkanlık seçimlerini doğrudan etkileyen, yani son dönemeç sayılabilecek önemdeki Virginia seçimini kaybettiklerinde, Cumhuriyetçi politikacı Tom Devis'in, "eğer köpek maması olsaydık, bizi hemen raflardan indirirlerdi" demiş olmasının bir anlamı var. Dış politikasını tamamen askerileştirmiş bulunan Cumhuriyetçi Parti'nin, "köpeklerin bile beğenmeyeceği" bir besine dönüştüğü herkesin malumu. Bush gibi bir katkı maddesinin olduğu bu besinin raflardan indirilmesine Kasım 2008'de yapılacak seçimlerde kesin gözüyle bakanlar var. Irak'ta olup bitenlere, Afrika'da çeviren dolaplara vakıf olmaktan uzak sıradan Amerikalı seçmenin, hiç değilse köpeğinin gastrolojik zevkinden yola çıkarak bir tercih yapacak oluşu da iyi bir şeydir.

O zaman "raflara konacak olan yeni besini", Demokratik Parti'nin başkan adayı Barak Hüseyin Obama'yı incelemek gerekmez mi? Şaşkın Arap liderlerden kimilerinin, "bizi daha iyi anlayacak" diye umut bağladıkları Barak Hüseyin Obama'nın, ten renginin hangi aşamalardan geçerek "beyazlaştığını" görmek ilginç olabilir.

İyi bir başlangıç yaptığını herkes kabul ediyor. Seçimi kazanacağına kesin gözüyle bakılırken, suikast sonucu öldürülen Robert Kennedy'nin 1968 yılındaki seçim kampanyasını model alması gerçekten iyi bir başlangıç. Çünkü Kennedy, o sıralarda tüm vahşetiyle sürmekte olan Vietnam savaşını durduracağı, sosyal reformlar yapacağı vaadleriyle gençlerin, azınlıkların umudu haline gelmişti. Irak savaşını durduracağı sözünü veren Obama gibi. Oysa o dönemin siyasi ortamını yansıtan belgelere bakıldığında, Robert Kennedy'nin Vietnam savaşına karşı olmadığı, özel yaşamında da bu savaşın destekçisi olduğu görülebilir. Ama karşı çıkmıştır. Neden? Çünkü "raflarda farklı bir besin olması" gerekmiştir. Cumhuriyetçi rakibi Eugene McCarthy'nin New Hampshire'da beklenmedik bir seçim zaferi kazanması üzerine, savaş yanlısı rakibiyle aynı görüşü, yani savaş yanlılığını savunması doğru olmazdı. O dönem seçimlerini izleyen tüm siyasi gözlemciler buna yakından tanıktırlar. Kazanamayacağını düşündüğü için, savaşçı Amerikan politikasına karşı laflar ettmiştir denir. Ünlü siyasal analizci John Pilger böyle diyenlerdendir.
Demokratik Parti adayı Obama, "tüm insanlığı koruyacak 21. yüzyıl askerileşmesine biz öncülük etmeliyiz" dediğinde, rakibi Cumhuriyetçi Parti adayı John McCain'le aynı özlemi paylaşmış olduğunu fark etti çok kişi. Obama, teröristlere destek verdiği ortaya çıkarsa Pakistan'ı vurmaktan söz ettiğinde, McCain'in itirazıyla karşılaşmadı hiç. Obama da McCain'de, başkan seçilebilmek için İsrail'in siyonist ritüellerini ABD'de sergilemede de ortaktılar. Obama da, Mc Cain de, BM Güvenlik Konseyi'nin, İsrail'i, işgali altındaki Gaza'da yaşayan Filistinlileri açlığa mahkum ettiği için kınadığını biliyorlardı.

Geçen Ocak ayı "rafların yeni besini" olmaya aday Barak Obama için, dramatik bir aydı aslında. "Hiç bir toplum Filistinliler kadar acıya maruz kalmamışlardır" demesi hoştu. İsrail lobisinin baskısından sonra cümle şu hali almıştır: "Hiçbir toplum, İsrail liderliğini tanımayan Filistinli toplum kadar acılara maruz kalmamıştır." Bunun üzerine bir İsrail-ABD tasarımı olan "İran korkusuna" ilişkin, "İran hepimiz için tehlikelidir" deyişini de ekleyin.

ABD siyasetinde Obama güvercin, McCain de şahin olarak adlandırılıyor. Bu iki "kuşun" ortak özellikler göstermesindeki zoolojik tuhaflık gözden kaçacak gibi değil. McCain, ABD askerlerinin beş yıl icinde Irtak'tan çekilmeleri gerektiğini söylemişti, ki kendisine teşekkür borçlu tüm barışseverler. Çünkü daha önce "100 yılda olmalı" bu çekilme dediğini biliyoruz. Obama ise, "kazanımların korunması şartıyla çekilme önümüzdeki yıl olmalı" görüşünden, "Irak'taki komutanlarımızla konuştum" açıklamasından sonra cayıverdi birden. Kampanyasındaki Irak danışmanı Colin Kahl'ın "80 bine yakın ABD askerinin 2010'a kadar Irak'ta kalması" önerisine itiraz etmeyen Obama, ABD Kongresi'nde Bush'un Irak için harcanacak yeni bütçesine McCain'le birlikte onay verdi. Afganistan'a daha fazla asker gönderilmesini isteyen Obama, bir güvercin olarak fazla yırtıcı duruyor. Ortadoğu'da olan bitenden sorumlu olan ise radikal İslam ona göre.

"Başkent lobileri başkan olmamı istemedikleri için beni desteklemiyorlar" deyişi yürek burkan bir yakınma sayılabilirdi, eğer destekçileri arasında Wall Street'in büyük şrketleri Goldman Sachs, UBS AG, Lehman Brothers, J P Morgan Chase, Citigroup, Morgan Stanley ile Credit Suisse olmasaydı. Tüm bunların arasında Obama'ya en büyük bağışı yapan şirket ise bir başka dünya devi olan Citadel Investment Group.

Bush gidiyor ama ister Obama'ya ister McCain'e bitirilmesi gereken bir hayli de iş bırakıyor. ABD'nin önceleri terör örgütü olarak tanımladığı Halkın Mücahitleri örgütünü, İran içindeki faaliyetlerinde desteklemeleri gerekecek her ikisi de. Çünkü bu bir devlet politikası. Somali, Lübnan, Suriye, Hindistan, Pakistan, Bolivya, Venezuela gibi ülkelere saldırılar yapılacak ya da çökertme politikaları uygulanacak. Afrika'nın petrolü ile zengin kaynaklarının kontrol altında tutulabilmesi için Africom adlı bir örgütlenme gerçekleştirildi bile. Rusya sınırına yakın bölgelere füzeler yerleştirildiğini de bilmeyenimiz yok.

İşe orta adı Hüseyin'i atmakla başlayan Barack Obama da John McCain de, Bush sonrası ABD devlet politikasını sürdürecekler. Sürdürmek zorundalar.

Öyle bir devlet politikası ki "köpeğin önüne atsan yemez."