Şili’yi uzaylılar işgal etti!

Şili’deki bir haftayı geçen halk ayaklanması esnasında Devlet Başkanı Pinera’nın eşinin “Biz istila altındayız, adeta bir uzaylı istilası” sözleri basına sızdı.

Ama bu sözü bir burjuvanın zengin hayal gücüne bağlamayın, aslında çok bilinçli bir sınıf korkusunun işareti. Çünkü hemen arkasından “Ayrıcalıklarımızı kısmak ve başkalarıyla paylaşmak zorunda kalacağız” dediği duyulmuş.

Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera ülkenin en zenginlerinden biri. Daha önce uçak şirketinin dahi olduğu söyleniyor. Sağcı ve bir yerde Pinoşet’in politikalarını devam ettiren bu siyasetçi sadece burjuvazinin temsilcisi değil, doğrudan Şili sermaye sınıfının önde gelen bir üyesi.

İşi kimseye bırakmamış anlayacağınız.

İki hafta önce bu köşede 2020’de iktisadi kriz, IMF anlaşmaları, bölgesel savaşlarla dünyanın çok karışacağını yazmıştık. Daha 2020’yi beklemeden Lübnan ve Şili arka arkaya patladı.

Şili çok ilginç ve diğerlerinden farklı bir ülke.

Bir kere kayda değer bir dış borcu yok, IMF ile anlaşmak şöyle dursun, Latin Amerika ülkeleri içinde en zenginlerinden biri. Kişi başına ulusal gelir Türkiye’nin neredeyse üç katı.

Ama Şili’nin başka bir sorunu var.

Onu emperyalist dünyanın zayıf halkası yapan başka bir sorun.

Toplumsal eşitsizliklerin en fazla olduğu ülkelerden biri Şili.

Şili emekçilerinin ürettiklerine “uzaylı olmayanlar” el koyuyor!

Şili emekçi sınıflarının bu toplumsal eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için 1970’te büyük bir hamle yaptığını biliyoruz. Sosyalist Allende’nin seçimle iktidara gelmesi ve bakır madenleri başta olmak üzere kapsamlı bir kamulaştırmaya gitmesi eşitsizliklere karşı açılmış bir savaştı. 

Şili sermayesinin ve ABD emperyalizminin yanıtı 1973’te düzenlenen vahşi ve kanlı darbe oldu.

Emekçi sınıfların örgütlü gücünün askeri darbe ile çözülmesi sermaye için Şili’yi bir cennete çevirdi. Fabrikaları, hastaneleri, okulları kapsayan özelleştirme dalgası toplumsal eşitsizlikleri çok daha fazla artırdı.

Şili aynı zamanda eğitim eşitsizliğinin en fazla görüldüğü ülkelerden biri.

Öğrencilerin en yoksul olanları devlet okullarına gidiyor. Emekçi çocuklarının bir kısmı kısmen devlet tarafından desteklenen özel okullara, zengin çocukları özel okullara devam ediyor.

Sağlık sisteminde de çok benzer bir eşitsizlik yaratılmış durumda. Devlet hastaneleri çok zayıfken, insanları soyan dev bir özel hastane sistemi oluşmuş.

1973’ten beri birikmiş olan toplumsal öfke bir açık bulup bir volkan gibi püskürüyor. Çoğunlukla eğitimdeki eşitsizlikler nedeniyle olaylar öğrencilerden başlıyor.

2010-2014 arasında yine Pinera Devlet Başkanıydı ve 2011’de büyük bir öğrenci isyanı kendini gösterdi. “Eğitim de her şey gibi alınır, satılır, bedavaya olmaz” diyen Pinera’ya karşı ayaklanma hızla büyüdü.

Polisin acımasızca öğrencilerin üzerine saldırdığı olaylarda aşağıda fotoğrafı olan 16 yaşındaki Manuel Gutierrez Reinoso öldürüldü.

Polis tarafından 2011’de öldürülen öğrenci Manuel Gutierrez Reinoso.

Şili’nin bir diğer geleneği ise işçilerin hızla olaylara karışması. Bakır madeni işçileri “çocuklarımız için savaşıyoruz” diyerek greve çıktılar.

2018’de kadınlar Katolik Şili’de ayrımcılık nedeniyle ayaklandılar.

Bir haftadır ise elektriğe %9, metro biletlerine %4 zam yapılması üzerine çıkan ayaklanma sürüyor.

Bu sefer polisin saldırısı ile yetinmediler, Pinoşet’ten bu yana ilk kez asker kentlere indi. On sekiz kişinin öldüğü söyleniyor.

Pinera zamları geri aldığını ilan etmesine rağmen uzaylılar geri çekilmediler ve genel greve çıktılar.

Görüldüğü gibi –hatta çok iyi bildiğimiz gibi- %4-%9 elektriğe, yola zamma rağmen birçok ülkede emekçiler bir süre için hareketsiz kalabiliyorlar.

Şili’yi eşitsiz gelişimin odağına koyan bu eşitsizlikler üzerinde yükselen sınıfsal öfke.

Ama Latin Amerika şu makûs talihini yenmek zorunda. Artık günümüzde “burjuva devrimi”, “demokratik devrimi” diye bir şey kalmadı.

Şili sermayesine baksanıza, emekçileri “uzaylılar” yerine koyuyor. Emekçileri biçmek için iyi bahane. Burjuvazi bir sınıf olarak ortadan kaldırılmadığı sürece yenilgi kaçınılmaz.

Bu nedenle bugün bir ülkede eşitsiz gelişimi tamamlayan en önemli unsur iktidarı isteyen bir işçi sınıfı partisinin var olup olmadığıdır.

Şili’de ve dünyanın pek çok yerinde bu altın kuralın sınanacağı bir döneme giriyoruz.