24 Haziran seçimlerinin kazananı “piyasacılık” oldu. Türkiye’de “piyasacılığın” karşılığı belirsizliğin ortadan kalkmasına “sevinen”, sevincini dolarda düşüş, borsada yükselişle gösteren “piyasa”dan ibaret değil. “Piyasacılık” sermaye düzeni zarar görmeden devam edebilsin diye uğraşan uluslararası tekeller de dahil olmak üzere tüm düzen aktörlerinin ortak paydası.
Türkiye kapitalizmine ilişkin değerlendirmelerde solun analizlerine de yansıyan, hatta bazen patenti sola ait kimi klişeler, gerçek resmi gölgeler hale gelebiliyor. Sanıyorum bu bağlamda en fazla karışıklık yaşanan başlıklardan biri borçlanma konusu. “Borç ekonomisi”, “borca dayalı büyüme” sıkça kullanılan ifadeler.
Ingmar Bergman, Yedinci Mühür’de hikayesini ölümle satranç oynayarak hayatta kalma süresini uzatmaya çalışan bir şövalye üzerine kurar. Ölümün kaçınılmaz olduğunu bilerek zaman kazanma kısmından ibaret bir benzetmeyi Türkiye ekonomisi için yapmak mümkün. 15 yıldır şişen bir balonla karşı karşıyayız, ani bir çöküşün yaratacağı yıkımın tüm olası sonuçlarını tahmin etmek bile güç.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in geçen hafta Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde yaptığı konuşmadaki değerlendirmeleri heyecan yarattı. Şimşek, izleyen günlerde de benzer değerlendirmeler yapmaya devam etti. soL’un hafta başında yaptığı kısa değerlendirmeye Şimşek’in önceki günkü yeni açıklamaları ve Başbakan Binali Yıldırım yaptığı eklerle katkı yapmak yerinde olur.
Doğan grubu satışı, siyasi iktidarın önemli bir hamlesi. Hiç kuşku yok. Aydın Doğan’ın tüm eğilme, bükülmelerine, 15 Temmuz’da CNN Türk yayınıyla elde ettiği “kredi”ye rağmen Erdoğan’ın özel nefretine mazhar olduğunu düşünmek için de çok fazla neden var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 29 Mart’ta düzenlenecek bir törenle “proje bazında” desteklenecek yatırımlar için teşvik belgelerini firmalara vereceği duyuruldu.
Konumuz 8 Mart videoları. Geçen yılki Filli Boya çıkışına bu yıl Boyner de eklenmiş. Çıtayı zorlayan başka örnekler de olabilir. Nitekim son yıllarda bir dizi proje, kampanya ile sermaye sınıfı, “kadın sorunu”na sistematik bir ilgi gösteriyor. Yer yer gericilik karşıtı ideolojik motifleri kullanmak, haklı toplumsal tepkilere oynamak konusunda arsız bir rahatlık söz konusu.
Türkiye ekonomisi, enerji başta olmak üzere hammadde ithalatına bağımlı benzer diğer ekonomiler gibi 2014-2016 döneminde düşük emtia fiyatlarından fayda sağladı. İthalat faturasındaki düşüşe bağlı olarak 2014 yılında 84 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2015 yılında 63 milyar dolara, 2016 yılında ise 56 milyar dolara geriledi.
Geçtiğimiz hafta açıklanan Uluslararası Para Fonu (IMF) rutin 4. madde üye ülke gözden geçirme notunda Türkiye ekonomisinin fazla ısındığı, dış gelişmelere bağlı olarak kırılganlıkların arttığı saptanmış.
Aşağıda ele aldığım konuyu kolay anlatabilmek için seçtiğim örneğin gerçek kişi, kurum ve olaylarla ilgisi yoktur. Olası benzerlikler tesadüftür…
Tek tek kapitalistler kârlarını, çıkarlarını maksimize ederken geniş emekçi yığınları her durumda nasıl zarara uğratırlar, toplumsal kaynakları nasıl tahrip ederler bir örnek üzerinden anlatmak istiyorum.
TÜİK, bugün 2017 yılı Aralık ayı Sanayi Üretim Endeksi’ni açıklıyor. İlk 11 ayda sanayi üretimi artışı yüzde 6 civarındaydı. İhracat başta olmak üzere Aralık ayı göstergeleri değerlendirildiğinde yılın tamamının bu seviyede kapanacağı görülüyor.
Siyasi iktidar ekonominin duvara toslamaması için düzenleme üzerine düzenleme, müdahale üzerine müdahale yapıyor. Genel anlamda 2008 sonrası, spesifik olarak da son iki yıl, devletin ekonomi üzerindeki kontrolünün belirgin biçimde arttığı bir dönem olarak nitelenebilir. Doğrudan ya da dolaylı, her şekilde sermaye sınıfının çıkarlarının kollandığını belirtmeye sanırım gerek yok.
Blockchain, Endüstri 4.0, yapay zeka… Kapitalizm ufkuyla sınırlandırılarak yürütülen tartışmalar sizde de boğulma hissi yaratıyor mu?
Son birkaç yılın ekonomik gelişmeleri, Türkiye’de emekçiler açısından en büyük yoksullaşma dalgalarından birine yol açmış durumda. Daha doğrusu sermaye sınıfı, en büyük saldırılarından birini gerçekleştirdi. Sayısal çalışmalarla yoksullaşmanın boyutlarının ortaya konması halkçı, sosyalist iktisatçıları bekliyor. Yüksek enflasyon, her zaman emekçilerin yoksullaşması anlamına gelir.
Dünya Bankası, “Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu”nu (*) yayınladı. Yılda iki kez hazırlanan ve küresel gelişmelerin kapsamlı bir şekilde değerlendirildiği raporun Ocak 2018 versiyonu büyüme beklentilerindeki iyileşme ile gündem oldu. Raporda hem dünya hem de Türkiye için büyüme beklentileri yukarı yönlü revize edildi.
9 yaşındaki kız çocuklarının evlenebileceğine ilişkin Diyanet fetvası karşısındaki anlık tepkinin ifadelerinden biri başlık. Mizacınıza göre benzeşen bir ruh halini sunturlu bir küfür ya da ağır bir ironiyle de dile getiriyor olabilirsiniz.
Aziz Nesin, 1955 yılında yazdığı, “Medeniyetin Yedek Parçası” başlıklı öyküsünde Demokrat Parti tarafından “tarımda mekanizasyon”un “her köylüye bir traktör” olarak yorumlanışını hicveder. (*)
Düzen muhalefetinin siyasi açıdan başarısızlığı çok açık. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok ülkesinde böyle. Ancak Türkiye için bir başarı tespit edilmeli: Düzen muhalefetinin iktisatçılar cephesi iyi çalışıyor.