Teşvik yağmuru kime bereket getirir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 29 Mart’ta düzenlenecek bir törenle “proje bazında” desteklenecek yatırımlar için teşvik belgelerini firmalara vereceği duyuruldu. 

Proje bazında yatırım teşvikleri yaklaşık iki yıldır gündemde. 2016 yılında bir KHK kapsamında ithalat bağımlılığını azaltıcı, teknoloji düzeyini ve katma değeri artırıcı yatırımlara mevcut teşvik sisteminde öngörülenden daha geniş kapsamlı destekler tanımlanmıştı. Kanun’da teşviklerden yararlanacak projelerin belirlenmesi ve genel hatlarıyla tanımlanan desteklerin kapsamının daha da genişletilmesi konusunda Bakanlar Kurulu’na yetki verilmişti. 

KHK’nın ardından 2017 yılı başında proje başvuru çerçevesini tanımlayan bir tebliğ yayınlandı. Bakanlar Kurulu’na sunulacak projeler için, ekonomik ve sosyal katkı hesapları da dahil olmak üzere detaylı birer fizibilite raporu hazırlanması şart koşuldu. Bu günlerde haberlere konu olan 100 milyar lira toplam yatırım tutarına sahip 22 proje bu şekilde yapılmış başvurularla belirlenmiş durumda. 

KHK ile belirtilen ve “alt sınır”ı ifade eden destekler KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, sigorta prim teşviği, yatırım yeri tahsisi, faiz desteğinin yanısıra devletin 10 yıl içinde halka arz yoluyla çıkmak üzere yatırıma yüzde 49’a kadar ortak olması, Ar-Ge faaliyetlerinde istihdam edilen nitelikli işgücüne brüt asgari ücretin 20 katına kadar maaş desteği, enerji desteği, kamu alım garantisi gibi destekleri de içeriyor. 

Erdoğan, projeleri açıklayıp belgeleri verirken her bir proje için KHK’da belirtilen desteklere ek olarak sağlanan destekleri de açıklayacak mı merak konusu. 

İhalesi yapılan Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA), BMC’nin (Ethem Sancak) Karasu Savunma Sanayi Kenti, 22 proje içinde adı geçen yatırımlar. YEKA’larda yerli enerji ekipman üretimi öngörülüyor ve şu ana kadar yapılan ihaleler Siemens, Hanwha gibi uluslararası enerji ekipmanı tekellerinin ortak olduğu konsorsiyumlar tarafından kazanıldı. Enerji, savunma, havacılık, bilgi ve iletişim teknolojileri, kimya, medikal cihaz sektörlerinden başka firmaların isimleri de dillendiriliyor. 

100 milyar lira yüksek bir tutar, hele hele orta-yüksek ve yüksek teknolojili sektörlere yönelik yatırımlar için çarpıcı bir rakam. Türkiye’de yıllık sabit sermaye yatırımları 90 milyar dolar, imalat sanayi sabit sermaye yatırımları ise 25 milyar dolar civarında. Tabii bu yatırımların önemli bir bölümü yenileme yatırımları, yalnızca yüzde 20-25’lik bölümü sıfırdan yeni yatırımlardan oluşuyor. Bu yüzden söz konusu 22 proje için 100 milyar liralık yatırım 4-5 yıla yayılsa bile oldukça büyük bir yatırım hamlesi anlamına geliyor. Sektörel yoğunlaşmalar üzerinden değerlendirildiğinde daha da büyük bir etki öngörmek mümkün. 

Peki tablo gerçekten bu kadar parlak mı? 

Cumhurbaşkanı bir süredir CEO’larla görüşüyor. Son görüşmesini General Electric (GE) CEO’su John Flannery ile yaptı. Daha önce Siemens, Vodafone CEO’ları ile de görüşmüştü. GE CEO’suna eşlik eden GE Başkan Yardımcısı Alex Dimitrief, Dünya gazetesine verdiği röportajda “Moody’s notunuzu ne yaptı, açıkçası bilmiyorum ama GE için yatırımda öncelikli ülkelerden biri Türkiye” demiş. Dimitrief ayrıca GE’nin Türkiye’de çok uzun yıllardır var olduğunu belirterek sağlık, ulaştırma, enerji gibi alanlarda kamunun “kaliteli bir ortam yaratmak için” gösterdiği çabaya vurgu yapmış. Tabii şaşırtıcı olmayan bir şekilde en iştahlı oldukları konuyu, şehir hastanelerini de unutmamış: “Şimdi sağlık alanında yatırımlarla çok yakından ilgiliyiz. Kamu-özel sektör işbirlikleri bu anlamda çok etkileyici. Türkiye, sağlık sisteminde sadece erişebilirliği değil, kaliteyi artırmayı da hedefliyor. Bu açıdan GE için önemli fırsatlar olduğunu görüyoruz.”

General Electric perspektifini aynı şekilde Siemens’e de uyarlamak mümkün. Her iki grup enerji ekipmanları ve medikal cihazda hem dünyada hem de Türkiye’de tekel durumundalar. Son 15 yılın enerji ekipmanları yatırımları üzerinden sadece enerji alanında bu iki grubun nasıl bir pastayı paylaştığı örneklenebilir. Türkiye’de son 15 yılda elektrik üretimine yönelik 50 milyar doların üzerinde yatırım yapıldı. Hidroelektrik santraller, doğalgaz çevrim santralleri, rüzgar santralleri ve termik santraller ağırlıklı olmak üzere yapılan yeni yatırımlarda enerji ekipmanlarının tutarının da 30 milyar doları aştığı hesaplanıyor. Yenileme yatırımları da dahil edildiğinde 35 milyar dolara ulaşan enerji ekipmanı yatırımları çok büyük oranda bu iki grup tarafından karşılandı. Yıllık yaklaşık 2,5 milyar dolarlık bir ciroya denk gelen tutarın GE için de Siemens için de önemli tutarlar olduğu açık. GE’nin 2017 yılı enerji ekipmanları cirosu 46 milyar dolar civarındaydı. Türkiye pazarından elde edilen gelir, hiç de küçümsenmeyecek bir orana tekabül ediyor.  Toplam yatırım tutarı 20 milyar dolara ulaşan şehir hastaneleri de orta vadede önemli gelir kalemlerinden biri olacak.

Siemens’in YEKA ihalesi örneğinde olduğu gibi GE’nin de kaz gelecek yerden tavuk esirgememesi ve yatıracağından çok daha fazlasını hem teşvik olarak hem de pazar garantisi olarak geri alması mümkün. Cumhurbaşkanı belli ki ince ince pazarlık yapıyor. Siz bir koyun, teşvikler, alım garantileri, finansman garantileri gerisi bizden deniyor.

Savunma, havacılık, kimya… Her bir alanda atılacak adımlar üç aşağı beş yukarı benzer. Uluslararası sermayeye bağımlılığı, üstelik çok büyük bir kamu kaynağını ayırarak daha derinleştiren, çıkan gürültüye kıyasla sınırlı bir teknoloji transferinin çok pahalıya mal edildiği bir yapı zorlanıyor. Bu yatırımlardan bir şey çıkmaz demek aymazlık olur. İthalat ve teknoloji bağımlılığının daha da artacağı, kamu kaynak ve olanaklarının daha fazla sermayenin emrine sunulacağı kesin. 

Teşviklerin bereketi uluslararası sermaye ve yerli ortaklarına, faturası yine emekçi halka…