Stalin Kars ve Ardahan'ı İstedi mi? KIVILCIM ÇAĞLA

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR - RUSYA ve ESKİ SOVYET CUMHURİYETLERİ yazıları

Ben Ardahan'ın Hanak ilçesinin bir köyünde doğdum. Başlıktaki sorunun bir tarihçi olarak benim için ayrı bir önemi var. Kars ve Ardahan 1878-1918 arasında çarlık Rusya'sının elinde idi ve Büyük Ekim Sosyalist Devrimi ve onun önderi Lenin'in "ilhaksız, tazminatsız hemen barış" politikası sayesinde ana vatana katılmasının önü açıldı. Bu nedenle Lenin'e ayrıca şükran duymalıyız. Burjuvazinin ve gerici güçlerin tetikçi kahyaları Mustafa Suphi'leri alçakça katletti, Enver denen maceracı Bolşeviklerin yüzüne gülüp arkadan kuyusunu kazmaya kalktı, İnönü rejimi Nazım Hikmet'i ve başka komünistleri hapse attı, ancak yine de SSCB Türkiye ile dostluk politikasından vazgeçmedi. Bağımsızlık savaşımızda askeri ve maddi yardım yaptı, 1930'lu yıllarda da yardımda bulundu örneğin, faizsiz, 20 yılda geri ödemeli ve ödemesi de parayla değil, malla yapılan 8 milyon dolarlık bir kredi verdi.

Öte yandan Türkiye'nin 2. Dünya Savaşı boyunca pratikte Alman yanlısı bir politika izlediği gayet iyi biliniyor. Rüşdü Saracoğlu hükümeti Alman gemilerinin ve denizaltılarının Boğazlardan geçmesine izin vererek, SSCB ile ticareti kesip faşist Almanya ile ticareti artırarak, Almanya'ya krom madeni ihraç ederek ve içerde ipsiz sapsız ırkçı faşist güruhu azdırarak Almanya'ya oynadı. Türk halkının değil sadece bir avuç burjuva ve toprak ağasının çıkarlarını temsil eden bu faşist yardakçıları ulusal bağımsızlık savaşımıza etkin destek vermiş olan tek ülkeyle imzalanmış olan dostluk anlaşmasına ihanet ettiler. Ancak Stalingrad savunmasında Hitler sürülerinin durdurulup geri püskürtülmesi bizim faşistlerin aklını başına getirdi. Ateşle oynadıklarını fark ettiler. Nitekim savaşın bittiği neredeyse kesinleştiği sırada Almanya'ya savaş ilan ederek durumu kurtarmaya çalıştılar. Kuşkusuz bütün bunlar uluslararası ilişkilerde Türkiye'ye itibar kazandırmadı.

Daha sonra da Menderes hükümetleri Türkiye'nin Sovyet düşmanı ve ABD yanlısı politikasını sürdürdüler. (Bu konuda İnönü'yü aklamıyoruz, aslında o da aynı çizgide kararlı bir anti-komünist idi). NATO'ya girebilmek için Türk askerinin kanını Kore'de pazarladılar. İşte bu çizgilerini meşru gösterebilmek için bir Sovyet tehdidi efsanesi yaratmaları gerekiyordu ve yarattılar. Nitekim Stalin'in 1945 yılında Türkiye'den Kars ve Ardahan'ı istediği iddiası bunlar için bulunmaz nimet idi.

Bir an için kendimizi Stalin'in yerine koyalım. Ta 1853-56 Kırım Savaşı'ndan beri Batılı güçler Rusya ile her savaşta Türk boğazlarından geçerek Rusya'ya ve onun Karadeniz filosuna saldırmışlar. Dolayısıyla onun SSCB için hayati önemi olan Türk boğazlarının güvenliğini sağlayarak bu soruna bir çözüm bulmak istemesi doğaldır. Ayrıca kendi açısından savaşta düşmanına yardım etmiş olan Türk hükümetini cezalandırmak istemesi de anlaşılır (kabul edilir değil, anlaşılır!) bir durumdur. Ancak istemekle yapmak farklı şeylerdir.

Kars ve Ardahan'a yönelik toprak talebini 1945 yılında iki Gürcü profesörü bir Gürcü gazetesinde dile getirmişlerdir. Ancak elbette bu resmi politika anlamına gelmez. Toprak istemek ciddi bir iş olduğuna göre öyle gazete makaleleriyle değil, resmi nota ile olur. Böyle bir notanın varlığı ise şimdiye değin gösterilmemiştir. Üstelik şimdi Rusya arşivleri de açıktır, hele Stalin'e karşı olabilecek her türlü belge açıktır. Türkiye'de bu iddiayı yayan Feridun Cemal Erkin ile Selim Sarper'in her ikisi de Amerikan yanlısı diplomatlardır ve bunların sözlerinin ve anılarının kıymeti harbiyesi dedikodudan daha fazla değildir. Ancak bir de SSCB dışişleri bakanı Molotov'un Mayıs 1953 tarihli notası var. Burada Molotov "SSCB'nin Türkiye'den toprak talebi yoktur" diyor. Amerikancı cephe bunu SSCB'nin toprak taleplerinden vazgeçtiği şeklinde yorumluyor. Bunun mantıklı bir yanı yoktur. Ancak SSCB'nin Boğazları birlikte savunma talebi olmuştur. Elbette bu da yanlış bir taleptir, ancak toprak talebi değildir.

Şair-gazeteci Feliks Çuyev'in bu konuda önemli bir tanık olan Molotov'la yaptığı söyleşiler 1991'de Rusya'da yayınlandı, hemen İngilizceye çevrildi, 2002'de yeniden basıldı, geçen yıl Türkçe çevirisi de çıktı. Molotov Stalin'in güney Kafkasya sınırını göstererek "buradaki sınırımız hoşuma gitmiyor" dediğini söylüyor. (Feliks Çuyev, Molotov. Poluderjavnıy Vlastelin, Moskova: Olma Press, 2002, sf. 19). Tabii buradan Stalin'in Türkiye sınırından memnun olmadığı anlamı çıkıyor, ancak bu toprak istediği anlamına gelmez. Haritaya bakıp birçok şey söylemek mümkündür ancak bunu resmi politika yapmak başka şeydir. Molotov daha sonra Stalin'in ondan Boğazlar'da ortak savunma için bastırmasını istediğini belirterek bunun yanlış olduğunu ancak Stalin'i bunun yanlışlığına ikna edemediğini söylüyor. Stalin: "Haydi bastır! Ortak üs". Molotov: "Vermezler". Stalin: "Sen bir dene hele!". (agy, sf. 148). Molotov açıkça "bu bizim açımızdan bir hata idi, Türkiye sosyalist olsaydı belki düşünülebilirdi" diyor. Daha sonra "Bizde Türk topraklarını isteyenler vardı, Gürcü bilim insanları yazdılar" diyor. Dikkat edilirse Molotov Boğazlar konusunda Stalin'i açıkça eleştiriyor, ancak Kars ve Ardahan'ı istediğini söylemiyor.

Sonuç olarak Stalin'in 1945'te Kars ve Ardahan'ı istediği iddiası kanıtlanmamış bir iddiadır. Stalin'in veya SSCB hükümetinin yazılı notası bize gösterilmedikçe bu iddiaya inanmamız için bir sebep yoktur. Peki ya böyle bir notanın var olduğu ortaya çıkarsa ne mi yaparız? Gayet basit, Stalin hata yapmış deriz. Stalin'i severiz ama gerçeği daha çok severiz. Aklımız, fikrimiz, vicdanımız özgür bizim. Tarihsel gerçeklerden korkmamız için hiçbir neden yok. Hakikat bizim yanımızda ve dönüş de bizedir.